10. Bölüm: "Herkesin bir odası vardır."

8 3 0
                                    

10. bölüme hoş geldinizzz

keyifli okumalar, yorumlarinizi eksik etmeyin 👍👍👍👍👍☝️☝️☝️☝️☝️

🌟

Hatırlardım da ben, on veya on bir yaşlarındayken annemin bende olan sıcaklığını hatırlıyordum. Üç sene öncesinden gitmesine rağmen, onun ruhunun yanımda olduğunu düşünürdüm. Yaptığından pişman olduğunu hissediyordum. Geri dönmek bana sarılmak, tekrar babamla sevgi dolu yuvasına dönmek istiyordu. Ben hep böyle hissettim, küçük bir çocukken kendimi kandırmayı başarmıştım bile.

Annem, benim için üstünde üst üste kilit olan sandıktı. Eski beceriksizce yapılmış bir sandık, er yerinden bir parça kopan, bütün köşelerinde bir gedik olan sandık. O sandığın üstündeki paslı kilitler üst üste dizilmişlerdi. İzlediğim bir filmde, üst üste ya da yan yana kilitlerin daha güvenilir olduğuna dair bir söylenti duymuştum. Griden turuncuya kaymakta olan kilit, elinizi dokundurduğunuz an bir kesiğe neden olabilirdi. Benim sandığımın kilitleri bir gün açılmak yerine, aniden kırılmışlardı.

Beklenmedik bir anda tahta kutudan fırlayan geçmişi görünce, kıyameti koparmıştım. Çok korkuyordum, ya annem geri gelmezse? Annemi bir daha hissedemezsem? Kutudan çıkan geçmiş içimdeki anneme ulaştı, onu karanlığa çekip aldı. Ben ise onun çığlıklarını rüyalarıma davet ettim.

Bu evde gezinirken o sandıklarımdan onlarca olduğunu görebiliyordum. Hissedebiliyordum, tıpkı annemi hissedebildiğim gibi bu evdeki sevgisizliği ve değersizliği hissedebiliyordum. Göğsümde oluşan ağrı çok ağırdı. Kalbimin yerinde atan bir acı vardı.

Elimi, tozlu masanın yüzeyinde gezdirdim. Toz parmaklarıma değer değmez silinmeye başladı. Masanın üstündeki raflara baktım bir süre. Çeşitli kitaplar, alfabe sırasına göre soldan sağa doğru dizilmişti. Kitapların hemen yanında olan dergiler, bulamacalar ve çeşitli kartpostallar, paketi açılmamış bir şekilde kahverengi rafta yer kaplıyorlardı. Masanın önünden ayrıldığımda beni, pembe renkte yatak karşıladı. Çeşitli yerlerine plastik çiçek yapıştırılmıştı, bu biraz ütopik görünsede genç bir kız için çok güzel bir yataktı. Üstündeki beyaz yatak örtüsü, uzun zamandır orada olduğundan kahverengiye kayıyordu.

Bakışlarım duvardakilerde dolaştı. Çeşitli müzik grubunun ve televizyon programlarının posterleri, duvarda yer bulmuştu. Posterler bir iki tane olmasına rağmen çoğunlukta olan tablolardı. Tabloların bir kısmı yağlı boya ve akrilikken, bazıları kare kalem çalışmasıydı. Çeşitli boylarda tuvaller odada garip bir hava yaratsa da, biraz boğucuydu. Duvarda ilerlemeye devam ettim. Resim tabloları azalınca geriye sadece fotoğraflar kaldı.

Yeşil bir bahçenin içinde, birbirine sımsıkı sarılmış iki kadın. Yüzlerinin birbirine bu kadar çok benzemesine şaşırmadan edemedim. Onları ayırmanın tek yolu saç renkleriydi. Yaşca büyük olan kadının saçları kahverengi tonlarında geziniyordu, yüzünde oluşan kocaman gülümseme gözünün kenarlarındaki kırışıklıkları daha da arttırmıştı.

Önündeki kızıl saçlı kadın da, bal rengi gözleriyle ekrana bakmaya devam ediyordu. Üstünde olan mezuniyet kıyafeti ve kafasındaki kep, o günün anlamını bağıra bağıra söylüyordu. Gülümsemeden edemedim.

Son YaşamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin