" Bugün, ömründe ilk kez
korkaklıktan ve başkalarının
koyduğu kurallara göre yaşıyor
olmaktan kurtulma şöleni olacaktı.
Deniz dibinde ayakları yosunlara
takılıp da soluksuz kalmış, sonra dibe vurduğu bir tekmeyle yukarıya
yükselip ışığa ve temiz havaya
kavuşmuş bir insan gibi temizlenecek,
arınacaktı.
Bütün zayıflıklarından, korkularından
arınacak, hayatını değiştirmenin
o hiçbir şeye benzemeyen
zevkini tadacaktı. "- Zülfü Livaneli
____________
Yürümeyi yeni öğrenen bir bebek gibi adımladı Seyran. Tüm ihtişamıyla güzel sanatlar üniversitesi gözleri önündeydi. 5 yaşındaki Seyran'ın hayali ; 19 yaşındaki Seyran'ın yaşama amacı olan hayali, tutunma dalı gözleri önündeydi. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü.. bir tane daha.. ve bir tane daha.. gözlerini kapattı nefes aldı.. Şu an buranın bir öğrencisi olmak için neler vermezdi ki.. Sıralarında oturup ders dinlemek için bir çok şeyden vazgeçebilirdi.. Bir adım daha attı tamamiyle üniversitenin bahçesindeydi artık. Gelen geçen öğrenciler , Seyran'ın gözlerinden dökülen yaşlara bakıp devam ediyordu yollarına. Bir gün buraya gelecekti! Öğrencisi olarak gelecekti.. Bu tutulması gereken sözlerin en önemlisi, en özeliydi! Dün Ferit'in çocukluğunda yolculuk yaparken buraya gelmeyi yerleştirmişti zihnine..
Ürkek adımlarla okulun içerisine girmek için kapısının önünde durdurdu adımlarını. Şu ana kadar yürüdüğü yola baktı arkasını dönerek. Kocaman bir bahçesi, neşeli bir sürü öğrencisi vardı.. Bugün 5 yaşındaki Seyran'ı fazlasıyla hissediyordu yanında.
Acaba babam, birazcık sevebilseydi beni ; saçlarımı yerlerde sürüklemek yerine, saçlarımı öpebilseydi, resim çizdiğim defterlerimi yırtmak yerine, onlara baksaydı, okumama engel olmasaydı.. neler olurdu ? büyük ihtimalle Seyran bıcır bıcır bir şekilde kazandığı okuluna sevinçle gelirdi.. okuldan çıktıktan sonra da başarısını, gününü anlatmak için babasının yanına giderdi, destekçisinin yanına..
gözlerinden akan yaşları sildi, gerçekçiydi Seyran.. hayaller kursa bile gerçeğe odaklanırdı.. bu düşündükleri olmayacak şeylerdi, üzmeyecekti kendini. babası defterlerini yırtan, saçlarını sürükleyen ve kendi öz kızını bile sevemeyen bir zavallıydı!
ahı vardı Seyran'ın.. tüm çocukluğunun, tüm hayallerinin, tüm heveslerinin ahı Kazım'ın boğazında takılı kalacak bir ah'tı !Önünde beklediği kapıdan girdi buğulu, nemlenmiş yeşilleriyle.. Yutkunma ihtiyacı hissetti boğazında. Tüm ahları, tüm hayalleri kendi boğazında koca bir yumruydu.. Artık okulun içindeydi tamamen. Duvarlarına yerleştirilmiş resimler, sanata dair anlamlı sözler ve koşuşturan, kahve içen , ders saatini bekleyen öğrencileriyle çok güzel kokuyordu burası.. Gözlerini kapattı, tıpkı birkaç dakika önce dışarıda aldığı gibi bir nefes aldı.
Öğrencisi değildi henüz buranın ama kafetaryasına gidip bir kahve içebilirdi değil mi ? Buraya kadar girebildiyse, içebilirdi.. Burada vakit geçirmeye ihtiyacı vardı genç yaralı kadının. Yolunu bile bilmediği okulun içerisinde ilerledi. Ellerinde çizim çantalarıyla, dersine koşuşturan öğrencileri izledi bir müddet. Denize bakan pencere önüne oturdu, aldığı kahvesini yudumlamaya başladı.. Derin bir nefes aldı. Bugün derin derin nefes alma günüydü anlaşılan.. Düşünceleri, hayalleri bir bir gözleri önündeydi sanki. Her bir heves kırıklığı, gerçekleştirilmemiş hayaller düğüm olmuştu boğazında, yutkunamıyordu. Kahvesini aldı eline bir yudum içti, boğazındaki o düĝümü çözebilecekmiş gibi bir yudum daha aldı kahvesinden.
bugün, babam anneme bağırdı ya abla yine bak ben de ne çizdim! annem, sen ve ben üçümüz sıcacık evimizde oturuyoruz neşe içinde..
geleceğin ünlü ressamı Seyran olacağım ben anne. bugün mahzendeyken onu düşledim hep..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antep Fıstığı
Hayran Kurgu☆ one shots' ☆ hayatlarına kendilerinin yön verdiği Seyran ve Ferit'in hikayesi..