29. Bölüm: FINAL

4.1K 454 349
                                    

⋆。˚ ❀ * ࿐ ࿔ ˚:⋆ ✧・゚

Felix ve Hyunjin toplantı odasında beklerken, odaya ilk giren Jisung oldu. Kucağında... Bir yaşını açmış minik kızı vardı.

Çocuğunu yere bıraktı, fıtı fıtı Felix'in yanına gitti. Yüzüne iyice yaklaştı, sağlam bir tükürdü. "Püü!"

Felix yüzündeki tükürüğü avucunun içiyle temizlerken gülüyordu. "Sana da merhaba Jisung."

"Hadi bu Hyunjin'i anlarım, sen neden çekip gittin? Demedin mi yanınıza geleceğim diye, neden gelmedin?" Diye hesap sordu Jisung hızlı hızlı.

"Buraya-"

"Sus. Bahane uydurma bana göt. Biz senin arkadaşın değil miyiz? Hyunjin gidince hepimizi unuttun."

"Ama-"

"Kızım bile kocaman oldu! Felix amca diye ağladı biliyor musun?"

"Abartma sen de." Dedi odaya giren Minho. Yüzünde bir tebessüm vardı. "Daha konuşamıyor."

"Sus." Yeniden Felix'e döndü. "İçim soğumuyor. Bir kere çakayım mı?"

Felix uysal bir şekilde yanağını döndüğünde gözlerini devirdi. "Böyle güzel olmuyor. Hazırlıksız bir anda çakayım bari."

Umursamazca masanın etrafındaki sandalyeyi çekip oturdu, Minho da onu takip ederek yanına oturdu.

Minho kafasını bile kaldırıp bakmıyordu.

Hyunjin yalandan boğazını temizleyip dikkat çekmeye çalıştığında bu hareketi boşa çıktı.

Minho umursamazca sırtını yasladı. "Ee, kral bizi neden topladı buraya? Bir şey mi olmuş?"

Hyunjin nefes vererek güldü. Minho'nun ne ima ettiğini anlıyordu.

"Bir şey yokmuş." Dedi gözlerini devirerek. "Öylesine, Chan'ı bilirsin."

Minho ayağa kalktı, ortada koşturan kızını kucağına alıp onunla ilgilenmeye başladı.

Felix bir şey söyleyecekti, ama Seungmin'in odaya girmesiyle dikkati dağıldı.

Ah karnı...

Demek Seungmin hamileydi.

Belli ki doğumuna da az vardı.

Felix'i gördüğünde bir çığlık attı. Koşarak yanlarına gitti, Felix'e sımsıkı sarıldı.

Normalden uzun, sulugözlü bir sarılmaydı bu.

Jisung da dayanamadı, yerinden kalkıp yanlarına gitti ve ikisine birden sarıldı. "Of yine kıyamadım ya, anayım ben ana..." Diye söylendi sarılırken.

Felix bir yandan ağlıyor, bir yandan gülüyordu. "Özür dilerim, özür dilerim..." Diye sayıkladı defalarca. "Sizi çok özledim..."

"Konuşma." Dedi Seungmin kafasına vurarak. "Sinirlendirme beni bak doğururum şuraya."

Felix parlayan gözlerle Seungmin'in karnına baktı, avucunun içiyle hafifçe okşadı. "Kocaman olmuşsun..."

"Sekiz aylık." Dedi Seungmin. "Neredeyse doğumu da kaçıracaktın."

"Başka ne kaçırdım ki?" Diye sordu Felix şaşkın gözlerle.

Jisung araya girdi. "Minho ve benim, Seungmin ve Chan'ın düğünlerini kaçırdın. Ben bir kere çok hasta olmuştum, o zamanı da kaçırdın. Jeongin de ikinciyi doğurdu."

Felix gülümsedi. Arkadaşlarının hayatlarının mutlulukla devam etmesinden memnundu en azından.

"Olsun." Dedi gülümseyerek. "Bir daha doğurursun, onu kaçırmam."

"Ay tövbe!" Jisung geri çekildi.

"Sağol ya." Dedi Seungmin gözlerini devirerek. "Doğumuma kalmış bir ay, ettiğin lafa bak."

Jisung çocukça bir tavırla omuzlarını silkti.

Changbin, Jeongin ve Chan'ın da gelmesiyle ekip tamamlanmıştı.

Normalde toplantılar yapılıp gergin konuşmaların havada uçuştuğu toplantı odasında kahkahalar uçuşuyordu şimdi.

Hyunjin ve Felix'in yeniden birleşmesine sevinmeleri bir yana, arayı kapatmak istercesine hiç susmadan konuşuyorlardı.

Hyunjin'in ilk defa gözünün içi parlıyordu.

Ne zaman Felix'e baksa onunla göz göze geliyor, boncuk gözlerinden güç bulup daha keyifli katılıyordu sohbete.

Bu yolda, ikisi de çok yara almıştı.

Ama artık hayatları bambaşka bir yoldaydı.

Kendi dünyalarında kurdukları ufak hayatlarına devam edeceklerdi, ikisinin de istediği buydu.

Ama artık saraydaki dostlarıyla da iletişimi kesmemeye karar vermişlerdi.

O gün saraydan ayrılırken ikisinin yüzünde de kocaman tebessümler vardı...

Bir ay sonra, Seungmin doğurduğunda Felix onun elini tutuyordu. Jisung'un kızının ya da Jeongin'in oğlunun büyüdüğüne de sık sık tanıklık etmişti.

Hafta içi çalışıyor, hafta sonlarını ise sarayda geçiriyorlardı.

Bir yıla yakın bir süre sonra, Jisung ne kadar net konuşsa onunla aynı zamanda hamile kaldı.

İşi de bıraktığında, artık zamanlarının büyük kısmı sarayda geçiyordu. Akşam olduğunda Hyunjin işten çıktığında onu almaya geliyor, evlerinde baş başa zaman geçiriyorlardı.

Felix mutluydu. Bu yüzden Hyunjin de.

Belki pek güzel başlamamıştı hikayeleri, ama sonunda inatlarını yendiklerinde öyle güzel yerlere gitmişti, kahkahalar ve hoş sohbetler, öpüşüp koklaşmalar eksik olmuyordu hiç masalarından.

Felix bir oğlan çocuğu doğurmuştu, Jisung'un ikinci çocuğu da oğlan olmuştu.

Hatta...

Felix'in oğlu, babasının karnında büyürken sürekli hissettiği bir ruh yüzünden kolunda çiçeklerle doğmuştu. Aynı Jisung'un oğlu gibi...

Daha doğmadan, işaretlenerek ruh eşi olmuşlardı.

Felix saraya taşınmak için kalan son valizi topluyordu.

Hyunjin koliyi kapının girişine bıraktıktan sonra odaya döndü. Kollarını göğsünde kavuşturarak kapıya yaslandı. "Tamam mıyız?" Diye sordu.

"Bu son." Dedi Felix gülümseyerek. "Jae'nin kıyafetlerini hazırladım. Sadece beşiği almadık."

"Benim beşiğim hala duruyor. Belki de onda büyümeli."

Felix tebessüm etti, başını aşağı yukarı salladı.

Valizi kapattığında Hyunjin hızlı bir şekilde atıldı. Valizi alıp kapının önüne götürdü.

Ayrılmadan önce, son bir kere uzun zaman geçirdikleri yere baktılar. Ama neticede, ait oldukları yer burası değildi.

Hyunjin bir komutan olacaktı. Felix ise sarayda dostlarıyla beraber bebeğini büyütecekti...

20.05.2024

Moonlight

FINAL

Başka ficlerde, başka mutlu sonlarda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın çilekli biberlerim... ♡


MoonLight | Hyunlix [Omegaverse] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin