Bugün biraz geç kaldım sizi seviyorum. Yazım yanlışlarını görmezden gelirseniz eğer çok mutlu olurum.
Ve bir de yorum yaparsanıııız.
Öpüldünüz muaaah.
Sessizliğin uzadığını hissettiğim dakikalarda aslında uzamamıştı. Sadece ben böyle düşünüyordum. Zaman bana olması gerektiğinden daha yavaş akmış ve olayları tam olarak kavrayabilmem için şans tanımıştı. Sehun'un bir çocuğu vardı, durduğum yerden anlayabildiğim tek şey buydu. Bana dakikalar gibi gelen ancak sadece bir dakikalık süre boyunca bunu anlamıştım.
Kabul etmiş miydim işte orası tamamen muammaydı.
Kadın'ın topuklu ayakkabılarının sesi zihnimin içine resmen bir bomba gibi düştüğünde, bakışlarımı daldığı boşluktan çektim. "Al şunu," dedi ve bebeği atması gereken, sahip çıkmak istemediği bir eşyaymış gibi Sehun'un kucağına bıraktı. "Bir haftadır günden güne atıyorsun gelmek için. Buna ben tek başıma bakmak zorunda değilim, farkında mısın?"
"Seol," dedi Sehun uyarıyla. "İşlerim vardı."
Adının Seol olduğunu öğrendiğim kadın alayla güldükten sonra kollarını göğsünde birleştirdi. "Bir haftadır mı?" diye sordu. "Daha önceleri neden olmuyordu?"
Bu konuşmanın içinde olmak istemediğimi, onları yalnız bırakmam gerektiğini fark ettiğim için kapıyı sakin bir şekilde kapattım ama her an ağlayabilecekmiş gibi hissediyordum kendimi. Kapının kapanmasıyla kadın'ın bakışları bana dokundu, "Sen kimsin?" dedi kibirli tavrından vazgeçmeden.
Gözlerim gözlerine dokunurken, kaşlarımı hafifçe çattım ve birkaç saniye yüzüne baktıktan sonra cevap vermeden koridora ilerledim. Tavrından hoşlanmamıştım. İnsanlara üstten bakar gibi bir hali vardı ve oldum olası bundan hoşlanmazdım.
Odaya girip kapıyı arkamdan kapattığımda elim olması gerektiği yeri biliyormuş gibi göğsümün üstüne kapandı. Sehun evli miydi? Öyle olsaydı, o kadınla aynı yerde kalırdı. Evlenmiş ve sonra boşanmış olmalıydı. Peki neden bunu bana söylememişti? Eh, bunun için bir sebebi bile yoktu.
Orada öylece dururken hem çocuk gibi ağlayıp ayaklarımı yere vurmak, hem de Sehun'u şimdi o kadın'ın ellerinden çekip almak gibi saçma bir istekle doldum. Bu isteğime ne kalbim ne de zihnim anlam verebildi. Yatağın üstüne sakin bir şekilde oturdum ama içimde hissettiğim her neyse, canımı fena yakmıştı. Fiziksel acıyı buna tercih ederdim. Ona müdahale edebilmek mümkündü ama bunu durdurmak o kadar imkânsızdı ki, saatlerce kıvranabilirdim.
İçim içime sığmıyormuş gibi ayağa kalktım, elim göğsümdeki varlığını korudu. Elimi çeksem her an her yer kan olacakmış gibi hissettiğim için oraya baskı yapmaya devam ettim. Camın önündeki berjere oturduğumda, gözlerim yandığını fark ettim.
Dakikalarca oturdum camın önünde ama ağlamadım. Gözlerim sızım sızım sızladı, yine de tek damla yaş düşmedi. Sonra o kadın'ın, "Inho burada kalsın, iki saate gelir alırım." dediğini duydum. Sehun'un cevabını duymadım ama kapının sesi kulaklarıma çarpmıştı.
Sonra birkaç dakika daha geçti, odanın kapısı usulca açıldı. Bakışlarım kapıya döndü ama oraya bakmak istemediğimi fark ederek başımı cama çevirdim. Kucağında bir bebek tutuyordu, nasıl bakabilirdim?
"Luhan," dediğini duydum. "Inho biraz burada kalsın, mama yapmam gerekiyor."
Bakışlarım bir kez daha ona saplandı. Kucağındaki bebeği yatağın üstüne bıraktığında, Sehun'un yanına gitmek ve öfkeyle bağırmak istedim. Bunu yapamadım. Kendimde bu hakkı bulamadım. Çünkü yoktu. Tavır almak istedim ve anında buna da hakkım olmadığı geldi aklıma.
![](https://img.wattpad.com/cover/268946105-288-k401675.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now, I own a trouble-maker
FanficLuhan sarı vosvos'uyla dünyayı gezmeyi planlayacak kadar uçuk, bu planı devreye sokamayacak kadar üşengeç bir genç adamdı. Üstelik okulunda patlak veren bir olayın, hayatına yeni bir heyecan, kalbine ise yeni bir deprem getireceğini bilmiyordu. Ama...