Jealousy.

143 12 9
                                    

Aralık ayının girmesiyle havalar daha soğuk, daha puslu bir hal aldı.
Gökyüzündeki beyaz bulutlar gelecek olan karın habercisiydi.

Ravenclaw'ın Hufflepuff'u ezip geçmesiyle çoğu kişinin ruh hali iyiye doğru büyük bir değişim gösterdi.
Gryffindor gerçekten de kupa şansını yitirmemişti, ama bir maç daha kaybetmek gibi bir lüksleri de yoktu.
Gryffindor takım kaptanı Wood yine çılgın enerjisine kavuştu ve takımın Aralık boyunca devam eden yağmurun oluşturduğu soğuk pusun içinde her zamanki kadar sıkı çalıştırmaya devam etti.

Artık şatonun içinde Ruh Emici'lere dair hiçbir ize rastlanmıyordu.
Görünüşe bakılırsa Dumbledore'un öfkesi onları girişlerdeki mevzilerinde tutuyordu.

Sömestrin sona ermesinden iki hafta önce şatoyu bir Noel havası sardı. Büyük salon ve binaların ortak salonları süslenmişti. Öğrencilerin hepsi mutlu mutlu tatil planlarını tartışıyorlardı.
Herkese mutluluk veren bir durum da, sömestrin son hafta sonunda Hogsmade'e bir gezi daha yapılacak olmasıydı.

Bugün noel tatilinden önceki son cumaydı ve haliyle şatoda bir telaş vardı.
Alissa da biraz heyecanlıydı aslında.
Bu sabah kahvaltıda kuzeni Marianadan yeni bir mektup gelmişti. Onu tatilde yanında kalmaya davet ediyordu.
Normalde olsa sorgulamadan kabul ederdi, ama bu tatilde başka planları vardı.
Londra'ya gidip annesini görmek istiyordu. Bayadır görüşmüyorlardı ve onu cidden özlemişti.

Cevap mektubunu yazdı ve göndermek için çantasını alıp sınıftan çıktı. Doğruca baykuşhaneye gidecekti.

Dumbledore'un odasının önünden geçerken gördüğü kişiler ile duraksadı.
Draco Malfoy, karşısında duran bir kadınla hararetli bir şekilde konuşuyordu.
Yarı beyaz yarı siyah saçları olan kadını görür görmez tanıdı.

Kadının bakışları bir an Draco'dan ayrılarak Alissa'ya kaydı. Anında gözleri parladı.

"Yüce Merlin, Alissa!" dedi ve Alissa'nın yanına geldi.

"Sizi burada görmek ne güzel," dedi Alissa kibarca ve hafifçe eğilerek baş selamı verdi.

Narcissa'yla tren garında olan karşılaşmalarından sonra arada sırada birbirlerine mektup göndermeye başlamışlardı. Aralarında az da olsa bi arkadaşlık bağı oluşmuştu.

"Seni de tatlım. Nasılsın? Hogwarts'ta ki işler nasıl gidiyor?" diye sordu Narcissa gülümseyerek.

"Gayet iyi, burada olmaktan memnunum." dedi Alissa hemen. Etrafta koşuşturan öğrencilere göz gezdirdi.

"Sahi, siz ne zaman geldiniz? Bana geleceğinizden bahsetmemiştiniz."

Narcissa iç çekti ve oğluna doğru baktı. Draco pek mutsuz görünüyordu, yüzü her zamankinden daha da solgundu.

"Aslında az önce geldim, çok olmadı. Şu şahgaga meselesi yüzünden.. Lucius içeride Dumbledore ile konuşuyor." dedi sessizce.

"Kaç saattir ne konuşuyor olabilirler? O Hagrid denen adamı kovmak çok zor olmamalı." diye bağırdı Draco sinirli bir tavırla.

Narcissa gözlerini irileştirerek bir bakış atınca Draco anında sustu. Sessizce söylenerek yeri izlemeye başladı.

Alissa yavaşça başını sallayarak, "Anladım.. şey, eğer vaktiniz varsa sizinle çay içmek isterim. Hem sohbet etmiş oluruz. İster misiniz?" diye bir teklifte bulundu.

Narcissa'nın gözleri parladı.
"Ah, tabii ki olur. Biraz rahatlamak istiyordum."

Alissa tebessüm ederek, "Buna sevindim. Büyük salona gidelim, şömine kenarında güzel yerler var." dedi.

Remus John Lupin - MenekşeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin