Dün fazla fazla bildirim gitmiş, verdiğim rahatsızlıktan dolayı sorry aşkolarım.
Yorumlarınızı alabilirsem çok mutlu olurum.
Öptüüüm.
Arabanın içindeki sessizlik sık sık Sehun'un esnemesiyle bozuluyordu. Benim gerginliğim üst düzeydeydi ama Sehun çok rahattı. Zaten neden gerilecekti ki? Kural koyup duruyordu.
"Eve arkadaş davet etmek yok." dedi esenemesinden hemen sonra gözlerini yoldan ayırmadan. "Evime farklı farklı insanların girmesinden nefret ederim. Yüksek sesle şarkı dinleyemezsin. Özellikle ben evdeyken bunu unut. Eve kafa dinlemeye gidiyorum, şarkı dinlemekten nefret ederim." Parmaklarını direksiyonun üstünde dolaştırdı. "Gece geç saatlere kadar oturmak, saçma sapan diziler izlemek yok. Romantik her şeyden nefret ederim. Evi dağıtamazsın, dağınıklığa tahammülüm yok. Dağıttığın gibi toplarsın ve son olarak herkes kendi yemeğini yapacak, sana yemek hazırlamam." Bana baktı. "Anlaşılmayan bir şey?"
Ona garip garip bakarken ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Yapma dediği her şeyi yapmaktan fena hâlde zevk aldığımı bilmesine gerek yoktu. Bu yüzden, "Y-yok." dedin şaşkın bir sesle. "Sen robot musun? Bir insan nasıl şarkı dinlemekten nefret edebilir ki?"
"Ben ediyorum." dedikten sonra kısa bir an bana baktı. "Umarım köpeklerle aran iyidir çünkü evde bir köpeğim var. Athos."
"Ben bütün hayvanları severim."
Bu Sehun'un gülmesine neden oldu ama neden güldüğünü sormadım. "Babam da aynı şeyi söylerdi." dedi ve bir kez daha güldü. "Evde böcek gördüğünde öldürmememizi söyleyip böceği alırdı. Sonra da onu on altıncı kattan aşağıya atardı."
Dudaklarım anlattığı şeyden çok gülüşü yüzünden yukarıya kıvrıldı ama gözlerimi ondan çekmiştim. Karanlık yolu izlerken ve arkada koltuktaki Anka'nın sık sık kanat çırptığını duyarken bir daha Sehun'a bakmadım. Ona baktığımda garip bir heyecan beni sarıyordu ve bunu istemiyordum.
Bunu istemememe rağmen onun evine gidiyordum.
Onun evinde kendimi rahat hissetmeyeceğime emindim ama şikayet etme lüksümün olmadığını da çok iyi biliyordum. Sonuçta beni gecenin bu saatinde yatağından kalkıp almaya gelmişti. Eh, adresi atsa ben de gidebilirdim ama bunu söylemedim. Sonuç olarak şu an zor bir durumdaydım ve Sehun bana yardımcı oluyordu. Söylediklerini alttan almalıydım.
Uzun süreli sessizliğimizin sonunda derin bir nefes aldığımda, Sehun yön değiştirdi ve çok kısa bir süre sonra uzun uzun rezidansların olduğu sitenin büyük kapısından içeriye girdi. Yarın okuldan gelişimde yolu kaybetmemek için dikkatle izliyordum. Sitenin bahçesinde bir süre daha ilerledi. İçerideki cafeleri, havuzları ve mağazaları görmüştüm ama saat geç olduğu için hepsi kapalıydı.
Sehun arabayı bir başka bloğun otoparkına park ettiğinde, "Kuşu ben alırım." dedi sadece. Başımı sallayıp emniyet kemerimi çözdüm ve aşağıya indim. Arka koltuktan çantamı alırken neden bir anda bu kadar sessizleştiğimi sorguluyordum. Utanmış mıydım? Ya da üzülmüştüm, emin olamıyordum.
Sehun elindeki kafesle beraber bana yaklaştığında, otoparkın içindeki asansöre ilerledik. Asanöre bindiğimizde yaklaşık olarak kaç kat olduğunu görebilmek için düğmelere baktım. Otuz beş vardı ve Sehun otuz dördüncü katın düğmesine basmıştı. Han nehrinin ve daha bir çok şeyin ayaklar altında olacağını daha görmeden tahmin edebiliyordum. Yükseklikle ilgili bir problemim vardı, korkuyordum ama bunu ona söylemedim.
Asansör hızlı bir şekilde yukarıya tırmandığında ve kapı açıldığında, Sehun kata ilk adımı atan olmuştu. Yaklaşık olarak altı kapı vardı katta. Sehun asansörün sağında kalan kahverengi kapıya ilerleyip şifreyi girdi, kapı ufak bir sesle aralandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/268946105-288-k401675.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now, I own a trouble-maker
FanficLuhan sarı vosvos'uyla dünyayı gezmeyi planlayacak kadar uçuk, bu planı devreye sokamayacak kadar üşengeç bir genç adamdı. Üstelik okulunda patlak veren bir olayın, hayatına yeni bir heyecan, kalbine ise yeni bir deprem getireceğini bilmiyordu. Ama...