Selaaaaaaammmm...
Oha ne kadar özlemişim bölüm yayınlayacak olmayı...
Bu bölüm 7.bölümün sonu ve 8.bölümü Sehun'un gözünden anlatıyor. Ben yazarken çok eğlendim. Belki sonra o bölümlere dönüp Luhan'dan okumak isterseniz artık Sehun'un düşüncelerini biliyor olacaksınız.
Bu kurgu benim en eğlenceli kurgum olduğu için ve en kanser Sehun burada olduğu için buraya yazmak istedim.
Ve bu bölüm bu kitaba yazdığım en uzun bölüm.
1 gün de yazıldı :'))))
Çağrınızı aldım, güçlü bir watty için ben de varım. kubraairen sen de var mısın kardeşim? (Nolur bu videoyu biliyor olun ve arda turan sesiyle okuyun.)
Yorum yapar mısınız?
Bölüm sonunda görüşelim. Paragraf aralarında buluşalım.
Ateşten sıcak, bıçaktan keskin, göğüs kafesindekini kırmaktan da öte yırtan bir şey varsa eğer o da aşktı sanırım.
Sanırım.
Daha önce aşık olmamıştım.
Luhan benim hayatıma, tanımadığım bir şehirde, kimim kimsemin olmadığı bir yerde bana yön göstermek için girmiş bir navigasyon gibiydi. Siz buna daha romantik olmak için pusula diyebilirsiniz tabii fakat benim için Luhan navigasyondu. Çünkü navigasyon cihazındaki o kadın sesi de aynı şeyi sürekli tekrar ederek benim sinirlerimi hoplatıyordu ama kaybolduğum an yine ona uymak zorunda kalıyordum.
Luhan hayatıma girdikten sonra navigasyon sesini erkek sesi yapmıştı tabii ama bunun konumuzla alakası yok.
"Dün gece hiç uyuyamadım," Bomboş gözlerle karşımdaki televizyona bakarken elimdeki telefonu sıkıca tutuyordum. "Uyumak için uzandım," Athos kulaklarını kaldırıp bana baktı. "Ama sürekli..." Başımı çevirip kanepeme ayaklarını uzatan Chanyeol'e ruhsuz bir bakış attım. "Sinirliydim!"
Bağırışım yüzünden Chanyeol irkilerek ayaklarını kanepeden indirdi. Bir saniye önceye kadar uyukluyordu ama şimdi ayıktı. Hızlı birkaç nefes alıp arkama yaslanırken elimdeki telefonun ekranını kapatıp açtım. "Dava yüzünden mi?" diye sordu Chanyeol.
"Ne davası?" Dişlerimi sıktım. "Luhan yüzünden."
"Niye?" diye sorup gözlerini devirdi. "Ne yaptı yine?"
Birkaç saniye daha boş boş televizyona bakıp kendimi kanepeye devirdim ama yüzümde her an ağlayacakmış gibi bir ifade vardı. Şaka gibiydi, ben ağlamazdım. "Beni aramıyor," diye sızlanıp tekrar doğruldum ve Chanyeol'e baktım. "O kadar yol gittim, numaramı bıraktım. Kitaba numarayı yazdım ama beni bir kere bile aramadı." İşaret parmağımı ona sallayıp ayağa kalktım. "Lucas denen ezikle kitap temizliyorlardı. Sonra onun evine gittiğimde kitabı kitaplığında gördüm. Demek ki almış, numaram rehberinde."
Chanyeol'e ilerlediğimde gözleri tedirgin bir şekilde yüzümde dolaşıyordu ama parmaklarımı yakalarına sarıp, "Beni niye aramıyor?" diye bağırırken onu sarsmaya başlamıştım. "Beni arasın!"
"Acaba seni aradığında onu tutukladığın için olabilir mi?" diye mantıklı bir fikir atınca onu sarsmayı bırakıp yüzüne baktım. "Ayrıca Lucas ezik falan değil, gayet yakışıklı biri. Sen Luhan'ı korkutunca Luhan da teselli bulmak için Lucas'ın kollarına gitmiş olabilir."
Anında kaşlarımı çatıp, "Onun kollarını kırarım," diye homurdandım. "Luhan gidemez onun kollarına falan."
"O niye?" diye sordu Chanyeol ama yüzünde alay eder gibi bir ifade vardı.
Yakalarını bırakıp ellerimi eşofmanımın ceplerine yerleştirdim. Birkaç adım geriye giderken, "Çünkü gidemez," deyip omuzlarımı silktim. "Ben öyle istiyorum."
Göğsüme dolan bu duygunun adı neydi bilmiyordum ama Luhan'ın gerçekten Lucas'a gittiğini bir an hayal ettim. O hayalin sonunda bir anda Lucas'ın arkasında beliriyor, kafasını ellerimin arasında patlatıp Luhan'a gülümsüyordum ve o da benim onun kahramanı olduğunu söyleyip Lucas'ın cesedinin önünde sarılıp öpüşmeye başlıyorduk.
Çok iyi olmaz mıydı?
"Kendi kendine sırıtma, korkutuyorsun beni." dedi Chanyeol. Yüzümdeki sırıtmayı fark edip silerken gözlerimi tekrar ona çevirdim.
"Sırıtmıyorum."
"Sırıtıyordun, bir de ellerini ceplerine yerleştirmiş başını omzuna eğmiştin ve çişin gelmiş gibi sallanıyordun," dedi bana iğrenç bir şeye bakar gibi bakarak. "Ben gidiyorum, sevgilim bekliyor."
"Hayır, dur." dedim hemen panikle ve yanına oturup telefonun ekranını açtım. "Bir numara var, arayıp konuşsana. O bir şeyler yapıyormuş, şamanmış Chanyeol."
Ben rehbere girip aradığım numarayı bulmaya çalışırken Chanyeol başını çevirip bana baktı. "Ne?" dedi. "Şaman mı?"
"Aynen, bugün departmandaki kızlar konuşurken duydum," dedim yine gözlerimi telefondan çekmeden. "Kız, sevgilisi onu arasın diye aramış, adam da ritüel falan mı yapmış ne yapmışsa birkaç saat sonra aramış işte..." Numarayı bulup ekranı ona gösterdim. "Arasana bir."
"Sen departmandaki kızlardan, Luhan seni arasın diye şaman numarası mı istedin?" diye sordu, başımı salladım. "Sen delirdin iyice."
"Susup ara, ben senin müdürünüm."
Chanyeol derin bir nefes alıp telefonu elimden çekti. Gösterdiğim numarayı arayıp telefonu kulağına yasladığında zil çaldığı için, "Baekhyun'dur," dedi. Hemen oturduğum yerden kalkıp kapıya koştum ve kapıyı açıp kimin geldiğine bile bakmadan salona geri döndüm.
"Ne oluyor be?" diye sordu Baekhyun.
