ep, final. "open your eyes, this is reality."

39 13 18
                                    

Bir gün yüzüne vuran rüzgardaki toprak kokusu olacağım.

Ne zaman aldığını bilmediği o hırkayı geçirdi üzerine. Dışarısı çokta soğuk değildi aslında. Ağustosun son demleriydi. Yazın bitmesi için herkes dua ediyordu.

Beomgyu hariç. Geçen her zaman her gün onun aleyhineydi. Acısının aleyhineydi.

Kalbinde yer edinmiş acısı bunca zamandır henüz daha ilk günkü gibi yeniydi. Kalbine dokunsa patlayacak gibi hissediyordu.

Kendisine ait olmayan evden çıktığında güneş öğleyi vuruyordu. Ceplerine koyduğu elleri ile kasabanın meydanından dışarıya doğru yürümeye koyuldu.

İçi biraz sıkılmıştı. Bir yerlere gitmeliydi. Tabii ki de en sevdiği kulunun yanına gidecekti.

Gidecek başka yeri mi vardı ki?

Adımları hızlı değildi, eskisi gibi de bir hali yoktu zaten. Saçları iyice uzatmış, omuzlarına kadar yaklaşmıştı.

Yüzünde göçükler vardı, gözleri hep kızarıktı. Elleri ise nasırsızdı. En çokta bunun için kızıyordu kendine, nasırları olmadığı için.

Hep yanından geçip gittiği mabetin gönül bahçesine bakmadı bu sefer. Her şey onu hatırlatıyordu zaten. Kilise, mabet, okul, kanal.

Dışarıya çıktığından beri burnuna dolan o koku tıpkı Taehyun gibi kokuyordu. Mâtemim daha bitmemişken, dedi kendi kendine. Yeryüzünde ki bu aşağılık varlıklar için güzel kokunu mu yayıyorsun Taehyun?

Kanal yolunda yürümeye başladığında adımları olabildiğince yavaşladı. Bir daha yürümek belki zor gelecekti onun için. Kalbindeki yük o kadar ağırdı ki, bunu nasıl anlatabilirdi?

Her şey yüzünden kendisini suçlaması gecikmiyordu. Sözleri belki de içinde kalsa bu kadar fazla yıkıma yol açmazdı.

Suçlu olanın sadece kendisinin olmadığını gayet biliyordu ama bu durumda acı çeken tek kişi oydu. Tanrısını kaybeden tek kişiydi.

Güneş o kadar sıcaktı ki bütün yaz boyunca dışarıya birkaç kez haricinde çıkmayınca yeni fark ediyordu.

Yavaş adımlarına rağmen kanalı da geçecek kadar hızlı yürümüştü. Santrallere doğru yürüdü. Eskiden yanlarına dahi yaklaştıkça korkardı.

Biraz daha yürüdü. En sonunda kanaldan bir zamanlar taşan suyun oluşturduğu tepenin üzerine doğru yol aldı.

Eskiden gözüne batan bu yer şimdi yeryüzünde inşa ettiği kocaman bir mabede, cennete dönüşmüştü.

En güzel ruhlu ve yüzlü çocuğunun yattığı yerdi burası. Tepeyi birkaç adımda çıktı. Çıktığı gibi yüzüne çarpan rüzgarda huzurun kokusu vardı.

Aylardır gülümsemeyişiyle yüzündeki eklemler sertleşmişti, şimdi gülümserken zorlanmıştı.

Bir adım attı ve mezarın ayaklarına baktı. Kafasını kaldırdı ve bir nimet gibi tanrısından yeryüzüne inmiş bu aciz mezarın yanına gitti.

Sanki dün yağmur yağmamış gibi yere uzandı, Taehyun'un yanına. Elleri sanki göğsüne çıkarmış gibi sertleşmiş kumun üzerinde durdu.

"Merhaba." dedi göğsünü okşar gibi.

"Ancak gelebildim." Konuşmadığından dolayı çatallaşan sesini düzeltti.

"Yeonjun bavulunu hazırlıyordu ve benimkini de hazırlamama yardım etti. Yarın gidecekler." dedi bir şeyleri henüz söylemek için korkarken.

Ya Taehyun burada yalnızlıktan korkarsa diye. Ya da onu sevmeyi bırakırsa. Korkuyordu işte, Taehyun'suz bir hayat onun için cehennemden ibaretti.

"Soobin şehirde çalışacakmış ve Yeonjun ile evlenecekler. Ben..." Yutkundu ve gözlerini kapadı küçük bir çocuk gibi. "Onlarla gitmeyi tercih ettim."

Sessizlikle koybolup gitti. Cevap veren bir Taehyun yoktu karşısında. Avuçları içerisindeki kumları sıktı. Eli tekrar gevşediğinde gözleri dolmuştu bile.

"Seni ziyaret etmeye gelirim." dedi küçük bir çocuğu teselli edecek sözler vererek.

"Biliyorsun." dedi.

"Senin Tanrın olarak göz kulak olacağım sana."

"Bak." dedi yine gözlerinden akan yaşları umursamadan.

"Seni yakmalarına izin vermedim, toprağı, tabiat anayı yüzün ile kutsaldım."

Kendi kendine konuşmasına o kadar alışmıştı ki karşıdan gelecek herhangi bir cevap beklememeyi bile öğrenmişti.

"Biraz daha kalacağım burada. Şimdi susuyorum." dedi.

Kafasını biraz önce elleri ile okşadığı kumun üzerine bırakarak. Taehyun'un göğsüymüş gibi hayal etti gözlerini yumarken.

"Susuyorum çünkü sustuğum zaman bana aşık olmuştun."

Gözlerinden akan yaşlar o kadar sakin buluşuyordu ki toprakla. Aciz bedeni bile nefes alırken çok az hareket ediyordu.

Kolları arasında bir beden varmış gibi sarıldı mezara. Biten bir masal gibi ağladı. Pişmanlıkları ile yaşayıp öldü Beomgyu'da.

Tıpkı Tanrısı olduğunu iddia ettiği kulu Taehyun gibi.

Gökyüzünün
Derin bir iç çekişi var
Aklımın bir köşesinde
Seninde hoş bir
Mazin var
Kalbimin çürümeye yüz
Tutmuş derinliklerinde.

±
±
±

Ve ficimi burada sona erdi, buraya kadar okuyanlara kocaman sarılıyor ve teşekkür ediyorum <333

Bu fici bana veren twinim liivburton 'a angst yazdığı için selamlar saygılar, içim burkuldu aw ağladım 😭😭😭

Bu ficten bu kadar, hoşçakalınnn ✨🥺

Bohemian Rhapsody ± taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin