1.2: My Shine.

29 6 0
                                    

Yatakta uzanmış duvarı izleyen Changbin'in yanına ilerleyip oturdu Chris. Elini alnına götürüp ateşini kontrol etti ve  normal olduğunu fark etti.

"İyileştim ya."

"Sen diyince inanasım gelmiyor bak" diyip tekli koltuktaki sırt çantasının içine kulaklığını koydu.

"Benim biraz işim var kendini zorlayacak birşey yapma Jisung gelecek zaten. Tamam mı?"

Göz deviren Changbin'e bakıp cevap bekliyordu ayakta.

"Tamam tamam."

Tam bu sırada zil çaldığında gelen kişi belliydi. Çantasını kolunu takan Chris Changbin'e ilerleyip saçlarını karıştırdı.

"Bir yerle görüşüceğim bugün, umarım olur."

Changbin gözlerini yumup açtığında derim bir nefes verdi. Gerçekten o sahnede olmak istiyordu, hep beraber orada olmalarını istiyordu. Bu yüzden varlığından emin olmadığı tanrıya içinden dualar etmeye başladı.

"Umarım, haber ver bana."

"Tamam görüşürüz."

Aşağı kata inip Jisung'a kapıyı açtı ve ayak üstü onunla muhabbet ettikten sonra ikiliyi evde bırakıp ayrıldı evden. İlk olarak tamirhaneye uğrayıp duş aldı ve üstünü değişti. Görüşeceği mekanın sahibi nasıl biri hiç bilmiyordu bu yüzden  doğal olarak iyi bir imaj yaratmak istiyordu.

Düzleştirdiği saçlarını geriye tarayıp deri ceketini giydiği gibi aşağı inip Daniel'in yanına oturdu.

"Arabayı alayım mı?"

Gülümseyerek baktığı adam göz devirip başını geriye attı. Chris'e kıyamıyordu, gerçek anlamında kıyamıyordu. Anahtarı cebinden çıkarıp avucuna bıraktı sonra.

"Al git hadi git. Dikkatli kullan, banada haber ver."

"Emredersiniz" diyip asker selamı yaptığı gibi gülerek çıktı tamirhaneden. Kapıyı açıp arabaya bindiği gibi mekanın yolunu tuttu. Yarım saatlik bir yolun sonunda gözüne ilişen mekan ile boş yer aramaya koyuldu. Arka taraftaki park alanına park edip arabayı kilitledikten sonra anahtarı cebine atıp girişe doğru adımladı. Gergindi, hatta gereğinden fazla gergindi ama biraz önce arabada kendine attığı tokat kendine gelmesini sağlamıştı birazda olsa. Kendinden emin adımlarla kapıdan girdiğinde daha önce konuştuğu adamı bar sandalyesinde otururken gördü. Kırklarındaki adam da onu gördüğü gibi ayaklandı.

"Odama geçelim" diyip arka tarafa yürüdüler ve Chris odaya girdiği gibi masanın solunda kalan koltuğa oturup yaslandı.

"Hoşgeldin Chris." 

"Hemen konuya girmek istiyorum sorun olmazsa. Sahne almak istiyoruz grubumla."

Adam geriye yaslanıp ellerini birleştirdi. Yüzü tıpkı bir taş gibi sertti. Tek bir mimik yoktu. Chris bunun karşısında özgüvenli gözükmek istiyordu. Her ne kadar öyle olmasada.

"Elli kişilik bilet çıkartırız" diyen adamla kaşları çatıldı Chris'in.

"Elli çok az."

Adamın yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu sonra.

"Pardon ama ne bekliyordun? Sizin gibi çaylak bir grubun elli kişi toplayabileceğini bile sanmıyorum."

"Ben üç yüz kişi toplarım buraya."

"Üç yüz kişi öyle mi?"

"Aynen öyle."

Adam yaslandığı yerden doğrulup masaya kollarını yasladı.

"Tamam, sen buraya üç yüz kişi topla. Ama toplayamazsan bütün bilet parasını ödersiniz. Üç gün sonra. Çarşamba akşamı saat sekizde. Kabul mu?"

Chris keyifle gülümseyip elini uzattı.

"Kabul."

Ardından el sıkışıp bir form imzaladı ve oradan ayrıldı. İlk iş sosyal medyadan duyuru yapmak olmuştu. Sosyal medyadan yakaladığı hayran kitleleri zaten bir konser vermelerini bekliyordu. O koca salonu çok rahat dolduracaklardı. Bunun verdiği rahatlık ile radyoyu açıp sevdiği bir şarkıyı seçti ve yola o şekilde devam etti. Arabayı tamirhanenin önüne park ettiği gibi koşa koşa içeriye girip abisinin yanına, koltuğa atladı.

"Oldu!"

Daniel kolunun üzerine atlayan Chris'i acıyla ittirirken kolunu tutup ona baktı.

"Yavaş ulan!"

"Kocaman adamsın abartma" diyip yüzünü ekşitti. Onu kızdırmak için yapıyordu zaten.

"Neyse nasıl oldu, anlat."

Olan biteni detaylı bir şekilde anlattıktan sonra ensesine yediği şaplakla kaşlarını çattı.

"Mal herif nerden geliyor bu özgüven sana? Ya gelmezse o kadar kişi?"

Daniel'e göz devirip koltukta yayıldı.

"Gelecekler Daniel, bari sen yapma."

Chris'in yüzünün düştüğünü gören Daniel pişmanlıkla bir kolunu omzuna atıp kendine çekti onu.

"Bak Chris sana inanmadığım falan yok, sadece endişeleniyorum işte anla."

Omzundaki kolu ittirip ayaklandığında bozulan moralini ve düşen modunu gizlemeye çalıştı.

"Anlıyorum Daniel, sorun değil cidden."

Kısaca gülümseyip odasına çıktı sonra. Ekranı kırık telefonu alıp yatağa attı kendini. Ekranı açtığı gibi Changbin ve Jisungdan gelen mesajları yanıtladı ve ekranı geri kapattı. Sadece pencereden giren sokak lambasının aydınlattığı karanlık odada tavanı izliyordu şimdi. Çevresindeki herkes onu yanıltmak için programlanmış gibiydi sanki. Uzandığı yatakta düşünceler yine hücum etmeye başlarken sinirle yatağa yumruğunu geçirdi. Düşünmek istemiyordu artık. Düşünmek ve dert etmek istemiyordu. Sınırını aştı aksine yavaş hareketlerle yana dönüp duvara kilitledi bakışlarını. Duvardaki briket çıkıntılarını saymaya koyulmuştu şimdi. Onları sayarken çoktan kapanmaya başlayan gözlerini aralayıp altında kalan örtüyü sardı vücuduna. Birkaç gündür uyumamanın verdiği yorgunluk ile bayılmış, o şekilde de uyuyakalmıştı.

Aradan geçen yarım saatin ardından Daniel yukarıya çıkıp kapıyı tıklattı. Ses gelmeyince biraz bekledi sonra içeriye girdi. Uyuyan Chris'i görünce dudaklarını birbirine bastırıp yanına adımladı. Chris çok iyi bir çocuktu, güçlüydü ama yaraları bu hale getirmişti zaten onu. Yaralı bir çocuk ne kadar güçlüyse o da öyleydi. Birkaç saat önce düzleştirdiği saçlarına elini atıp biraz okşadıktan sonra açılan örtüyü örtüp odadan geri çıktı. Yaklaşık yarım saat önce aşağıda öyle demek istememişti fakat söz ağızdan bir kere çıkıyordu işte.

&

Selam gencler buralarda mısınız ?

Selam gencler buralarda mısınız ?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 04, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

A STAR IS BORN | [chanchang]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin