6. Bölüm

16 1 3
                                    

"Hala karına yaşadığınız saldırıda yaralanıp hafızasını kaybettiğini anlatmadın mı Ege? Sana güvenerek girdiği bu yolda senin yalanların yüzünden sürekli tehlikede olduğunuzu ve bu yüzden eski evinizden taşınıp bu dağ başındaki yere geldiğinizi anlatmadın mı?"

Duyduklarımı idrak etmekte zorlandım, bu kadın ne tür bir saçmalıktan bahsediyordu!? Gerçek olamayacak kadar ağır bu cümlelerin doğruluğuna karar vermek adına Pars'a baktım. Bu palavraların doğru olmadığına inanmam için yüzünde belirecek en ufak bir mimik hareketine ihtiyacım vardı fakat o donup kalmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Ne Sevil Hanıma cevap verdi ne de bana dönüp bir açıklama yaptı. Sadece durdu, sadece baktı... Onun bu tepkisi bedenimdeki bütün uzuvların titremesine sebep olsa da dışarı yansıtmamak için kendimi kasabildiğim kadar kastım.

Zihnimde yankılanıp duran düşünceleri kontrol etmekte zorlanıyordum. Gördüğüm rüyaların bir anlamı vardı... Ne kadarı doğruydu bilmiyordum ama o rüyalar geçmişin bulanık yansımalarıydı... Pars'ın o soğuk bakışları... Hissettiğim tehlike... Hepsi bir rüyadan ibaret diye düşünürken en beklemediğim kişi gerçeği görmem için bana ışık tutmuştu. Sevil Hanım karanlığın ta kendisi olmasına rağmen bana ışık tutan kişi olmuştu. Ne kadar ironikti değil mi? Beni aydınlattığını sandığım ışık karanlıkken, karanlık sandığım birden ışık olmuştu.

"Hayır Sevil Hanım, anlattı. O saldırıdan sonra travmalarım tetiklenmesin diye bu eve taşındık. Sizin aksinize Pars, yaşadığım şeyleri yüzüme vurmak yerine aşmam için destek oluyor."

Sevil Hanımın yüz ifadesi, dediklerimi beklemediğini belli edercesine soldu. Benden böyle bir şey duymak yerine Pars'la kavga etmemi bekliyordu fakat bunu ona vermeyecektim. Sevil Hanım kendini toparladı ve konuşmak için dudaklarını araladı.

"Beni çok yanlış anlıyorsun canım. Ben-" Fakat cümlesini tamamlayamadan Pars araya girdi.

"Bakın Sevil Hanım, sizi buraya davet etme amacımız huzurumuzu kaçırın diye değildi. Ha diyorsanız 'Ben kendimi tutamıyorum' o zaman buyurun kapı hemen sol çaprazınızda kalıyor."

Sevil Hanım şuh bir kahkaha attı, bu durumdan zevk aldığı belliydi. "Ah sevgili Ege, içini rahatlatmak için beni suçlayabilirsin hatta buna inanabilirsin ama ben bir daha kızımın aynı yalanlara inanıp tehlikeye girmesine izin vermeyeceğim."

Pars, sıkmaktan ağrıdığına emin olduğum çenesini gevşetti ve derin bir nefes aldı. Kendisini sakinleştirmek için uğraşıyordu ancak işe yaradığını söyleyemezdim.

"Anlatın o zaman Sevil Hanım. Benim söylediğim bütün yalanları, sakladığım bütün sırları dökün buraya. Ha tabi bütün bunları nasıl öğrendiğinizi de anlatmayı unutmayın ya da neden öğrendiğinizi."

Sevil Hanımın konuşmasına izin vermeyerek ayağa kalktım. Daha fazla duymak, özellikle Sevil Hanımdan duymak istemiyordum. Belki şu an yaptığım aptalcaydı, belki her şeyi öğrenme fırsatını elimin tersiyle itiyordum ancak öğrenmek istediklerimi bu kadının ağzından duymayacaktım. Tamamen doğru olsaydı bile yine de Sevil Hanımdan duymayacaktım.

"Yeter bu kadar. Hasta ziyaretinin kısası makbuldür diye boşuna dememişler değil mi? Yemekler de kursağımıza dizildi madem buyurun sizi uğurlayalım." Diyerek sandalyemi kenara çektim ve gülerek ayağa kalkıp peşinden babamı sürükleyen Sevil Hanımın arkasından yürümeye başladım. Arkamdan Pars'ın geldiğini duyabiliyordum ancak aramızdaki mesafe kapanmasın diye olabildiğince hızlı yürüyordum. Masada onu korumuş olmam her şeye sessiz kalıp hiçbir şey olmamış gibi davranacağım anlamına gelmiyordu. Elbet bazı şeyler açığa çıkacak, bazı yalanların yerine doğruları getirilecekti.

AMNEZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin