Şafağın sökmesine bir ya da iki saatten daha fazla vardı. Bütün kasabayı kaplayan siyah ışık hüzmesi hala etkisini gösteriyordu.Pazarı pazartesiye bağlayan geceydi. Kasabanın merkezinde bulunan Belediye Başkanlığı konutunda camlardan birinde hala ışık yayılıyordu. Lakin öyle kabaca göze çarpan bir ışık değildi.
Yorganın altında oldukça parlayan ışık odanın her bir köşesine daha rutubet kokusu basmamış yeri aydınlatıyordu.
İnce yorganın altında duyulan düzenli nefes alışları kesen çevirilen yaprak sayfalarıydı.
Bu, dedi ince bacaklı oğlanın üzerinde ki mayoyu beğenen Beomgyu. Yazın sahil kenarında giyilecek, kasabada ki diğer oğlanlara en iyi onun üzerinde durduğunu gösterip hava atılacak tiptendi.
Yeni sürdüğü siyah ojeleri ile sayfayı çevirip mankenin üzerinde ki kıyafete odakladı bakışlarını. Resimde görünen beyaz saten gecelik oldukça hoş duruyordu.
Şehire gittikleri zaman bunları almayı aklının bir köşesine yazdı. Yaza ne çok ne de az kalmıştı.
Mayısın o hüzün kokan mutluluk hissiyatında yaşıyorlardı.
Sessiz odada duyulan hışırtılar kulağına dolunca daha da dikkat kesildi. Çevirmeye çalıştığı sayfa havada kalırken kulağına dolan merdiven tırmanma sesleri ile harekete geçti.
Feneri kapatırken bir yandan da yüz üstü yattığı yatağında döndü ve biraz önce ayaklarının olduğu kısımda ki yastığa kafasını bastırdı.
Yorgan yüzünün bir kısmını örterken gözlerini kapalı tutmaya çalıştı. Hızlanan kalp atışları ile nefes alışverişlerini düzene sokmaya çalıştı.
Gelen annesi ise büyük bir derdi olurdu. Lakin çalışanlardan herhangi biri ise büyük bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyordu.
Yatağın aşağı kısmına elini uzatarak dergisini çekmiş ve yastığının altına saklamıştı hemen. Bunu yarın okulda Yeonjun'a teslim etmeliydi.
Yaklaşan adım sesleri gittikçe çoğalırken ardına da merdiveni tırmanan yeni ayaklar eklenmişti.
Neler oluyordu aşağıda?
Bir de bu saatte, tam da başkanın derin uykuda olduğu vakitte. Eğer çalışanlar bu duruma aldırış etmeden hatalı davranışlarını devam ettiriyorlarsa kovulmaları olasıydı.
Aniden açılan odasının kapısı ile gözlerini yumdu. Sırtı dönüktü.
Adım sesleri yaklaştı yaklaştı ve durdu. Nefes seslerinden anlayacağı kadar önünde biri vardı.
"Küçük bey, küçük bey, kalkın."
İlk seslenişte hareket etmedi. Sözde derin uykusundandı. Konağın kâhyasıydı bu ayrıca. Yaşlı başlı adamı niye odasına göndermişlerdi bu saatte o da ayrı bir konuydu.
"Küçük bey, küçük bey, kalkın lütfen." Bu sefer elleri ile kolunu sallayan bedene karşılık yavaşça açtı gözlerini Beomgyu.
Çoktan uyuyormuş gibi gözlerini ovuşturdu ve sanki göremiyormuş gibi kâhyanın yüzünü seçmeye çalıştı.
"Ne oldu?" diye de sormuştu.
"Küçük bey kalkmanız gerekiyor. Hanımefendi istedi." Çekinerek konuşmasını bitirdi kâhya. Elleri önünde bağlı öylece bakıyordu Beomgyu'ya.
"Neden?" diye konuştu Beomgyu. Yorganı üzerinden kaldırırken yanındaki fenerin üzerine iyice bıraktı, görmesini istemiyordu.
"Banka müdürü ölmüş."
"Ne?" dedi Beomgyu bakışlarını yaşlı adama çevirirken. Şokla büyüyen gözlerini saklayamadan ayağa kalkmıştı. Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu.
Banka müdürü Kai'nin babasıydı. En yakın arkadaşının babası nasıl ölmüş olabilirdi ki?
"Birkaç dakika önce evde patlama sesi duymuşlar, eşi çalışma odasına girince eşinin alnının ortasında bir delik olduğunu g-"
"Yeter!" demişti Beomgyu midesinin bulandığını hissederek. Bu kadar detaya lüzum yoktu. Hızla yatağının yanında duran koltuktan hırkasını alarak kapıya yürüdü.
Geceliğinin bol paçalarından içeriye giren soğuk ile titreyerek merdivenleri indi.
Aklı almıyordu, neden ölmüştü ki bu adam?
Asıl Kai'nin durumu nasıldı?
Tehlikede bile olabilirlerdi. Zaten tek çocuktu babasından intikam alamayan kişi belki onunda canını isteyecekti.
Merdivenleri inmeye başladığından beri aydınlık olan konaktaki tek karanlık yerin odası olduğuna kanaat getirdi.
Kocaman salondan geçerken açık dış kapıdan dışarıya çıktı. Soğuk mayıs gecesinde ambulans seslerinin doldurduğu yan tarafa yürümeye başladı.
Oldukça sessizdi kocaman bahçeleri, kimsecikler yoktu. Arkasında hissettiği hışırtılar ile dönüp bakma gereği duymadı, kâhyanın olduğunu biliyordu.
Hırkasına sarılmış kolları ile anayola çıktı, ışıkların fazla olduğu yere yürürken sesler iyice arttı. Bağırıp çağırıp feryat figan ağlayan kadının sesi de ulaştı kulaklarına.
İçinden bir acıma duygusu yükseldikçe yükseldi. Onların bu haline cidden üzülmüştü, en yakın arkadaşı ne haldeydi acaba?
Evin biraz uzağında duran annesini gördü. Onun yanına adımlarken kollarını açan genç kadına sarıldı.
Sırtını okşayan kadın derin bir nefes verdi.
"Kai'nin yanında olmalısın." Beomgyu elverdiğince başını salladı.
Saçlarına bırakılan öpücük ile annesinden ayrılıp ileride evlerinin bahçesinde ki kaldırım da oturan gence yöneldi.
Sessizce göz yaşı döken Kai'ye yaklaştı ve önünde diz çöktü. Kollarını açtığı sırada göğsüne sıkı sıkıya sarılan genç ile saçlarını okşadı.
Daha çok hıçkırıklara boğulan genç adamın saçlarını okşadı sırtını sıvazlayarak ona güzel ve sakinleştirici sözcükler sarfetti.
Bir süre sonra sessizleşen Kai'den ayrılmazken gözleri annesine takıldı. Yanında ki boşluğa baktı.
Kâhya neredeydi?
Gözleri kocaman açılırken afalladı. Lakin göğsünde acısı taze küçüğünü rahatsız etmedi.
İçini bir korku sardı, olabildiğince büyük bir korku. Nasıl da dönüp bakmadı arkasına, ya o...
±
±
±Öncelikle bu fic bana değil arkadaşıma aittir ve fici artık yayınlamayacağını ve bana verebileceğini söyledi. Ben de kabul ettim ve ficteki shipleri değiştirip yayınlamaya karar verdim. Hata varsa lütfen söyleyin...
Bilgilendirme bitti znkshxisjsk
İyi okumalar! <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bohemian Rhapsody ± taegyu
FanfictionTanrımın gözleri etrafında ki yara izinde yaşıyor olacağım. ... [düzyazı, minific, angst] 020524 - 200524 • original by my dear ★