Ona cevap veremeden, "Alo," dedi Chanyeol. "İyi akşamlar efendim... Sizin methinizi çok duydum, herkes övüyor sizi," Kısa bir an duraksayıp gülümseyerek başını salladı. "Evet, evet... Aynen öyle. Şey efendim, benim bir tane arkadaşım var, size gelmiş erkek arkadaşı için. Ritüel yapmışsınız, herif köpek oldu kapısında. Sağolun öncelikle..." Yine aynı ifadeyle başını salladı. "Ne demek yapmam? Yapmışsınız... Yapmışsınız efendim kanıtlarım var..."
Salonun bir köşesine bakarken kaşlarını çattı.
"Benim arkadaş kafayı yedi, sevgilisi aramıyormuş onu. Dur bir dinle beni, kafanı kırarım senin dinle! Kavuşturacağız onları ondan dolayı için." dedi karşısında biri varmış gibi işaret parmağını sallayarak. "Dinle lan! Ne demek yapmam, yapacaksın. Herif çölde bedevi oldu, yapacaksın. Yedirmem arkadaşımı size." Kaşlarını daha çok çattı. "Sensin manyak! Bak beni getirtme oraya! Gelirsem kötü- yapmazsan yapma! Ruhlar çarpsın seni! Yapmış-"
Bir an susup bana baktıktan sonra telefonu kulağından indirdi. "Kapattı."
Baekhyun gülmekten kıpkırmızı olmuş bir hâlde yerde otururken, "Yapmam mı diyor?" dedim telefonu Chanyeol'den alarak.
"Sence yaparım mı diyor?" diye sordu o da bana.
Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. "Numarayı bizim çocuklara atayım da gidip alsınlar şunu dolandırıcılıktan."
Baekhyun bir süre güldü. Chanyeol gidecekti ama sonra gitmekten vazgeçti ve Baekhyun'la beraber mutfağa girip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladıklarında ben de önce numarayı diğerlerine attım sonra kanepeye uzanıp tiktok izlemeye başladım.
Videoların sonunu izlemeden hızlı hızlı geçiyordum ki önüme bir canlı yayın düştü. Canlı yayını yapan kadının önünde bir masa, masanın üzerinde tarot kartları vardı ve sarı bir ışığın altondaydı. "Bu neymiş ki?" diye mırıldandım kendi kendime.
Canlı yayına girdiğimde bir süre ne yaptığına anlam veremedim ama sonra kadının ekranda beliren figürlere fazla fazla tepki verip o figürleri gönderen kişinin sorduğu soruya cevap verdiğini anladım.
Mesaj kısmına girip, "Bana da bak," yazıp yolladım ama cevap vermedi. Ardından aynı şeyi birkaç kez daha yazıp yolladığımda, "Spor araba gönderen kişinin sorularına cevap veriyorum," dedi. "Her hediye bir soru. Evet, birinden spor araba geldi, kız arkadaşım bana mesaj atacak mı diye soruyor. Hemen soralım kartlara..."
"Chanyeol," Yattığım yerden kalkıp mutfağa ilerledim elimdeki telefonla ve tezgahın dış tarafında durup ekranı ona gösterdim. "Spor araba atmazsam bakmazmış falıma, spor araba nasıl yollanıyor?"
"Sehun sen iyice kafayı yedin," dedi Baekhyun. "Yalan onlar, inanma."
"Nesi yalan? Bak çocuk sordu kadın söylüyor işte." deyip telefonu inatla Chanyeol'e uzattım. "Yolla hadi bir spor araba, nasıl oluyor göster."
Chanyeol, Baekhyun'a bakıp derin bir nefes aldıktan sonra telefonu elimden aldı. Telefonun ekranını bana göstererek spor arabanın nasıl yollandığını gösterdi. Tabii bunun için kredi kartı bilgilerimi girmem gerekmişti ama o an için pek umurumda değildi bu. Chanyeol bana spor arabanın nasıl yollandığını öğrettikten sonra telefonu tekrar bana uzatınca, "Sağol." deyip salona ilerledim ve koltuğa uzandım.
Kadının istediği spor arabayı yollayıp, "Luhan beni arayacak mı?" Yazdım yorum kısmına ve yolladım.
"Oh Sehun kullanıcı adında biri Luhan beni arayacak mı demiş," dedi kadın, sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Bakalım hemen..." Önündeki kapalı kartlardan birkaç tane çekip tek tek açtı. "Evet... Sehun, Luhan seni arayacak ama hemen değil. Kafası karışık. Ya sanki sen bu Luhan'ı biraz üzmüşsün... Aranızda engeller var."
"Ne engeli ya? Engel falan yok, arasın işte." diye homurdanıp tekrar bir spor araba yolladım. "Bir daha bak," Yazdım. "Neymiş o engel? Yoksa Lucas denen ezik mi?"
Kadın birkaç saniye ekrana bakıp spor arabayı gördüğünde, "Bakalım neymiş o engel," dedi ve açtığı kartların yanına birkaç tane daha ekledi. "Öncelikle Luhan iki kişinin arasında kalmış. Az önce de dediğim gibi, üzmüşsün sen biraz onu. Kafasının karışık olmasının sebebi de bir başkası. Bu Lucas dediğin kişinin Luhan'a bir ilgisi mi var? Burada öyle görünüyor... Ay canım, galiba Lucas'ı seçecek ya. Senden pek umudu yok."
"Ne demek Lucas'ı seçecek?" diye bağırdım bir anda. "Seçemez Lucas'ı falan... Ne hakla? Ne manasız bir şey bu!"
Dişlerimi sıkıp tekrar bir spor araba yolladım. Hemen peşinden bir de yat yollayıp, "Bir daha bak," Yazdım. "İyi bak, dikkatli bak."
"Bakıyorum canım," dedi kadın ekrana gülümseyerek. İzlenme sayısı artıp duruyordu. "Seçecek işte. Bu Lucas iyi davranıyor çocuğa. Bak, denge kartı var. Tamamlıyor resmen Luhan'ı. Bir de yıkılan kule var," Kartı ekrana gösterdi. "Bu Luhan'ın sana hislerini gösteriyor, gördün mü? Yıkılıyor. Bir de aşıklar kartı var denge kartının yanında. Bir şeyler yapmazsan gidecek o çocuğa benden söylemesi."
"Ne yapacakmışım?" diye yazıp bir spor arabayla beraber yolladım.
"Şimdi bana beş tane spor araba yolla," dedi kadın. "Sana bir ritüel söyleyeceğim. Ekran kaydı al, onu yap. Birkaç saat içinde arar, yanına gelmek ister. Lucas'ı bir daha gözü görmez."
Kadın'ın dediğini yapıp beş tane spor araba yolladığımda sadece kadın değil yorumdakilerde şaşırmıştı. Neye şaşırdıklarını anlamadan kadının söylediği ritüeli ekran kaydına almaya başladım. Söylediğine göre bir kağıda çember oluşturup o çemberi dolduracak şekilde Luhan beni arasın yazmam gerekiyormuş. Ardından kağıdı katlayıp ellerimi yedi saniye boyunca birbirine sürtüp aynı şeyi yüksek sesle söylemem lazımmış.
"Kolay bu, yaparım." deyip canlı yayından çıktıktan sonra başımı mutfağa çevirdim ve Chanyeol ile Baekhyun'un bana oldukça umutsuz bir şekilde baktığını gördüm. Umurumda değildi. "Chanyeol, gel. Ritüel yapacağız."
"Niye ben ya?" dedi Chanyeol ağlar gibi.
"Chanyeol," deyip kaşlarımı çattım. "Yeterince sıkıntımız var, dikkatimizi sana veremeyiz. Odamdan kağıt kalem al gel. Ben senin müdürünüm."
Chanyeol mutfaktan çıkıp odama doğru ilerlerken, "Bu saçmalıklar yerine onu sen arasana, buldurdun bana o kadar numarasını," dedi Baekhyun. "Kuyruğu indirmeyeceğim diye deli ettin kendini."
"Arayamam, o beni arayacak. Numaramı isteyen oydu, o arayacak." dedim inatla.
Baekhyun gözlerini devirip yemek yapma işine geri döndüğünde Chanyeol kısa süre içinde geldi. Getirdiği kağıdı ve kalemi bana verdiğinde kadının söylediği gibi Luhan beni arayacak yazdım peş peşe. Ardından kağıdı katlayıp avuçlarımın arasına sıkıştırdım ve gözlerimi kapattım. "Luhan beni arayacak," dedim ellerimi birbirine sürterken.
"Luhan beni arayacak..."
Chanyeol'un sesiyle gözlerimi açıp ona baktım. "Dangalak, Luhan seni niye arasın?"
"E Kim arasın?" Gözlerini açıp kaşlarını çattı. "Baekhyun zaten burada. Luhan beni de arasın lütfen."
Birkaç saniye yüzüne baktım. Normal de izin vermezdim ama bana yardımlarından dolayı, "İyi tamam hadi." deyip tekrar gözlerimi kapattım ve yedi saniye boyunca aynı şeyi tekrar ettim. Yedi saniye dolduğunda gözlerimi açtım ve telefona sarıldım hızla ama bildirim falan yoktu. "Neyse, birkaç saat içinde dedi zaten."
Birkaç saat geçti.
Chanyeol ve Baekhyun gitti.
Luhan beni aramadı.
"Dolandırdı beni."
Yatak odamda yatağıma uzanmış, karanlığın içinde parlayan telefon ekranına bakarken dişlerimi sıktım. "Arasana, ara! Ara artık!" diye bağırdım. "Çalsın şu telefon! Çalsın! Ara!"
Çaldı.
Zaten önceden Baekhyun'dan onun numarasını istediğim için numarası kayıtlıydı. Ekranda baş belası ismi yanarken bir an ne yapmam gerektiğini bilemeden doğruldum. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdiğimde, görüntülü aramıyor, saçmalama diye bir uyarı gönderdi iç sesim.
Boğazımı temizledim.
"Efendim," dedim uykulu bir sesle sanki saatlerdir aramasını beklemiyormuş gibi.
Derin bir nefes aldığını duyarken yanağımın içini dişledim. "Sehun benim," dedi kısık sesle. "Luhan."
Biliyorum.
Bir süre cevap vermedim ve daha sonra yatağın içinde aşağıya kayıp başımı yastığa yasladım. "Beni niye arıyorsun?" diye homurdandım. "Sabahın altısında sen değil, ben kalkıyorum."
Luhan benim homurdanmama pek takılmadan, "Sana bir şey söylemek istiyorum," dediğinde dudaklarımı ıslattım. Yoksa artık Lucas'la sevgili olduğunu mu söyleyecekti? Kitap temizlerken bu kadar yakınlaşmış olamazlardı.
"Ne söyleyeceksen yarın söyle Luhan, uykumu kaçırma benim." dedim bu haberi öğrenmek istemediğim için. "Ve hayır, Jongin'in numarasını sana vermeyeceğim. Aynı şekilde Seung Gi'nin de."
"İkisi de umurumda değil!" diye çıkıştığında kaşlarımı çattım. Bir şey mi olmuştu? Ciddi bir şey mi vardı? Luhan başını bir şekilde belaya sokmayı başarmış olabilirdi. "Seung Gi biraz olabilir ama konumuz bu değil. Dinleyeceksen eğer bir şey söyleyeceğim."
Seung Gi umurunda olduğuna göre bıçaklanmamış, saldırıya uğrayıp hırsızlık gibi suçlara bulaşmamıştı. Demek ki bana Lucas'la sevgili olduğunu söyleyecekti. "Dinlemeyeceğim."
"Sehun evden atıldım," dedi ağlamaklı bir sesle. "Babalarıma gidemiyorum çünkü onları üzmek istemiyorum. Arkadaşlarımdan Kyungsoo'nun babası Anka'dan korkuyor. Yixing sevgilisiyle ve sevgilisinin annesiyle kalıyor. Lucas'ın ailesini tanımıyorum." Kısa bir an duraksadı. "Yani eğer senin için uygunsa... En azından birkaç gün... Bilmiyorum, aklıma sen geldin işte. Kabul etmezsen anlarım."
Sakince nefes alırken elimi alnıma bastırdım. Luhan'ın buraya gelmesinde benim için hiç sakınca yoktu. Koskoca evde onun gibi küçük bir şeye yer açabilirdim. Boş odam vardı ama ailesinden habersiz bana gelmesi sorun çıkarabilirdi ve Luhan sorun çıkarmaya çok meyilli bir insandı. Buraya gelmesi aralarındaki ilişkiyi etkileyebileceğinden, "Luhan umurumda değil," dedim yüzümü buruşturarak. "Gerçekten. Sadece uyumak istiyorum."
Onu staj yerinden etmiştim ama ailesiyle arasının bozulmasına izin verecek değildim. Hem ben staj yeri için Jongin'le konuşmuştum bile. Olduğunda bana haber verecekti.
"Sorun değil," diye mırıldandığında sesi normale göre fazla sakin ve kırgın çıktı. Evet, onu kırmıştım. Bir kez daha. "Kusura bakma, rahatsız ettim. İyi geceler."
Telefonu yüzüme kapattı.
Telefonu kulağımdan indirip ekrana baktıktan sonra derin bir nefes aldım. Tamam, o Luhan'dı. Arkadaşlarından birisine mutlaka giderdi, sokakta yatacak hali yoktu. Yatmazdı. Sanırım yatmazdı, hava soğuktu. "Luhan'a belli mi olur?" diye homurdanıp yatağın içinde tekrar doğruldum.
Sokakta kalmasından daha da kötü bir şey varsa eğer o da Lucas'la kalmasıydı. Saydığı ihtimallerin arasında en oluru onun yanına gitmekti. Ya falcı kadının söylediği yıkılan kule şu anı gösteriyorsa? Onu reddettiğim için Lucas'a gider miydi? Bu durumda aralarını ben mi yapmış oluyordum?
"Of Luhan!" diye bağırdım bir anda yataktan zıplayarak. Yatağın ucunda oturan Athos gözlerini bana dikti. "Üstümü başımı parçalayacağım şimdi, bir de Lucas belası çıktı başımıza!" Tişörtümü çekiştirip saçlarımı karıştırdım. "Of Luhan of! Bela mısın başıma? Çıksana kafamın içinden!"
"Sehun," diye çınladı bir anda Luhan'ın sesi ama kafamın içinde miydi yoksa evin içinde miydi anlayamadan ellerim saçlarımdayken başımı kaldırdım. "Sokaktayım..." Yankılıydı sesi. "Bu şartlar altında daha fazla üşüyebileceğimi sanmıyorum. Psikolojim her an bozulabilecek kadar hassas olduğundan Lucas'a gideceğim..." Cümlesinin sonu yankılandı ve oda sessizliğe kavuştuğunda tekrar ekledi. "Gellll..."
"O şaman bozuntusu bana bir şey yaptı," deyip etrafıma bakındım. "Kafayı yiyorum!"
Yatağın kenarındaki spor ayakkabılarımı ayağıma gelişi güzel geçirip komidinin üzerinden araba anahtarımı aldım ve kapıya koştum.
Evden çıkmam, otoparka inmem ve arabaya binip yola koyulmam sadece beş dakikamı almıştı. Tamam, Luhan'a bir şey yapacak değildim. Ailesi benim ne kadar düzgün bir adam olduğumu gördüğünde eminim ki burada kalmasını sorun etmeyecek, izin vereceklerdi.
Ne kadar yol gittiğimi bilmiyordum. Navigasyondaki kadın zaten ezberimde olan yolları bana tarif etmişti. Doğrusu Luhan'ın hâlâ o sokakta olup olmadığını bile bilmiyordum. Lucas'a gitmiş olabilirdi ama eğer orada yoksa Lucas'ın evini bulup oraya gitmeyi, onu oradan almayı düşünüyordum. Sonuçta ilk önce beni aramıştı ve buna hakkım vardı.
Anında olayı devralıp, yok bu arada diyen iç sesime kulak asmadım, o boş konuşuyordu.
Luhan'ın evinin sokağına girdiğimde gözlerim sokakta dolaştı.
Ve onu gördüm.
Arabasına yaslanmıştı. Kara kara nereye gideceğini düşünüyordu ama arabamın farları sokağı aydınlattığında bir an için omzunun üzerinden arabaya baktı. Daha sonra ise gözlerini yere çevirdi. Benim geleceğimi düşünmüyor olmalıydı.
Arabayı ona yakın bir noktada durdurup kapıyı açtığımda gözleri tekrar bana dokundu ve bu kez geriye çekmedi. Ellerimi eşofmanımın ceplerine yerleştirip ona ilerlerken soğuk yüzünden kollarım üşüyordu çünkü hırka almayı unutmuştum.
"Arabaya geç," dedim sakince gözlerine bakarak. Şaşkın görünüyordu. "Vosvosu yarın alırsın. Anka'yı ben getiririm."
"Umurumda değil demiştin." diye mırıldandı.
Gözlerinin içine bakmak, kollarından tutup sarsarken, "Lucas'a gitme diye geldim!" diye bağırmak istiyordum. Hatta, "Lucas'a gidersen kafayı yerim diye geldim!" diye de ekleyebilirdim ama bunun yerine, "Umurumdaymış," dedim ve yerdeki çantasını alıp omzuma koydum. "Kuralları arabada konuşuruz."
Luhan bana şaşkın şaşkın bakmaya devam ederken vosvosun kapısını açtım ve içerideki ankayı aldım. "Düş önüme." dediğimde arabasının kapısını kilitleyip dediğimi yaptı.
Eve gidene kadar Luhan'a kuralları saydım. Bu kurallardan birkaçı şöyleydi. Eve arkadaş getirmek yok demiştim. Arkadaştan kastım Lucas'ı getirmekti ama bu parantez içinde olduğu için anlamamıştı. Yüksek sesle şarkı dinleyemezdi çünkü ben çok erken uyanıyordum. Gece geç saatlere kadar oturmak yoktu çünkü ben erken uyuyordum ve o ben uyuduğumda Lucas'la konuşabilirdi. Saçma sapan diziler izlemek yoktu çünkü ağlayıp durabilirdi ve sonra dertleşmek için yine Lucas'ı arayabilirdi. Herkes kendi yemeğini yapacaktı çünkü bir gün bana da yemek yapmaya karar verirse ve bana çok gıcık olursa zehirlemek isteyebilirdi.
O Luhan'dı. Sağına soluna pek belli olmuyordu.
Luhan tüm bu kurallardan sonra benim bir robot olduğumu düşünüyordu ama umursamıyordum. Gergindi, gergin olduğunu görebiliyordum. Benim yanımda kendisini rahat hissetmesi için daha ne yapabilirdim ki? Evime almıştım işte.
Şimdi Luhan evimin inceliyordu. Camın önünden geriye çekilip bana döndüğünde yabancı birinin varlığını hisseden Athos koşarak ona yaklaştı. Luhan gözlerini benden ayırıp ona bakınca, Athos'un herhangi bir saldırma girişimini önlemek için hazırdaydım ama o bunu yapmadı. Sadece bir kez havladı ve Luhan onun başına dokunduğunda sakinleşti.
"Luhan," dedim Anka'nın kafesini bir köşeye bırakırken. "Koridorda ikinci odaya yerleşirsin. Benim odam koridorun sonunda, bir sorun olursa çağırma, kendi başına hallet."
Luhan bana dik dik bakıp gözlerini devirecek gibi oldu ama sonra bundan vazgeçti. "Tamam."
İfadesine gülmek istesem de bu isteği bastırıp, "Banyo yapmak istersen eğer koridorda soldan üçüncü kapı," dedim. "Güvenliğe burada kalacağının haberini veririm, giriş çıkışlarda sorun yaşamazsın. Çarşamba günleri evde olmuyorum, Athos benimle geliyor. Yani yarın yalnız olacaksın. Evi yakmadığın sürece umurumda bile değil ne yaptığın. Sadece arkadaş getirme, yeter. (Lucas) "
Luhan Athos'un başından elini çekip basamaklarda duran bana yaklaştı. "Neden yarın evde yoksun?"
Bir çocuğum var, onu görmeye gidiyorum ama öğrenirsen hüngür şakır ağlayıp Lucas'a gideceğin için haberinin olmaması gerekiyor diyemediğim için, "Sana ne Luhan?" dedim dümdüz bir suratla.
Anında huysuz bir ifade takınıp, "Bana ne tabii," diye homurdandı. "Nerede olduğun umurumda değil zaten," Hıı değil demek istesem de kendimi tuttum. "Sadece yeni bir yere alışmam kolay olmuyor."
Gülmemek için kendimi tutarken kaşlarımı kaldırdım. "Korkar mısın?"
"Evet," diye homurdandı. "Komik mi?"
"Komik."
"Ne kadar garip şeyleri komik buluyorsun." diye söylendi. "Yaptığım espriler bundan daha komik. Zaaflarımı görmek seni mutlu mu ediyor?" İç çekip o bilmiş ifadesinden vazgeçmeden huysuz huysuz bakmaya devam ediyordu. "Her neyse, bu gece sana kötü bir şey söylemeyeceğim. Kendimi tutuyorum. Çünkü bana yardım ettin, borcumu ödemem lazım."
Borçlarına bu kadar sadık olması beni gerçekten derinden yaralıyordu. "Borcunu bana bir şey söylemeyerek ödeyebileceğini sana düşündüren nedir?" diye sorduğumda ifadesine çöken fesatlık komiğime gitti. "Bana zaten bir şey söyleyemezsin, seni tutuklarım."
Anında sanki nefesi kesiliyormuş gibi, "Beni böyle tehdit etme," dedi ağlak bir ifadeyle. "Düşüncesi bile beni daraltıyor anlamıyor musun?"
"Ağlama ağlama," dedim hemen, ifadesi çok tatlıydı. Ona yaklaşıp alnına bir fiske attım. "Seni tutuklamayacağım. Elbette sabrımı sınamazsan."
Yüzünü buruşturup elini alnına götürdü ama acımadığına emindim çünkü genel de hızlı yapmıyordum bunu. "Yatacağım odanın kapısı açık kalsa senin için sorun olur mu?" diye sordu. "Diğer türlü uyuyamam."
Normal insanlar odanın kapısı açıkken uyuyamazdı, bu kapalıyken uyuyamıyordu. Artık Luhan'ın beyninin her şeyde olduğu gibi bunda da ters çalıştığına emin olarak, "Nasıl rahat edeceksen," dedim ve omuz silktim. "Bana niye soruyorsun?"
Güzelim, ev senin demedim mi?
Dememiştim, doğru. Dersem, nasıl olsa ev benim diye düşünüp Lucas'ı getirebilirdi.
"Ne bileyim? Belki gece uyanırsın ve odamın önünden geçerken ne kadar güzel uyuduğumu görüp üstüme falan atlamak istersin..." dediğinde ona garip bir şeye bakar gibi baktım çünkü Luhan garip bir insandı. "Kendini bu görüntüye hazırla diye haber vermek istedim. Uykum hafiftir, uyanırım. Ona göre hareket et."
Bazen bu beni bile dehşete düşürüyordu ama bir şekilde beni utandırabildiği için, "Luhan, ilgimi çekmediğini sana kaç kere söylemem gerek?" diye geçiştirdim.
"Sehun," dedi ve sanki sabrımı da irademi de zorlamak ister gibi bir basamak üste çıktı. "Bir gün ilgin tamamen benim üzerimde olacak," diye fısıldadı. "Bu kaçınılmaz son."
O gün bugün! diye yükseldi iç sesim. Çünkü bugün kafayı yemiş gibi Luhan'ı düşünmüştüm. Tam şu an, bu kadar yakınımdayken onu öpseydim eğer hemen karşılık verirmiş gibi bakıyordu ama hemen şu an onu öpersem ben bin volt yemiş gibi seke seke kaçardım ondan. Kıyafetlerimi de çıkarabilirdim, konu Luhan olduğunda kendime pek güvenmiyordum.
Burnumun dibine girmiş beni etkisi altına alırken, "Uzaklaş," deyip ittim onu. "Küçük sapık, bana böyle imalarda bulunma. Çünkü anca rüyanda görürsün."
"Bir gün bana platonik olduğunda sana bunu hatırlatırım ama," dediğinde ona dik dik baktım.
"Luhan ben gay değilim." dedim, iç sesim bu söylediğime eğer bir vücudu varsa devrilerek gülerdi. Ağlardı gülerken.
"Olacaksın."
Alnındaki küçük kırmızı noktaya ve bilmiş ifadesine bakıp alayla güldüm. "Aynen Luhan, aynen."
"Her neyse, ben uyarımı yapayım da." dedikten sonra bu kez aramıza belli bir mesafe koyarak yanıma çıktı. "Şimdi uyumaya gidiyorum, lütfen gece üstüme atlama Sehun. Korkabilirim çünkü."
Uyumaya mı gidiyordu? Kalıp benimle inatlaşmak varken, dibime girip gay olduğumu söylemek varken o uyumaya mı gidecekti gerçekten? Saçmalıktı.
"Hemen uyuyacak mısın?"
Bir an Sherlock tavrına bürünüp gözlerini kısarak tek kaşını kaldırdı. "Uyumayayım mı?" diye sordu şüpheyle ve omuz silkti. "Ama diyorsan ki Jongin ve Seung Gi'nin numarasını veririm... O zaman seninle biraz daha oturmayı kabul ediyorum."
Ben burada durmuş koşulsuz bir şekilde onunla oturmayı teklif etmeye çalışıyordum o bana Seung Gi diyordu, Jongin zaten dilinden hiç düşmüyordu. Kaşlarımı çatıp onu hafifçe ittirdiğimde onun da kaşları çatıldı. "Git uyu." diye homurdandım.
Suratını asıp koridora doğru ilerlediğinde peşinden tişörtümü yırtıp atmak ister gibi çekiştirdim ama sonra bir an durdu ve bana döneceğini anladığım için tişörtümü bıraktım. Bana döndü ve üzerime yürüdü. Öpecek miydi? Bir teşekkür ya da özür öpücüğüne hayır demezdim.
Tam derin bir nefes alacağım sırada aramızda iki adımlık mesafe varken dengesini kaybedip üzerime düştü. Tam basamakların ucunda durduğum için ben de düştüm. Basamakların ucunda durmasaydım düşmezdim. Gücüm kuvvetim yerindeydi ama uçtaydım.
Sırtım yere çarptığında o da bir yerini çarpmasın diye belini tuttum. Sırtım acıdığı için yüzümü buruştururken, Luhan başını kaldırıp bana baktı. Üzerimdeydi, Luhan, üzerimdeydi. Ben öpmesini beklerken o ikimizi de düşürmeyi tercih etmişti. Benim için sorun yoktu ama o bağcıklara basıp daha önce hiç Lucas'ın üzerine düşmüş müydü?
Bu düşünce beni sinirlendirdi.
Gözlerimi açıp sinirle gözlerine baktım. Lucas'ın üzerine nasıl düşebilirdi? "Bağcıklarım," dedi hemen. "Bilerek olmadı, bağcıklarıma takıldım. Çok acıdı mı? Fazla ağır değilim ama-"
"Acıdı seni geri zekalı!" diye sesimi yükselttim. "Sen kendini kuş falan mı sanıyorsun? Kalk üstümden."
Luhan dudaklarını büzdü. Lucas'a da mı böyle şirinlikler yapıyordu? "Ama beyefendi, bu kadar kırıcı konuşmanıza hiç gerek yok."
Tüm bunların üstüne bir de üzerimde uzandığı için ve kalbim uzun zaman sonra ritmini değiştirmeye karar verdiği için daha da gerilerek, "Luhan kalk üstümden!" diye sesimi yükseltmeye devam ettim. "Düşüyorsun madem, bana niye tutunuyorsun? Kalk!"
Bir daha Lucas'a tutunmayacaksın düşerken, düşeceksen tek başına düş ya da ben yanındayken falan düş diyemiyordum.
"Tamam ya," diye söylendi ve kalkmaya çalıştı. "Sehun beni tutuyorsun."
"Ne?"
"Beni tutuyorsun," dedi bir kez daha. "Ellerini belimden çek."
Hem üstümde olup hem de yüzüme nefesini bıraka bıraka konuşması işleri benim için hiç kolaylaştırmadığından ona öylece baktığımda ellerini ellerimin üzerine götürdü ve onları belinden çekti. Üzerimdeyken bu kadar kıpırdanmasa iyiydi aslında ama neyse ki sorun etmiyordum.
Anlayışlı bir adamdım konu Luhan olduğunda.
Luhan üzerimden kalkıp kalkmam için bana elini uzattı ama kendim kalktım. İncecik beli vardı, Lucas biliyor muydu acaba? "Teşekkür edecektim sadece," diye mırıldandı kedi gibi. "Bu gece geldiğin için... Üzgünüm." Ayağını sallayıp açık bağcıklarını gösterince kaşlarım tekrar çatıldı. "Bir türlü şunları bağlamayı öğrenemedim. Gün içinde kaç kişinin üstüne düştüğümü bilmiyorsun tabii."
Sözleri damarlarıma aniden verilen elektroşok cihazı gibi bir etki bırakırken, "Umurumda değil, git." diye homurdandım.
"Güçsüzsün bir de sen," dedi aniden. Ona öylece bakakaldım. Omuzlarımın genişliğinin, göğsümün şişliğinin farkında mıydı bu çocuk? "Yoksa geriye devrilmenin hiçbir açıklaması olamaz. Tutamadın bile."
Uçta duruyordum, güçsüz değilim deyip kendimi savunmak için üzerine bir adım atınca anında arkasını dönüp koridora koştu. Odaya girmeden önce, "İyi geceler Sehun!" diye bağırmıştı.
Peşinden bakarken sırıttım. Bir elimi belime, diğer elimi de yüzüme götürüp burnumun kemerini tutarken sırıtmaya devam ediyordum. Bu çocuk benim sabrıma yapılan bir darbe girişimiydi adeta.
Dakikalarca olduğum yerde aptal gibi sırıtıp Luhan'ın evimin içindeki varlığını sindirmeye çalıştım. Daha sonra ondan çıt çıkmadığı için yavaşça koridorda ilerleyip odasının kapısından baktım ve yatağın içinde derin bir uykuya daldığını gördüğüm için kendi odama girip kapıyı sessizce kapattım.
Evden çıkmadan önce yatağın üzerine attığım telefonu alıp Chanyeol'u aradığımda bir süre çaldı ve ardından, "Sehun gerçekten takıntılı eski sevgili gibisin," dedi Baekhyun uykulu bir sesle. "Ne oldu yine? Bu saatte sevgilimi aramanın sebebi nedir? Eski mısır büyüsü buldun da Chanyeol malzeme almaya mı gidecek? Ne?" deyip bağırarak, "Ne?" diye ekledi.
"Sus bir, Chanyeol'u versene." dedim ama hâlâ sırıtıyordum.
"Hayır Sehun, Chanyeol kurbağa bacağı ve domuz kanı almaya gidemez, benimle evcilik oynayacak o." dedi bu kez.
Gözlerimi devirip, "Ritüel oldu galiba," dedim ve yanağımı kaşıdım. "Luhan beni aradı. Burada..."
Duraksadı. "Ne?"
"Tamam kapat."
Telefonu kapatıp yatağın bir köşesine attıktan sonra kendimi sırt üstü bıraktım. Bir süre boyunca uyumak için yatağın içinde döndüm ama bunda başarılı değildim. Luhan diğer odada uyuyordu, nasıl hiçbir şey olmamış gibi uyuyabilirdim ki?
Yanına gitsem, sessizce yatağına girsem beni döver miydi?
Sapık var diye bağırabilirdi.
Sabaha kadar ağlayıp sonra benim onda gözüm olduğunu söyleyip Lucas'a da gidebilirdi.
Şu Lucas denen dangalak kafamın içinden çıkabilir miydi acaba?
Onlarca dakikanın sonunda büyük bir kararlılıkla yataktan kalkıp yastığımı aldım ve kapıya ilerledim. Odadan dışarıya çıkıp onun odasının önüne geldiğimde aklımda omzuna dokunmak kay kenara dedikten sonra yanına yatmak vardı ama yatağın içinde huzurlu bir şekilde uyuduğunu gördüğümde göğsüme bastırdığım yastığı aşağıya indirip omuzlarımı düşürdüm.
Huzursuz olurdu.
Odama dönmek için koridorda birkaç adım attım ve sonra fikrimi değiştirip tekrar onun uyuduğu odaya yöneldim. Odanın içine birkaç adım atıp yastığımla beraber yatağın kenarında öylece durdum. Parmaklarım ona uzandı ve sonra bundan vazgeçip beline kadar inen yorganı düzeltip odadan çıktım.
İhtiyacı olduğu için buraya gelmişti, benimle uyumak için değil. Böyle bir zorunluluğu da yoktu. Onu huzursuz etmemeye çalışacaktım.
Bu yüzden sessizce bu gece defalarca kez onu kontrol etmek için çıkacağım odama girip yatağa uzandım.
💥
"En azından bir işe yaradı."
Okulun koridorunda ilerlerken yanımdaki Chanyeol'e ters bir bakış attım. "Bir işe mi yaradı?" diye sordum. "Kredi kartımın ekstresini görmek ister misin?" Kaşlarımı çattım. "Luhan'a kendimi aratmak bu kadar pahalıya patlamamalıydı ya!"
"Spor araba göndermeseydin."
Çıkış kapısına uzanan koridoru dönerken, "Spor araba istedi." diye söylendim ve o sırada Luhan'ı gördüm. Yanında Lucas vardı, anlamadığım bir şeyler yapıyorlardı. Chanyeol bana tiktokun jeton işlerinin nasıl çalıştığını anlatmaya çalışırken Luhan bir an için bana baktı ama sonra gözlerini tekrar Lucas'a çevirdi.
Bir şeyler söylediğinde Lucas onun karşısına geçip uzaklaştı ve o an dün gece ki korkulu rüyamın gerçekleşeceğini fark ettim. Luhan geri geri yürüdüğü sırada, "Buna izin vermem." deyip hızla onlara gittim ve Luhan tam Lucas'a doğru kayacaktı ki, arkasında belirip şapkasını tuttum.
"Düşersin," dedim hemen onu çektikten sonra. "Umurumda değil ama bir yerini kırarsan seninle uğraşmam."
"Umurunda olsa şaşarım zaten," diye homurdanıp bana döndü ama şapkasını tutmaya devam ediyordum. Asık bir suratla yüzüme baktı. "Benimle uğraşmana gerek yok, ben kendi başımın çaresine bakabilirim. Teşekkür ederim Sehun."
Chanyeol yanımıza yaklaştığında, gözlerim Luhan'ın beyaz spor ayakkabılarına dokundu. "Bağcıkların açık."
"Hep açık oluyor," dedi başını sallayarak. "Şapkamı bıraksana."
Bırakırsam Lucas'a uçacağı için daha sıkı tuttum. "Bağla onları."
"Bağlayamıyorum," diye homurdandı. "Bıraksana şapkamı."
Düşersin Lucas'ın üstüne diyemediğim için, "Öğren o zaman." dedim.
"Denedim olmuyor," deyip ofladıktan sonra elimden kurtulmaya çalıştı ama bırakmaya hiç niyetim yoktu. "Şapkamı bırakır mısın?"
Chanyeol sırıtarak onun şapkasını elimden kurtardığında Luhan ona gülümsedi ve Lucas'a baktı. "Hadi çıkalım," dedi Chanyeol bana imalı imalı bakarak. Gözlerine bakıp kaşlarımı çatınca bana kapıyı işaret etti ve zorla ittirdiği için ilerlemek zorunda kaldım ama uzaklaştığımıza emin olduğumda ona baktım.
"Düşecek Lucas'ın üstüne." diye homurdandım sıkıntıyla. Omzumun üzerinden Luhan'a baktım kısa bir an. "Eğer düşerse Lucas'ın üstüne, seni bayıltırım, duydun mu?"
"Düşen o, beni niye bayıltıyorsun?"
"Onu mu bayıltayım?" dedim elimle koridoru gösterek.
Chanyeol gözlerini devirdiğinde dışarıya çıkmak üzereydik. O sırada Luhan yanımdan koşarak geçti, omzuna düşen ceketi düzeltti. Gözlerim onu takip ederken onun koşarak indiği basamakları yavaşça indik ve arabaya ilerledik ama Luhan'ın bir kadın'la konuştuğunu gördüğümde kalçamı arabanın kaputuna yasladım. Chanyeol binmişti.
Karşısındaki kadın sigarayı dudaklarının arasına yasladığında omzumun üzerinden arabanın içinde oturan Baekhyun'a baktım ve başımla Luhan'ı işaret ettim. Baekhyun arabadan inip bana yaklaşınca, "Bir baksana." dedim sadece.
Baekhyun yanımdan uzaklaştı. Onları izlerken kadın ellerini Luhan'ın ceketinin ceplerine yerleştirdi ama Luhan bundan rahatsızlık duyarak ceplerindeki elleri çıkarttı. Kadının bağırdığını duydum. Ne söylediğini anlamak bu mesafeden mümkün değildi ama Luhan elini o kadının ağzına kapattığında bana vosvosu ittirdiği gün söylediği şeyleri hatırladım.
Annesi olabilir miydi?
Benziyorlardı.
Baekhyun onlara müdahale ettiğinde ikisi bir şeyler konuştu ve Luhan cebinden çıkarttığı parayı o kadının eline tutuşturdu. Kadın gülümseyerek dudaklarına bir sigara yerleştirdi, cebinden çıkarttığı çakmakla yaktı ve aldığı dumanı onun yüzüne üfledikten sonra uzaklaşmaya başladı.
Luhan, Baekhyun'la bir şeyler konuşup tekrar okula ilerlediğinde Baekhyun yavaşça bana yürüdü ve tam karşımda durdu. "Kadın tekinsiz birine benziyor," dedi. "Luhan'ın işi olacak tipte biri değil. Aklı yerinde değil gibiydi."
Merdivenleri çıkan Luhan'ın sırtına bakarken başımı salladım. Çok garipti. Onca pisliğin içinde, insanların yaptığı her kötülükte travma olarak adlandırdığı olayların içinde Luhan nasıl bu kadar çocuksu bir neşeyle kalmayı başarabilmişti?
"Gidiyor muyuz?"
"Gidiyoruz."
O gün okuldan ayrıldıktan sonra departmana gittim. Aslında yapmam gereken şey departmandaki işlerimi halledip Inho'yu görmeye gitmekti ama gidememiştim. Çünkü Luhan'ın moralinin bozuk olacağına neredeyse emindim. O yüzden eve gelmiş, Luhan'ı beklemeye başlamıştım çünkü planlarımda o eve geldiğinde bir bahaneyle dışarıya çıkarmak vardı.
Luhan o gece eve biraz geç döndü.
Haliyle dışarıya çıkma planlarım da suya düştü. Gün boyunca Luhan'ın eve geleceği saate kadar üstümü üç kez değiştirmiştim ama sonra eve gelmediğinde bir eşofman giyip televizyonun karşısına geçmiştim. Acaba teselliyi Lucas'ın kollarında mı arıyordu? Bu düşünce beni geriyordu. Akşama kadar düşünebildiğim tek şey bu olmuştu.
Saat dokuz buçuğa gelirken kapı açıldı ve Luhan'ın içeriye girdiğini anladım. Kısa bir an ona bakıp gözlerimi tekrar televizyona çevirdim. O da beni evde görmeyi beklemiyordu.
"Üstünü çıkarmadan markete gidelim," deyip ayağa kalktım ama gözlerim hâlâ televizyondaydı. Bu gece Luhan'ı dışarıya çıkarmayı kafaya koymuştum. Bu market olabilirdi ya da sokağın köşesine gidip geri dönecekte olabilirdik, önemi yoktu. Luhan bu gece benimle dışarıya çıkacaktı. "Üstüme mont alıp geliyorum, bekle."
"Sehun yorgunum." dedi keyifsiz bir sesle.
Lucas'la yorulacağı ne yapmış olabilirdi bu çocuk? "Bana ne?" diye homurdandım ve yanından geçtim. Odaya gidip kendime mont aldıktan sonra tekrar ona döndüm. Haki yeşili montumu üzerime geçirip ellerimi eşofmanımın ceplerine yerleştirdim. "Hadi."
"Gerçekten yorgunum."
Niye yorulmuştu bu çocuk ya?
"Bana ne Luhan?" Elimi koluna yerleştirip yavaşça kapıya ittiğimde başını geriye atıp ofladı. "Sızlanma, alt tarafı aşağıya ineceğiz."
"Benim için bu yol çok uzun," diye sızlandı. "Beni niye bekliyorsun ki? Kendin gitseydin ya."
"Oldu Luhan, başka isteğin var mı?"
Beraber evden çıkıp asansöre bindiğimizde Luhan bir adım arkamda durdu. Saçma sapan konuşup beni kızdırmıyordu, şaka yapmıyordu, gay olduğumu da söylemiyordu. Ya benden umudu kesmişti ya da gerçekten morali bozuktu. Kendi kendime kapıya bakıp kaş çattığım sırada Luhan'ın alnını sırtımda hissettim.
Bedenim bu ani teması hiç beklemediğinden kasıldı. Bunu hissetmemiş olmasını diliyordum.
Aşağıya inene kadar Luhan öyle durdu ve ben de bunu bozmak istemediğimden nefes bile almamaya karar verdim. Ama sonra daldığımı onun, "Hadi." demesiyle fark ettim. Asansörün kapısını ittiğimde benimle beraber çıktı.
Bir süre ikimiz de sustuk. Sitenin bahçesinde ilerlerken o kısa sürenin sonunda Luhan yine aniden koluma girdi. "Naber?"
"İyi," dedim ve bir ona bir de koluma bakıp yutkundum. "Yapışma bana sülük gibi."
Heyecanlanınca bir hayvana dönüşüyorsun Oh Sehun.
"Teşekkür ederim sorduğun için ben de iyiyim." dedi imalı bir sesle ama kolumu çektiğim için ellerini montunun ceplerine sokmuştu. Asıl istediğim parmaklarımı ona sarmak, Sen bu gece nerdeydin diye bağırıp bir yandan da Lucas'ı aklından silene kadar sarsmaktı. "Çok huysuzsun."
"Öyleyim. Sinir hastasıyım, öfke problemim var. Sus şimdi."
"Ailevi problemlerin de varsa eğer sen tam benim tipimsin."
Ona boş bir bakış atıp markete doğru ilerlemeye devam ettiğim için peşimden koştu kuyruk gibi. Markete girdiğimizde, "Almam gereken birkaç şey var, sen de istediğin bir şey varsa al." dedim bir market arabasını çekerek. Evde ne eksikti bilmiyordum. Buraya niye geldiğimi de bilmiyordum ki.
"İstediğim her şeyi mi?" diye sordu Luhan çocuk gibi heyecanla gözlerimin içine bakarak. "Bir sürü çikolata alabilir miyim yani?"
Bir şey dememiş miydim?
Neyse mutlu olacaksa eğer birkaç şey alabilirdi.
"Bana ne Luhan? Ne istersen onu al."
Yüzündeki gülümseme silinmedi. Aksine sanki ona hazine vaad etmişim gibi gözleri daha da büyüdü. Şöyle onu kıyıya köşeye çekip kafasını tek lokmada yutsam bence kimse bir şey fark etmezdi. Luhan arkasını dönüp benden uzaklaşırken kendi düşünceme yüzümü buruşturdum ve onun tam zıttı yöne ilerledim.
Cidden onu, kafasını tek lokmada yutmak isteyecek kadar mı tatlı buluyordum?
"İyice saçmaladın Oh Sehun." diye homurdandım kendi kendime ve etlerin olduğu bölüme yürüdüm.
Çok geçmedi.
Birkaç metre uzaktaki reyondan Luhan'ın sesi yükselmeye başladığı için arabayı o tarafa doğru sürdüm ve Luhan'ın karşısında bir adamla polemik halinde olduğunu gördüm. "Ne?" diye bağırdı Luhan. "Sizi ısırarak nasıl öldürebilirim? Birine benzettim diyorum beyefendi."
Adam çatık kaşlarının altından etrafa bakınırken, "Güvenlik!" diye bağırırken Luhan elini kıpkırmızı olmuş suratına kapattı. "Beni öldürmeye çalıştı bu çocuk! Güvenlik yok mu?"
Sebzelerin arasında birini öldürmek mi? Tam olarak soğukkanlı bir çatlağın yapacağı bir işti. Yani Luhan'ın.
Onlara doğru ilerlerken, "Lütfen bağırmayın," diye mırıldanıyordu Luhan. "Sizi öldürmeye çalıştığım falan yok."
"Luhan?" dedim çatık kaşlarımın altından ve Luhan bana baktığında onlara daha fazla yaklaştım. "Beyefendi sorun ne?"
"Bu adam beni öldürmeye çalıştı!" diye bağırdı karşımdaki adam eliyle Luhan'ı gösterirken.
Luhan'a baktım.
"Onu öldürmeye çalışmadım," diye mırıldandı. Her daim dik tuttuğu kuyruğunu şimdi kedi gibi kıstırmıştı. "Isırdım sadece... Sen sandım."
Bir an için hiçbir şeye anlam veremeden Luhan'ın elin adamını ısırmış olmasına odaklandım. Yani o adam ben olabilirdim. Et reyonuna gelememiş miydi? "Ne yaptın?" diye sordum. "Isırdın mı?"
Luhan başını salladı. "Sen sandım, üzgünüm."
Başımı geriye atıp derin bir nefes aldım. Hayır, Luhan elin adamını ısırmış olamazdı. "Aşıları tam merak etmeyin," dedim adama bakarak. "Polisim ben, gerekeni yapacağım. Kusura bakmayın."
"Tutuklayın onu!"
Adamı umursamadan Luhan'ı şapkasından tuttum ve reyonların arasına sürükledim market arabasıyla beraber. "Sen tam bir baş belasısın. "
"Ama ben kötü bir şey yapmadım."
"Adamın omzunu ısırmışsın Luhan," dedim ve durup yüzüne baktım. Birkaç saniye gözlerimi öylece yüzünde gezdirip bir anda gülmeye başladım kendimi tutamadan. Suratsızlığım Luhan birinin omzunu ısırıncaya kadardı. Gülerken bir elimi karnıma sarıp, "Ya adamı niye ısırıyorsun?" diye sordum zorlukla.
Luhan karşımda sağa sola sallanırken, "Gülme lütfen," diye mırıldandı. "Utandım zaten." Oflayıp yüzüme baktı. "Hem aynı senin gibi giyinmişti, ben ne yapabilirim? Sen sandım."
Sessizce gülüp gözlerimin kenarlarını kuruladım. "Her neyse," deyip boğazımı temizledim. "Kızmayacağım sana. Bu utanç bir ay yeter."
"Yo, yarına unuturum ben."
Gözlerimi devirip tekrar ilerlemeye başladım ama sessiz sessiz gülmeye devam ediyordum. Uzun zamandır karnımı ağrıtacak kadar güldüren biri olmuş muydu? Hiç sanmıyordum.
"Manyak çocuk," diye mırıldandım kendi kendime. "Baş belasısın ama sen çıkma kafamın içinden."
Luhan'ın sesi duyuldu.
"Sehun bu dergiyi alıyorum! Jackson var içinde!"
💥
Çok özlemişim.Bu bir geri dönüş değildi çünkü buralarda kimse kalmadı. Ben de artık yazamıyorum zaten.
Bu bir özlem gidermece bölümüydü ve bunu da en merak ettiğiniz şekilde gidermek istedim.
Beğendiniz mi?
Düşüncelerinizi alırım.
Sizi seviyorum.
Görüşmek üzere...
![](https://img.wattpad.com/cover/268946105-288-k401675.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now, I own a trouble-maker
FanfictionLuhan sarı vosvos'uyla dünyayı gezmeyi planlayacak kadar uçuk, bu planı devreye sokamayacak kadar üşengeç bir genç adamdı. Üstelik okulunda patlak veren bir olayın, hayatına yeni bir heyecan, kalbine ise yeni bir deprem getireceğini bilmiyordu. Ama...