Scars.

137 15 11
                                    


Noel tatilinden sonra.
12 Ocak 1994

Bir kaç hafta önceki yemekte tam karşımda otururken ürkek bir zevkle aralanmış gül kurusu dudakların, hayretle bakan gözlerin ve mumların kırmızı gölgelerinin daha derin bir pembeye bulayarak mucizevi bir canlılık verdiği yüzünle ne kadar hoştun...

Seninle konuşmak, muhteşem bir kemanı çalmak gibiydi.
Arşenin her bir dokunuşuna ve titreşimine yanıt veren ve insanı etkileyiş  tarzında son derece büyüleyici bir şey olan bir keman.

Parşömen parçasını avucunun içinde buruşturdu ve büyük bir öfkeyle masadan kalktı.
Koşarcasına uzaklaştı büyük salondan. Dizine kadar uzanan siyah botlarının yürürken çıkardığı yüksek sesler koridorda yankı yapıyordu.

Top haline gelmiş olan buruşuk parşömen parçası avucuna baskı yapmaya başladığında titredi.
Ondan mümkün olduğunca hızlı bir şekilde kurtulması gerekiyordu.

Boş olan Aritmansi sınıfına girdi ve kapıyı sertçe kapattı.
Kapıyı çarpmasıyla duyduğu çığlık sesiyle irkildi ve arkasına döndü.

"Aah! Kapıyı neden kapattın tuhaf göz? Nasıl çıkacağım ben şimdi!"

Peeves, sınıfın içinde süzülerek bir ileri bir geri dolaşmaya başladı.

Alissa elini göğsünün üzerine koyarak derin bir nefes verdi.
"Yüce Merlin.."

"İçeride birisi olup olmadığına bakmadan kapıyı çarpmak hiç hoş değil!" diye haykırdı Peeves.

Alissa ona ters ters baktı.
"Bir hayalet olduğunu unutuyorsun sanırım Peeves." dedi.

Onun bu sözüyle Peeves'in yüzü garip bir şekil aldı. Yanaklarını şişirdi ve dilini çıkardı. "Tuhaf gözlü!"

"Off, defol git başımdan."

Her zamanki gibi içi çeşitli kitaplarla dolu olan kahverengi deri çantasını masasına büyük bir gürültüyle koydu.
Peeves bu sefer gürültü bir şekilde üfledi ve duvarın içinden geçerek gözden kayboldu.

Top haline getirdiği parşömen parçasını açtı ve masasının üzerine yerleştirdi. Yazan satırları baştan sona tekrar tekrar okudu.

Bu mektupla beraber, gizemli mektupların sayısı beşe ulaşmıştı.

Bazılarını sabah uyandığında oda kapısının altına sıkıştırılmış halde buluyor, bazıları da bu sabah olduğu gibi baykuşla gönderiliyordu.
Mektupların sahiplerinin kim olduğunu bir türlü bulamadığı için kafayı sıyıracakken, az önce gelen bu mektupla her şey açığa çıkmıştı.

Kim olduğu açıkça ortadaydı, bunu anlamayacak kadar aptal değildi.

Ama adamın davranışları onu büyük bir ikilemde bırakıyordu.
Diğer normal okul günlerinde olduğu gibi beraber vakit geçirmeye, derslere girmeye ve çoğu şeyi sakince yapmaya devam etmişlerdi. Ortada garip bir şey yoktu.

Ya da Remus yokmuş gibi davranıyordu.

Mektupları Remus'un gönderdiğine bir türlü inanmak istemiyordu. İnkar etmek istiyordu.
Çünkü onun davranışlarında garip olan hiç birşey yoktu. Tam bir centilmendi. Kibarlığı ve nazik tavırlarıyla çoğu kişinin sevdiği birisiydi.
İşte bu yüzden, böyle bir adamı çirkin işlerle suçlamak istemiyordu.

Ama bazı ipuçları doğrudan Remus'u işaret ediyordu.
Mektupta kullanılan 'yemek' kelimesi mesela. Alissa son bir kaç haftadır Remus dışında birisiyle yemek yememişti. Kuzeni hariç.

Remus John Lupin - MenekşeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin