"Jisung bu kısımda sesini biraz daha alçaltmalısın" dedi Chris. Ses kayıt stüdyosundalardı. Bir süreliğine kiraladığı bu stüdyo en azından yarım bıraktıkları bir iki şarkıyı tamamlamaya yeter ve artıyordu.
Jisung kaydını tamamlarken Chris ona 'tamamdır' anlamında işaret verdi. Jisung mikrofonun başından yüzünde bir gülümseme ile kalktığında bugünlük kayıt bitmişti bu yüzden rahatça baterinin başına geçti. Geçen hafta paramparça olan setin yerine hala yenisi gelmemişti ve bu durum canını sıkmaya yetiyordu. Chris bilgisayarda ses dosyasını kaydederken bir yandan yan sandalyede başında kapüşonlusu ve asık bir surat ile oturan Changbin'e bakıyordu. Sabah stüdyoya geçtiklerinden beri suskunluğu üzerinde ve düşünceli görünüyordu. Günün başından beri neredeyse hiçbir sohbete katılmamış sadece şarkı üzerinde çalışırken konuşmuştu.
Chris önündeki şarkıya geri döndüğünde Changbin ve Jisungda kendine halinde takılıyordu şimdi. Chris birkaç saattir uğraştığı şarkıya ara verip arkasına yaslandı. Uyku problemi bu sıralar sanki özellikle zorluyor gibiydi. Uykusuzluk ağır gelmeye başladığı için kapattığı gözlerini Changbin'in sesi ile panikle açtı.
"Ulan! Cover tutmuş!"
Chirs anında yerinde doğrulduğunda istemsizce çatılmış kaşlarıyla gözlerini ovaladı. Aynı şekilde Jisung'da telefondan başını kaldırmıştı.
"Ne coveri?"
Changbin bir anda çöken suçlu hissiyatı ile alt dudağını dişledi.
"Chris kızabilirsin belki ama yemin ederim amacım kötü değildi."
Düz bir ifade ile Changbin'in yüzüne bakıp kaşlarını çattı.
"Changbin kızmayacağım ne olduğunu söyle."
Yerinde iyice dikleşip sosyal medyada yayınladığı videoyu Chris'e doğru çevirdi.
"Bana gönderdiğin cover bu. Şansımızı denemek için sosyal medya üzerinde yayınladım ve tuttu. Bir sürü yorum var baksana. Hepsi bayılmış sesine."
Chirs dudaklarını birbirine bastırıp yorumlar kısmına girdi. Bir çok olumlu yorum vardı fakat kötü hissetmişti çünkü onlar bir gruptu ve tek başına tanınmak hoşuna gitmiyordu. Jisungda onun omzunun üzerinden telefona bakıyordu bu sırada.
"Hyung bence bir cover daha yüklemeliyiz. Baksana insanlar sevmiş hem artık sosyal medyada tanınmak daha kolay, biliyorsun."
Ellerini saçlarından geçirip başını salladı. "Haklısınız fakat tek başıma yapmam, 3racha'yız biz."
Jisung Chris'in omzuna yumruk atıp sandalyeyi geriye doğru ittirdi.
"Tabii ki bizle yapacaksın Hyung! Birde söylüyorsun."
Jisung kendi kendine homurdanmaya devam ederken Changbin ve Chris onun ciddi olmadığını, şımardığını biliyordu bu yüzden gülümsekle yetindiler. Chris gözlerini yorgun oğlana çevirdi sonra. Göz göze geldiği Changbin'e göz kırpıp gülümsedi. Changbin başını eğip kendi kendine güldü. Chris her seferinde onu utandırıyor muydu yoksa kendisi mi öyle görüyordu? Şu sıralar en çok düşündüğüde buydu zaten.
Bu sırada telefonu çalan Jisung telefonu kulağına götürmesiyle koltuğa oturdu. Tabiri caizse fısır fısır konuşuyordu Jisung. Chris kaşlarını çatıp arkadaki Jisung'u gösterdi Changbin'e. Changbin bilmiyorum dercesine dudaklarını kıvırdı.
Sonunda telefon konuşması bittiğinde ikiside hiçbir şey sormadı. Jisung geveze olduğu için zaten yakında kokusu çıkardı. Birkaç dakika sonra Jisung Chris'in omzuna doğru atlayıp telefondan birkaç cover göstermeye başladı."Chirs Hyung bence bu senin sesine çok yakışır. Bu çocuğun sesi hiç uymamış hem, sesi çok kalın. Sence?"
Jisung'un bitmek bilmeyen soruları ardı ardına gelmeye devam ederken Changbin sandalyeden kalkıp koltuktaki sırt çantasını aldı. Onu fark eden Chris dikkatini ona verdiğinde "nereye?" Diye sordu.
"Akşam vardiyası bende bugün. Gerisi sizde, görüşürüz."
Çantayı sırtına taktığı gibi kapıdan çıkıp gittiğinde Jisung Chris'in bakışlarına odaklanmıştı. Changbin'in biraz önce oturduğu sandalyeyi çekip Chris'in yanına oturdu.
"Chris Hyung."
"Hm?"
"Changbin hyunga karşı ilgili gibisin sanki biraz? Yanılıyor muyum?"
"Hayır-" tam reddecekken pes etti ve derin bir nefes verdi. Sandalyede geriye yaslanıp sweatshirt'inin şapkasını başına geçirdi.
"Bilmiyorum Jisung, gerçekten bilmiyorum. O yokken sürekli onu düşünüyorum. Ne yapıyor? Yemek yedi mi? Bu tür sorular aklımdan çıkmıyor. Hem benim kafam karışık ama onun beni arkadaşı olarak gördüğü kesin. Benimde öyle görmem gerek."
Jisung elini yanağına yasladı.
"Neden?"
"Neden mi? Jisung karışık duygularım yüzünden onu kaybetmekten istemiyorum bu yüzden ölene kadar arkadaş kalmayı tercih ederim."
Jisung bir bacağını diğerinin üzerine atıp derin bir nefes aldı bıkkınlıkla.
"Bal gibide hoşlanıyorsun işte, boşuna itiraz etme. Hem Changbin'in kızlara karşı bir ilgisini görmedim hiç. Geçende sosyal medyasını istedi birkaç kız ama ilgilenmedi bile direkt gönderdi onları."
Chris elleriyle yüzünü ovaladı. Hiç ihtimal vermiyor ve umudu yoktu.
"Belki sevdiği birisi vardır Jisung."
Jisung Chris'in bacağına yalandan tekme atıp kaşlarını çattı.
"Ona en yakın olan sensin. Sevdiği birisi olsa illa ki fark ederdin değil mi? Bazen çok aptal davranıyorsun gerçekten, ona olan bakışlarını bizzat kendi gözlerimle gördüm."
Chris göğsünü şişirip tuttuğu nefesi bıraktı. Ne zaman bu konu gün yüzüne çıksa göğsü daralıyor, nefessiz kalmış gibi hissediyordu. Başını yasladığı yerden kaldırıp ayaklandı.
"Ben çıkacağım Jisung."
Ardından Jisung'da ayaklandı ve koltuktaki eşyalarını aldı.
"Bende çıkacaktım zaten, sonra görüşürüz o zaman. Dediklerimi dikkatlice düşün, benim gibi korkar birinin bile hayatında birisi var çünkü."
Kapıdan çıktığı gibi ardında bir adet düşünce yumağında Chris bırakmıştı. İç çekip tekrar yerine oturdu. Kafasını dağıtması gerekiyordu ve müzikle uğraşmak onun için tek çözüm ve kaçış noktasıydı. Jisung'a çıkacağım demişti ama burda kalmak daha iyi hissettiriyordu. Eline aldığı eşyalarını koltuğa atıp bilgisayarın karşısına geçti tekrar. Changbin'e ulaşamıyorsa onunla iyi bir grup arkadaşı olsa iyi ederdi yoksa onu bile kaybedebilirdi. En azından o böyle düşünüyordu.
&
Cok sicak gencler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A STAR IS BORN | [chanchang]
Teen Fiction"Anneme söyleyin, ben bir rock yıldızıyım." [Follow you: Star]