0.7: Our music.

63 13 4
                                    

×××

"Hala bateristimiz yok, biliyorsun değil mi?"

Chris bıkkınlıkla iç çektiğinde elinde söz yazılı olan kağıdı siyah çalışma masasının üzerine bıraktı. Elbette biliyordu eksik olduğunu ama çaresizce oturmaktanda hoşlanmıyordu sadece o. Yorgunca kendini sandalyeye bırakıp geriye yasladı başını.

"Biliyorum ama bulamıyoruz. Lucy sadece bir kez bizim için çaldı o da zaten boka battı biliyorsun."

Chris'in yatağında bağdaş kurmuş oğlan sessiz kalıp başını salladı sadece. Derince iç çektiğinde şimdilik kafasını buna yormaması gerektiğini söylüyordu içinden. Chris'in masaya bıraktığı kağıdı eline alıp tekrardan inceledi.

"Söz yazmaya ne zaman başladın?"

Chris başını yasladığı yerden kaldırıp odanın içerisinde gözlerini gezdirdi. Söz yazmaya ne zaman başladığını hatırlamaya çalışıyordu. Çatmış olduğu kaşları ve kıstığı gözleri Changbin'e değdiğinde unuttuğu anıları hatırlamıştı. Kasılmış bacaklarını gelişigüzel masanın üzerine uzatıp üst üste attı.

"On dört veya on beş yaşındaydım sanırım? Babamın eksikliğini en çok hissettiğim zamanlardı" dedi sakin sesiyle.

Changbin suçlu hissetti o an kendini. Fark etmişti ki Chris hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Sormalı mıydı sormamalı mıydı? Henüz o kadar yakınlar mıydı? Tüm bu sorular kafasında dönüp duruyordu ama şuan onun odasında onun yatağında oturuyordu en önemlisi ayçiçeklerini paylaşmışlardı ve belirsizde olsa bir grupları vardı.

"Anlatmak istersen dinlerim" diyebildi elindeki kağıdın uçlarında parmaklarını gezdirirken. Bu sırada gözleri sözlerde geziniyordu. Tüm acısını ve öfkesini sözlere dökmüş olan oğlanla bakışları buluştuğunda kendisine gülerek baktığını fark etti.

"Ne oldu?" Diye sordu şaşkınca.

"Hiç. Sadece teşekkür ederim. Anlatmak boynumun borcu oldu bir kere hem."

Changbin anlamadığını belli etmek için kaşlarını çattı.

"Demek istediğim şey sen bana anlattın, ki bu senin güvenini kazandığım anlamına gelir. İki taraf içinde kârlı. Benim sana anlatacak olmam ise senin benim güvenimi kazandığın anlamına geliyor. Sen bana güveniyorsan bende sana güveniyorum. Buda benim borcum."

Changbin dudaklarını birbirine yapıştırıp yutkundu. "Yok canım ne borcu olacak?"

"Güven para gibidir Changbin. Kazanılması zor, kaybetmesi ise kolay. Bu yüzden ikimizde zengin sayılırız. Sen benim güvenimi kazandın, bende seninkini."

Karşısında oturup kendisine tebessüm eden oğlanın söylediklerine karşı direndi Changbin Direnmeye çalıştı. Ailesinin bile kendisine söylemediği cümleleri bir süre önce tanıştığı oğlandan duymak hem canını yakmıştı hemde yüreğini ısıtmıştı. Dolan gözlerini saklamak için başını yere eğdi Changbin. Hafiften sızlayan burnu canını yakarken gözleri yerdeki kaplamada geziniyordu. Chris sandalyesini ayaklarının tam önüne, yatağa doğru çektiğinde başını kaldırdı.

"Sonra devam edelim istersen," diye sordu Chris hafif endişe kırıntılarıyla.

Başını kaldırdığında doğrudan gözlerinin içine bakan gence karşı başını olumsuz anlamda salladı. Kendisi Chris'i dinleyecekti ama şimdi tam tersini yapıyorlardı. Kendine lanet etti içinden. Konu kendisi bile değilken bir anda ona dönmüştü. Bencil gibi hissetti o an.

"Hayır devam edelim. Şarkılarını görmek istiyorum, eminim ki hepsi sanat eseridir."

Chris'in yanaklarındaki gamzeler anında kendini belli ederken sandalyesini itekleyip geriye çekti. Changbin her geçen saniye kalbine iyi gelmiyordu sanki.

A STAR IS BORN | [chanchang]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin