:')
Veda sırası geldi.
Yorumlarınızı alabilirsem eğer çok mutlu olurum çünkü bu bir final bölümü. Beraber bir sahneyi daha kapatıyoruz.
Umarım sizi tatmin eden bir final olur. Sondaki notu okumayı unutmayın ve yorumlarda buluşalım.
Paragraf aralarını doldurmayı unutmayalım.
Sizi çok seviyorum.
Yazım yanlışları varsa eğer görmezden gelin lütfen <3
Üç haftalık kafa tatilimin sonunun ne zaman geleceğini bilmiyordum. Arabaya bindiğimde ve yola çıktığımda, geri döndüğüm zaman yenilenmiş hissedeceğime dair kendime sözler vermiştim ama her gün birbirinden daha da boktandı.
Sehun beni bir kez bile aramamıştı. Bugün değilse yarın arar diyerek geçirdiğim günler daha da kötü bir hâl alıyordu artık. Özlemiştim ve bu öylece üstünü kapatabileceğim bir şey değildi.
Bugün çarşambaydı, gidecek miydi o kadın'ın yanına? Ya da diğer haftalar gitmiş miydi? Düşünmek istemiyordum ama aklımdan da bir türlü çıkaramıyordum. Arasaydı ve gel deseydi, hiçbir şekilde barışma umudum olmadan giderdim, demiyordu.
Oturduğum kumların üstünde, dizlerimi kendime çekmiş usul usul dalgalanan denize bakarken, arkamdan gelen birkaç gürültüyle başımı omzumun üstünden oraya çevirdim ve gördüğüm ilk kişi Kyungsoo oldu. Onların geleceğinden haberim olduğu için yavaşça ayağa kalkıp gülümsedim.
"Biz geldik!" diye bağırdı onun arkasından yaklaşan Baekhyun. "Gel buraya, gel!"
Popomdaki kumları temizleyerek onlara doğru koşturduğumda, Jongin elini göğsüne yaslayıp kendisini dizlerinin üstüne bıraktı. Diğerleri gibi ben de onu umursamadım. Gözlerim Sehun ve Chanyeol'un varlığını aradı ama yoklardı. Yine de yüzümdeki gülümsemeyi silmeden hepsine teker teker sarıldım.
"Yanmışsın Lu." dedi Kyungsoo saçlarımı karıştırarak. "Yakışmış."
Çok fazla olmasa da beyaz tenimin birazcık karardığının farkındaydım ama bunu sorun ettiğim söylenemezdi. Bu yüzden ona sadece göz kırpmakla yetindim. "Chanyeol yok mu?" diye sordum gözlerimi Baekhyun'a çevirerek.
"Gelemedi." dedi ve gözlerimin içine baktı. "Onların departmanda işleri vardı, gelemediler." derin bir nefes alıp gömleğinin yakasını düzeltti. "Ama gelmek istediler, müdürümüz yollamadı."
Gözlerimi ondan çekip başımı salladım. "Anladım." diye mırıldandım ve dizlerinin üstünde duran Jongin'e baktım. "Lütfen kalk."
"Elden ayaktan kesildim Lu." diye fısıldadığında gülerek omzunu ittirdim.
Bakışlarım birbirini ittirerek denize doğru ilerleyen Yixing ve Suho ikilisine dokundu. Onların gülüşmeleri rüzgârın hafif uğultusunu bastırırken, "İyi misin?" diye sordu Kyungsoo. "Çok sakin gördüm seni."
"Üç haftalık bir terapiden sonra ister istemez..." deyip iç çektim. "İyiyim." Bakışlarım bir kez daha Baekhyun'a dokundu. Onun gözleri zaten yüzümdeydi ama dudaklarında beklemediğim bir tebessüm vardı. "Şey..." Alnımı kaşıdım. "Sehun nasıl?"
Baekhyun dudaklarını aralayıp bir şey söyleyeceği sırada, "Çok iyi." diye atladı bir anda ayaklanan Jongin. "Sen gittiğinden beri bir garip davranıyor Luhan. Yumuşadı adeta, emir bile vermiyor."
Baekhyun çatık kaşlarla Jongin'e baktığında, "Öyle mi?" diye sordum kısık bir sesle.
"Öyle tabii." Başını salladı hızlı hızlı. "Benim espirilerime tepki veriyor diyeyim sen anla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now, I own a trouble-maker
FanficLuhan sarı vosvos'uyla dünyayı gezmeyi planlayacak kadar uçuk, bu planı devreye sokamayacak kadar üşengeç bir genç adamdı. Üstelik okulunda patlak veren bir olayın, hayatına yeni bir heyecan, kalbine ise yeni bir deprem getireceğini bilmiyordu. Ama...