Çınarın gölgesinde...

16 4 1
                                    

   Uzun geçen bu gecenin ardından Melek bir anda ayağa kalkdı ve derin bir nefes aldı. "Babam ben küçükken öldü," diye fısıldadı kendi kendine. "Belki de yıllar sonra bu sırrı öğrenmişken onun mezarını ziyaret etmeliyim." diye düşündü...

Bu düşünce, Melek'in zihninde yankılandı. Babasının mezarını bulmak, onunla son bir kez vedalaşmak ve bu gerçeği tam anlamıyla kabul etmek zorundaydı. Günlüğü ve mektupları karıştırmaya başladı. Babasının mezarının nerede olduğuna dair bir ipucu bulmaya çalışıyordu.Melek, günlüğü dikkatle karıştırırken annesinin titizlikle yazdığı satırlar arasında bir not fark etti. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Notun yazılı olduğu sayfa, özenle saklanmış ve neredeyse hiç yıpranmamıştı. Elleri titreyerek notu okumaya başladı:

"Sevgili Melek
Eğer bu satırları okuyorsan, büyük ihtimalle seni korumak için sakladığımız sırları öğrenmeye başlamışsındır. Babanın ikiz kardeşinin bizimle olduğu yıllar boyunca yaşadığımız fedakarlıkları ve gerçekleri anlamışsındır. Babanın gerçek mezarını bulmak, onunla son bir kez vedalaşmak ve onunla ilgili tüm anıları onurlandırmak senin için önemlidir, biliyorum. Bu yüzden, sana babanın mezarının yerini söylemek istiyorum.

Baban, küçük bir kasabada, çocukluğumuzun geçtiği yer olan Alacaköy'de gömülü. Eski köy mezarlığının en kuzey köşesinde, büyük bir çınar ağacının altında yatıyor. Mezar taşı sade ama anlamlıdır; üzerinde sadece adını ve doğum-tarihini bulacaksın. Orası, babanın huzur içinde dinlendiği yer.Umarım bu yolculuk seni biraz olsun rahatlatır ve babanın sevgisiyle seni sarar. Unutma, o her zaman seninleydi ve seni her zaman izliyor olacak. "

Melek, bu notu okuduğunda gözyaşlarına engel olamadı. Derin bir nefes alarak, annesinin ona bıraktığı bu son görev için kendini hazırlamaya başladı. Masal ve annesi, onun bu duygusal anında yanında durdular, sessizce Melek'in gözyaşlarını izlediler. Masal, hafifçe Melek'in omzuna dokunarak, "Melek, seninle oraya gitmek ve bu yolculukta yanında olmak istiyoruz. Babanı onurlandırmak için birlikte hareket edeceğiz," dedi. Melek, gözlerindeki yaşları silerek, "Teşekkür ederim, Masal. Bu benim için çok önemli. Babamın huzur içinde dinlendiği yeri görmek ve onunla vedalaşmak istiyorum," dedi.


Masal'ın annesi de nazikçe, "Bu zor zamanında seni yalnız bırakmayacağız, Melek. Babanın huzur içinde dinlendiği yeri görmek, onunla vedalaşmak ve onun hatırasını onurlandırmak için birlikte hareket edeceğiz," dedi. Melek, bu destekle güçlenmiş hissederek, notu dikkatlice katladı ve günlüğün arasına yerleştirdi. Babasının mezarını ziyaret etmek, onun için hem bir vedalaşma hem de yeni bir başlangıç olacaktı. Bu düşüncelerle, yolculuk için hazırlıklarını yapmaya başladı.

Melek, bu destekle güçlenmiş hissederek, notu dikkatlice katladı ve günlüğün arasına yerleştirdi. Babasının mezarını ziyaret etmek, onun için hem bir vedalaşma hem de yeni bir başlangıç olacaktı. Bu düşüncelerle, yolculuk için hazırlıklarını yapmaya başladı. "Melek," dedi Masal'ın annesi, direksiyonu sıkıca tutarak, "Annenin yazdıkları, onun seni ne kadar çok sevdiğini ve korumak için ne kadar büyük fedakarlıklar yaptığını gösteriyor. Bunu unutma. Onun seni koruma çabası, sevgi dolu bir annenin içgüdüleriydi."

Melek, bu sözleri duyunca hafifçe gülümsedi. "Biliyorum," dedi sessizce, "Ama yine de onun bana bunu daha önce anlatmasını dilerdim. Her şeyi bilmek ve anlamak zor ama gerekliydi." Masal, arkadan Melek'in omzuna dokunarak, "Biz buradayız, Melek. Bu yolculukta seni yalnız bırakmayacağız. Babanın mezarını ziyaret ettiğimizde, her şey daha net ve anlamlı olacak," dedi.

Saatler süren yolculuğun ardından, sonunda Alacaköy'e ulaştılar. Kasabanın nostaljik havası, Melek'in içini hem huzurla hem de hüzünle doldurdu. Eski evler, dar sokaklar ve tanıdık manzaralar, Melek'e annesinin anlattığı hikayeleri hatırlattı.

Kasabanın mezarlığına doğru yürürken, Melek'in kalbi hızla çarpıyordu. Yavaşça mezarlığın girişine ulaştılar ve eski çınar ağacını aramaya başladılar. Bir süre sonra, büyük bir çınar ağacının altındaki sade mezar taşını gördüler. Üzerinde sadece "Mehmet Yılmaz - 1978-2005" yazılıydı. Melek, bu mezar taşına bakarken, gözyaşlarına hakim olamadı.

Melek, babasının mezarına yaklaşıp diz çöktü. Elleriyle mezar taşını okşayarak, "Merhaba baba," diye fısıldadı. "Seni özlüyorum. Gerçekleri öğrenmek zor oldu ama burada olmak, seni hissetmek... Bu benim için çok önemli." Masal ve annesi, Melek'in arkasında durarak sessizce dua ettiler. Bu an, onların da hayatlarında önemli bir anı olarak kalacaktı. Melek'in gözyaşları, mezar taşına damlarken, annesinin yazdığı notları ve mektupları düşünüyordu. Bu mektuplar, babasının hayatının ve ailesine olan sevgisinin bir kanıtıydı. Bir süre sessizce durduktan sonra, Melek ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. "Baba, seni seviyorum ve her zaman hatırlayacağım," dedi. "Burada olmak, seninle vedalaşmak ve seni onurlandırmak benim için çok değerli."

Masal'ın annesi, Melek'in elini tutarak, "Bu anı yaşadığın için çok cesursun, Melek. Babanın huzur içinde olduğuna eminim ve o da seninle gurur duyuyor," dedi. Melek, Masal ve annesi, mezarlıkta bir süre daha kaldıktan sonra, Alacaköy'ü gezmeye karar verdiler. Bu kasaba, Melek için annesinin çocukluğunu ve babasının gençliğini temsil ediyordu. Kasabanın sokaklarında yürürken, annesinin ve babasının anılarını daha derinlemesine hissedebiliyordu. Eski bir kahvehane gördüler ve içeri girdiler. Kahve kokusu, ahşap masalar ve duvarlardaki eski fotoğraflar, Melek'in çocukluk anılarını canlandırdı. Masal ve annesi, Melek'in yanında oturarak, bu anın tadını çıkarmasına yardımcı oldular.

Bir süre sonra, Melek, kahvehanedeki duvarlarda asılı olan eski fotoğrafları incelerken, bir fotoğraf dikkatini çekti. Fotoğrafta, genç bir adam, elinde bir gitarla gülümsüyordu. Bu adam, Melek'in babasıydı. Fotoğrafın altında, "Mehmet Yılmaz, Alacaköy Gençlik Festivali, 1997" yazıyordu.

Melek bir an duraksadı, etrafına bakındı ve kafede birkaç çalışan dışında kimsenin olmadığını gördü. Çalışanlardan en yaşlısı,büyük ihtimalle kafedeki en söz sahibi kişi olan bir yabancı Melek'in bu şaşkınlığını gördü ve ona yaklaşarak, "Bir sorun mu var, efendim?" diye sordu. Melek, fotoğrafı işaret ederek, "Bu, babamın resmi... Onun burada ne işi var?" dedi, sesi titreyerek. Çalışan, Melek'in sorusu karşısında duraksadı. Uzun bir sessizlik hüküm sürdü. Kafedeki hava, bir anda ağırlaşmış,zaman adeta durmuşdu...

Kırık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin