Hastanede Poyraz'ın ağzından...
Zeynep'in hastanede olduğunun haberini aldığımda kafayı yedim. Nasıl olmuştu,neden hastanedeydi?!
Arabama atladığım gibi hızla hastaneye gittim.
Zeynep'in nerede olduğunu danışmana sordum. Acile götürmüşlerdi. Fırladığım gibi acile girdim.Vücudum adrenalin salgıladığı için yorulmuyordum. Saçlarım alnıma yapışmıştı. Zeynep'i gördüm...
Sedyede yatıyordu...
Alnından kanlar akıyordu..."Zeyneeeep!"diye bağırdım. İnsanların bakması umrumda değildi.
Yoğun bakıma götürdüler. Kendimi bekleme koltuklarından birine attım. Ağlamaya başladım...
(35-40 dakika sonra)...
Ben kendimi iyice toparladığım sırada içeri kırmızı saçlı ve dudaklı bir kadın,onun kolunda da takım elbiseli ve siyah gözlüklü bir adam vardı.
Yelloz bakışlar atarak karşıdaki koltuklara oturdular.
Kadın hastaneye değilde balık lokantasına gelmiş gibi rujunu tazeledi ( dudağının üstüne 30 kilo sürdü mü demeliyim?)
Kaşımı kaldırıp kadını izlediğim için adam beni boğacak gibi bakıyordu.Bakışlarımı oradan çevirip kırmızı gözlerimden akan yaşları sildim ve burnumu çektim. Bunların burada ne işi vardı?
"Kimin için gelmiştiniz?"dedim dayanamayarak;
"İçeride kızım var. Galiba bir kaza mı geçirmiş. Öyle bir şey. Çok sakardırda."
Kadın kıkırdayarak;
"Kızımız."diye düzeltti.Rüyada mıyım diye gözlerimi kapatıp açtım. İki şok yaşıyordum.
1- çocukları yoğun bakımda diye gülüyorlar?
2- Zeynep'in annesi yok...?Bir dakika! Olamaz! Babası... Yani Vuslat GÜMÜŞÇÜ! Anneside Arzu GÜMÜŞÇÜ'ydü. Ama öldü...
Yani bu kadın... Ciddi misiniz? İçimi çektim. Beni ilgilendirmiyordu. ŞİMDİLİK!
(5-10 dakika sonra)
İçeri baya karizmatik genç bir adam girdi. Gözleri kıpkırmızıydı onunda. Kolundada eşi olduğunu düşündüğüm zarif bir bayan.
İlk başta bana baktı ancak kafasını sağa çevirince gözleri nefretle doldu.
Eşiyse şaşkın bakışlarla etrafa bakıyordu. İki yaşlı tipsizin yanı boş olsa bile gelip benim yanıma oturdular.
"Siz Zeynep'in neyi oluyorsunuz?"
"Abisi. Bu da yengesi. Siz?"
"Meslektaşı."
"Memnun oldum."
"Bende."Aramızda geçen bu saçma diyaloğu sürdürmemek için sustum. İyi değildik. Ellerimi birleştirip çenemin altına koydum.
Doktor çıktı. İki cadı dışında biz hemen ayağa fırladık. Adam nötr bir ifadeyle;
"Durumu kritik değil ama iyi olduğu söylenemez. Şimdi dinlenme odasına alacağız. Serum takacağız."dedi ve gitti.Uzun zamandır farkında olmadan tuttuğum nefesimi bıraktım.
Yanımdaki yaşlı çift 20 dakika kaldıktan sonra SIKILIP GİTTİLER!Zarif bayan lavaboya gitmiş,bizde Yağız beyle kalmıştık. Evet adı buydu. Tanışıp konuştuk.
Bu arada Zeynep yoğun bakımdan çıkarıldı. Yüzüne biraz renk gelmişti. Bu beni mutlu etti.
Dinlenme odasına götürdüler. Bizde onun bilinci açılana kadar hastanenin büfesine gidip tost yedik,çay içtik.
Hemşirelerden biri gelip;
"Zeynep Hanım uyandı."dedi.Hızlıca kalktığım için çay döküldü. Bir küfür savurup geriye gittim. Abisi;
"Sakin ol!"dedi.Beraber içeri gittik. Önce odaya o girdi ancak 5-10 dakika sonra çıktı.
"O nasıl? İyi mi?"diye sorduğumda omzunu kaldırıp;
" Bilinci tam gelmemiş. Birde sen dene istersen."dedi.Derince nefes alıp içeri girdim. Saçları yastığına yayılmıştı. Yüzü o kadar masumdu ki...
Gözleri yavaşça açıldı. Koşarak yanına gittim;
"Zeynep! İyi misin?" Yatağın ucuna oturdum. Kaşlarını çatıp soran bakışlarla;
"Siz kimsiniz?"dedi... O an bir yerden çıt... Diye bir ses geldi...
Ağlamaya başladım. Telaşla;"Sizi üzecek bir şey mi söyledim?"dedi.
Başımı iki yana salladım. Buruk bir tebessüm ile uzun süre ona baktım. Sonra daha fazla dayanamadım ve odadan gittim. Bakışları o kadar boştu ki...
Neden bilmiyorum belki de çok büyük bir şey atlattığı için ama gücüme gitmişti işte...Ben çıktığımda doktor giriyordu. Bense kendimi koltuklara atıp ağlamaya başladım...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~✨🌺✨~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Konu biraz değişecek bu bölümden sonra ;)