2.BÖLÜM

411 59 584
                                    

Birinci bölümde olduğu gibi paragraf aralarını doldurmak isterseniz asla hayır demem biliyorsunuz. Az önce diğerine attığım bölümle kalbinizi paramparça etmiş olabilirim ama bununla kesinlikle onaracağım.

Sizi çok sevdiğimi unutmayın.

Öpüldünüz.

hunhanstan_ aşkım bu bölüm sana *-*

İki gün olmuştu ve bu sürede ne ben Sehun'u gördüm ne de o beni. Elbette gözlerim onu aramıyordu ama okulumuzun içinde dolaşan polislerin arasında birkaç kez onun varlığını sorgulamıştım. Telefon numarasını istiyordum. Sapıklık yapacağımdan değildi. Tamam belki geceleri yapabilirdim ama bu basında çalışan arkadaşına ulaşana kadar sürerdi.

Kendi numarasını vermeyen adam arkadaşının numarasını hiç vermezdi ya neyse.

Belki benim için arkadaşından rica ederdi. Tabii bu ihtimal iki gün önce adamı deli gibi vosvosla konuşturmadan önce düşünseydim olabilirdi. Şimdi elimde tek bir çare kalmıştı. Onu köşeye sıkıştırıp numarasını almak. Şanslıysam beni vurmazdı. Ve yine şanslıysam bana yumruk atmazdı.

Şimdi elimde departman'a ait bir numara vardı. Belki bugün ultra şanslıysam departmanı arayıp Oh Sehun'un numarasını alabilirdim.

"Of!"

Dışarıya çıkmak için hazırlanmış bir halde koltukta yüz üstü devirildiğimde, "Yıkık Luhan." dedi kafesin üstüne konan papağanım. "Yıkık yıkık..." Tüylerini kabarttı. "Yıkık Luhan."

"Seni aldığım güne lanet olsun ya." diye homurdanıp ona kötü kötü baktım. "Senin gaganı kırarım."

Başını ileri geri sallayıp ıslık çaldı. "Kal-tak." dedi dans eder gibi başını sallarken. "Kaltak Luhan kaltak."

"Öf!" diye resmen çığlık attığımda, kafesin üstünden kanatlarını açarak uçtu ve tavana yakın duran doğalgaz borsuna kondu. Onunla baş edemeyeceğimi bildiğim için bir hırsla oturduğum yerden kalktım. Telefonumu ve vosvosun anahtarını alıp evden çıktığımda apartmanda son derece sessiz iniyordum aşağıya.

Ev sahibim her an beni duyabilirdi. Parmak uçlarımda zafere emin adımlarla giderken, "Luhan!" diye seslenen yaşlı ev sahibimin sesini duyduğum için anında koşmaya başladım. "Atacağım seni evden!" diye bağırdı peşimden. "Bir haftan var serseri! Ya kiramı getir ya da kendine yeni bir ev bak!"

Apartmandan uzaklaştığımda sanki hiçbir sorun yokmuş, hayatım tozpembeymiş gibi ellerimi ceplerime yerleştirdim ve ıslık çalarak vosvos'a ilerledim. Sırf ev sahibim görmesin diye sokağın başına park ettiğim vosvos'a selam verip arabaya bindiğimde derin bir nefes almıştım.

"Luhan çok güzelsin bebeğim." Dikiz aynasındaki yansımama göz kırptım. "Çok harika bir varlıksın." Sonra bir anda dudaklarımı büzdüm. "Evrene pozitif enerji gönderiyoruz ve negatifi def ediyoruz. Böyle böyle gökten inecek bize paralar. Aferin!"

Kaşlarımı çattım.

"Aferin geri zekâlı aferin!" diye kızdım kendime. "Arkadaşlarına alevli meyve tabağı ısmarlamak senin neyine? Senin neyine gece gündüz alem yapmak? Senin neyine arkadaşlarına şişelerce şampanya patlatmak, neyine?"

Sabırlı bir nefesi içime çektikten sonra vosvos'u çalıştırdım. İlkinde beni biraz zorlamıştı bu sefer ama ikincisinde beni üzmemeye karar vererek çalışmıştı. Vosvos yola atıldığında tek çaremin babam'lara söylemek olduğuna karar vermiştim. Bu yüzden telefonumu çıkarıp Jae babamı aradım.

Now, I own a trouble-makerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin