* Aşkın Gölgesinde 6 *

647 63 15
                                    

" Muazzam bir ihtimalsin.
Gökyüzüne dokunmak gibi.
Tüm maviliklerin
sahibi olmak gibi.
Hani nasıl desem,
' mutlu olmak '
gibi. "

- Cahit Zarifoğlu

____________

" İşte, işte bunu çok seviyorum Ferit.. " içine huzurla nefes çekti Seyran.. yalıya dönmüşler, duş almışlar ve terasa oturmuş birbirlerinin göğsüne yaslanmış kahvelerini yudumluyorlardı..

Ferit, Seyran'ın hırkasını düzeltti, az önce özenle kuruttuğu saçlarda dolaştırdı ellerini.. Çenesini , Seyran'ın başına yasladı.. " biliyor musun Seyran, sen yokken burası da nefes aldırmıyor insana... deniz bu derece güzel olmuyor mesela.. ara sıra eşiğe konan kuşlar, sen yokken konmuyor.. odada kokun yokken, sesin yokken, yastıkta düşen minik saç telin yokken.. kendimi buraya attım çok kez ama nefes alamadım.. işte bu manzara sen böyle bana sokulmuşken güzel.. şimdi deniz tam da olması gerektiği gibi.. baksana, duşa girmeden önce eşiğe koyduğun ekmek ufaklarını da yemiş minik misafirlerimiz.. "

" Ferit... "

" söyle güzelim benim.. " Ferit, solukları gittikçe derinleşen karısının sırtını sıvazlamaya başladı... Seyran'ın farkında bile olmadan gerilen bedenini rahatlaştırmaya başladı.

" ben, sanırım artık korkuyorum onlardan.. "

" kimlerden ? " kalın kaşlarını çattı Ferit merakla, başını da hafif sağa çevirip indirdiğinde göğsüne sokulmuş karısının yüzünü görebildi..

" kuşlardan! " tek nefeste, tek kelimede, tek cümlede söylebilmişti Seyran! haftalardan beri sesslerinden ürktüğü, sevmek istese bile onlara yaklaşamadığı bir kabusu olmuştu kuşlar.. oysa eskiden ne de çok severdi kuşları.. her sabah özenle ekmek kırıntısı, bulgur.. ne bulursa koyar, kuşların onları yeyişini de camın önünde elinde kahvesini yudumlarken izlerdi.. onlar ürkmesin diye kapıyı açıp yanlarına gitmezdi ama camın arkasından sohbet ederdi onlarla.. oysa şimdi, kuş sesleri ne de çok korkutuyordu Seyran'ı! Seyran kuşları değil ama ; kuşlar Seyran'ı fazlasıyla ürkütmüştü...

" sen seversin ama onları... " Ferit, vurulma olayını pek hatırlamıyordu... Seyran'ın kollarına düştüğü an hayal meyal zihnindeydi. Ki çokta takılı kalmamıştı o ana. başucunda ağlayan, saçlarına dokunmak isteyipte dokunamadığı karısının gözyaşları hatırladığı kadarıyla yetiyordu içini acıtmaya...

" evet seviyorum.. ama artık eskisi gibi yaklaşamıyorum Ferit. o gün, o sokakta... hafızamdan gitmiyor ; kuşların uçuşup baĝırmasıyla birlikte senin kanlar içinde kalman... "

" bazen, seni oradan kurtaramayacaĝım diye çok korkuyorum Seyran! hiç beklemediğim anda, hiç beklemediğim bir şeyle öylesine tetikleniyorsun ki.. senin kasılan bedenine baktıkça, korku yerleşen yeşillerine baktıkça aşağıdakilerin yüzlerine dahi bakmak istemiyorum! nasıl yapabildiler Seyran, bizi nasıl bu denli yaralayabildiler ? "

Seyran , yalıyı ikinci terkedişinde dedesi nasıl, bir odaya kilitler zorla boşanma evraklarını imzalatabilirdi ! nasıl olurdu da, bir depoya kilitleyebilirdi Ferit'i ! nasıl olur da , dedesi abisinin ölümünden gram suçluluk duymazdı!

annesi ? babası ? hangi gün arkalarında durmuşlardı Ferit'in!!! bu yalıda yaşadığı her gün, günahları olmuştu Ferit'in! kabuslarıydı Ferit'in.. annesi, babası en yanında olması gereken zamanlarda nasıl da bu kadar kör olabilirdi!!! istemediği bir şekilde tenine dokunulduğundan bile haberleri yoktu ki onların...

Gülgün'ün bir sürü şatafatlı kıyafetleri, makyaj malzemeleri, altınları, takıları, ayakkabbıları vardı ama ; kalbi yeterince var mıydı ? annelik.. sahi anneliği yeteri kadar mıydı annesinin ? ya babası.. babası!!! dedesinin kalbi ne kadar körermişse , babasının kalbi de en az o körermiş kalp kadar kördü!

Antep Fıstığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin