Eksik Parça

39 6 1
                                    

Melek, sabahın erken saatlerinde uyanırken, yüzünde bir gülümsemeyle gözlerini açtı. Bugün ailecek yapacakları küçük bir tatil için sabırsızlanıyordu. Heyecanla yataktan fırladı ve perdeleri açarak dışarıya baktı. Gökyüzü, büyüleyici bir mavi tonla kaplanmışdı ve güneş yavaşça doğuyordu.

Annesi, mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladığında, Melek de hızla giyinip hazırlanmaya koyuldu. "Anne, bugün nereye gideceğiz?" diye sordu, heyecanla.Annesi, gülümseyerek cevap verdi, "Bir sürpriz olsun, Melek. Ama seni çok sevindirecek, eminim."

Melek, merakla kahvaltı masasına oturdu ve hızla yemeğini yedi. Babası, gazeteyi kapatıp ona dönerek sordu, "Melek, tatil için ne hazırladın?".Melek, heyecanla cevapladı, "Valizimi ve oyuncaklarımı hazırladım, babacığım. Ayrıca belki de yeni bir kitap alabiliriz yolda okumak için!"

Nihayet hazırlıklar tamamlandı ve aile, arabaya binerek yola çıktı. Melek, arabanın arka koltuğunda, pencerden dışarıya bakarken, içindeki mutluluğu ve heyecanı bastıramadı. "Anne, babacığım, gerçekten çok heyecanlıyım!" dedi, gülümseyerek.Anne ve babası da gülümseyerek ona katıldılar. "Biz de seninle birlikte olmaktan çok mutluyuz, Melek. Bu tatil, harika anılar biriktirmemize vesile olacak," dedi annesi.

Ancak aniden bir şey Meleğin dikkatini çekti; en sevdiği oyuncağı, yatağının üzerinde unutulmuştu. Gözleri parlayarak, "Anne, babacığım, hemen döneceğim, en sevdiğim oyuncağımı unuttum!" dedi.Annesi, şefkatle gülümsedi ve "Tabii, Melek. Hemen alıp gel, seni bekleriz," dedi.

Melek, hızla eve döndü ve yatağının üzerindeki oyuncağı aldı. Oyuncağını sıkıca kucaklayarak tekrar arabaya doğru koştu. Bu sırada, bahçede kuşların cıvıltısını duydu ve gökyüzünde uçuşan kelebekleri izledi. O masumiyet dolu anlarda, Melek'in yüzünde bir gülümseme belirdi. Oyuncağı ile tekrar arabaya bindiğinde, içindeki mutluluk daha da arttı.Ailesinin yanına döndüğünde, anne ve babası ona gülümseyerek baktılar. "Melek, her zaman en sevdiğin oyuncağı unutursun, değil mi?" diye sordu babası.Melek, gülerek başını salladı, "Evet, babacığım. Ama artık yanımda, bu tatil için hazırım!"

Aile, evlerinden uzaklaşırken, araba sessizce sokaktan çıktı. Melek, geride bıraktıkları evlerini seyrederken içinden bir hüzün geçti. Bu ev, onun için sadece bir yapı değil, içinde biriktirdiği hatıralarla dolu bir hazineydi. Bahçede oynadığı oyunlar, annesiyle yaptığı pasta tarifleri, babasıyla izledikleri filmler... Her köşesi onun için anlam ifade ediyordu.Ancak Melek, ailesiyle birlikte geçireceği bu tatilin heyecanıyla tekrar içini ısıttı. Gökyüzünün maviliği, yolun uzunluğu ve ailesinin yanındaki sıcaklık, ona evinin sınırlarını aşan bir özgürlük hissi veriyordu. Melek, geçmişi geride bırakarak geleceğe doğru yol aldığını hissetti.

Arabanın içi, güneşin sıcak ışıklarıyla aydınlanmıştı. Melek, annesinin yanında, heyecanla pencereden dışarıya bakıyor ve sorular sıralıyordu. "Anne, şu ağaçlara bak, onların adı nedir?" diye sordu, parmakları camı işaret ederken.Annesi gülümseyerek yanıtladı, "O ağaçlar çam ağaçları, tatlım. Ormanın içinden geçiyoruz, birazdan göl kenarına varacağız."Melek'in babası, direksiyonun başında dönüp kızına seslendi, "Dün okulunun son günüydü değilmi kızım?Söyle bakalım okulda ne öğrendin?"

Melek hemen cevapladı, "Dün, sınıfta öğretmenimiz bize masallar okudu. Bir ejderha hakkında çok ilginç bir hikaye anlattı. Acaba gerçek hayatta ejderhalar var mı?"Baba gülerek, "Belki de var, kim bilir? Ancak en önemlisi, ejderhaların gerçek olup olmadığı değil, masalların bize ne öğrettiği. Masallar, hayal gücümüzü besler ve bize değerli dersler verir."Melek, babasının sözlerine düşündükten sonra gülümsedi. Annesi, onun yanına eğilerek saçlarını okşadı ve "Evet, hayal gücünü hiç kaybetme, Melek. Senin hayal gücün, en değerli hazinelerinden biri," dedi.Arabanın içindeki bu samimi diyaloglar, ailenin birbirine olan sevgi ve anlayışını daha da güçlendirdi. Melek, annesi ve babasıyla olan bu anların tadını çıkardı ve dışarıdaki manzarayı izlerken, içten bir mutluluk hissetti.

Aradan birkaç saat geçmişdi...Melek, annesinin ve babasının yanında huzurlu bir şekilde seyahat ederken, arabanın içindeki samimi atmosfer devam ediyordu. Babası, kızına dönerek, "Melek, bu yolculuğun en çok neyi seviyorsun?" diye sordu.Melek, düşünceli bir şekilde cevap verdi, "En çok, sizinle birlikte olmayı seviyorum. Annemle babamla birlikte olduğum her anı özel hissediyorum."Annesi, kızının yanına eğilerek onu sarıldı ve "Biz de seninle olmaktan çok mutluyuz, Melek. Sen bizim için her şeyden değerlisin," dedi.

Birdenbire, huzurlu anlar, arabanın ön camında beliren bir engelle birlikte yerini kaosa bıraktı. Babanın yüzünde endişe belirdi ve aracı kontrol altında tutmaya çalışırken, annesi telaşla, "Ne oluyor?" diye bağırdı...Arabanın ani manevrası, içerideki herkesi sarsarken, bir çarpma sesi ve ardından camların kırılma sesleri duyuldu. Melek, bir anlık şokla, koltuğuna sıkıca yapıştı ve kalbi hızla atmaya başladı. Gözleri, dışarıdaki karmaşaya odaklanmışken, iç dünyası da bir sis perdesiyle kaplandı ve her şey giderek belirsizleşti.

Kırık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin