20.BÖLÜM

363 50 432
                                    

Diğer bölümün yorum sayısı bir miktar kalbimi kırdı. Neyse, sizi öpüyorum ve yakında görüşürüz.

Yorum yaparsanız mutlu olurum.

Baaay

(Sehun'dan...)

Yoğun bakım ünitesinin önünde büyük bir kargaşa hakimdi. Saat sabahın beşiydi ve kendimi hastanede bulduğumdan bu yana üç saat geçmişti. Sadece birkaç saat ayrılmıştım yanından. Sadece birkaç saatti, daha fazlası değildi ve saatlerin sonunda gelen bir telefonla kendimi burada bulmuştum.

Kim yapmıştı?

Neden yapmıştı?

Bunların hiçbiri şu an için önemli değildi, önemli olan tek şey ameliyattan daha yeni çıkmış olan ve hastane yatağında öylece uzanan Luhan'dı. Aramızdaki camdan nefret ettim. Hatta onun elini tutmama engel olan her şeye büyük bir nefret besledim ama bakışlarım sakince camın ardında yatan bedeninde dolaşmaya devam etti.

Inho gerçekten hastaydı. Oraya gittiğimde doktor çağırmıştık ve gelen doktor sabaha kadar beklememizi söylemişti. Eğer orada kalmak yerine eve gelmiş olsaydım bu hâlde mi olurdu bilmiyordum. Hayır olmazdı. Çünkü onu korurdum ve şimdi onun yanında uyumak için kendi kafamda kurduğum türlü bahanelerle uğraşıyor olurdum.

"Sehun," Baekhyun'un sesini duydum ama başımı çevirip ona bakmadım. Sanki gözlerimi Luhan'ın üstünden bir saniye ayırsam kaybolup gidecekti, korkuyordum. "Otur biraz, kaç saattir ayaktasın."

"Chanyeol'den haber geldi mi?" diye sordum kısık bir sesle.

"Birazdan burada olacağını söyledi."

Başımı salladım sadece. Baekhyun oturmayacağımı kabullenip sırtımı sıvazladı ve benden uzaklaştı. "Bir şey ister misiniz?" diye sorduğunu duydum ama kime sormuştu bilmiyordum. "Size kahve getirebilirim..."

Uzun süre sessizlik oldu, gözlerimi kapatıp bekledim. Sessizlik büyüdü. Luhan'ın uyanık olsaydı eğer, 'ölü mü var canım, psikolojimi bozacaksınız.' dediğini düşündüm ve bu dudaklarıma belirsiz bir tebessümün yerleşmesine neden oldu ancak bu tebessüm, yanımda birinin varlığını hissedene kadar sürdü.

Gözlerimi açıp başımı yanımdaki kişiye çevirdiğimde, bu kişinin Lucas olduğunu gördüğüm için tepkisiz kalarak tekrar Luhan'a baktım. "Tartışma çıkarmaya gelmedim." dedi kısık bir sesle. "Ama bence burada olmamalısın."

Birbirimize bilediğimiz bıçakları göstermekten geri durmadığımız için alay eder gibi güldüm. "Öyle mi?" Gözlerimi ona çevirdim. "Kim karar veriyor buna?"

"Kimsenin karar verdiği yok, mantıklı olanı söylüyorum.' dedi ve ellerini ceplerine yerleştirip bedenini bana çevirdi. "Onu kötü etkiliyorsun Sehun, kabul et bunu." Kaşlarını çattı. "Üstelik sevmiyorsun bile. Yaptığın tek şey burada kala-"

"Bir kez daha hislerimle ilgili her şeyi biliyormuş gibi konuşursan senin ağzını kırarım." Sakin bir ifadeyle ona döndüm. "Bak şu an Luhan'da yok... Kimse alamaz seni elimden. Anlıyor musun beni?" dedikten sonra birkaç saniye yüzüne baktım. "Aferin."

"Onu sana yakınlaştıran şu tavırların oldu. Ve yine aynı tavırların yüzünden kaybedeceksin." Bana bir adım yaklaştı, işaret parmağının ucunu birkaç kez göğsüme çarptı. "Sen beni tehdit etmekten vazgeçsen iyi edersin. Çünkü benim elim de armut toplamıyor, inan."

"Sevdiğim biri bana aynen şöyle söylemişti; Yalnızca aptallar bilmedikleri şeyler hakkında kesin konuşur... Sen uzun zamandır bilmediğin her konuyla alâkalı kesin konuşuyorsun." dedikten sonra güldüm. "Aptalsın Lucas. Benim ayarımda değilsin. Sessizce durup hırlamalarını çekeceğimi sanıyorsan, kötü bir haberim var, büyük yanılıyorsun. Sağlam bir yumrukla tüm dişlerini döktüğümde değil konuşmak, mırıldanamazsın bile."

Now, I own a trouble-makerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin