" İnsana en çok şiir yakışıyor...
Sonra, yeryüzüne yağmur..
Gökyüzüne mavi...
Ve en çok insana vefa yakışıyor..
Yüreğe sevda.. Gözlere haya...
Ve en çok yaşamak yakışıyor.
İnsanca, sevdaca, duruca.. "‐ Ahmet Temelli
____________
Sabahın doğuşuyla birlikte, yalı kasvetini içine hapsetmiş tüm görkemiyle doĝan güneşi selamlıyordu. Şefika hanım yemekleri hazırlamaya koyulmuşken, Latif bey tüm kapıları açmış ağasının odasına günün ilk raporlarını vermeye giderken, İfakat gerçekleşmesini istemediği mutluluklara engel olabilmek için oturmuş yatağında sinsi planlar düşlerken, Gülgün masasına oturmuş süslü kıyafetlerinin içinde krem sürerken, Orhan yatağın içinde somurturken, Asuman ; eşiyle paylaştığı yatağı şimdi sadece eşinin anılarıyla paylaşmayı sindiremiyordu.. tüm gece uyuyamamış, çareyi yeniden eşinin kokusunun sindiği ceketi koklayıp, sarılarak bulabilmişti..
Yere saçılmış kıyafetler, yere düşmüş yastıklar, hafif dağılmış çarşafın içinde baş ağrısının sebebiyle kaşlarını kaldırmış uykusunun son demlerini yaşıyordu Seyran. Eli başına gitti, saçları toplu mu uyumuştu ? açmakta zorlandığı gözlerini çok zor açmış, geriye kapatması saniyeler sürmemişti! Mekanda mı uyumuşlardı ? Yoksa bu denli ağrıyan başın, kulaktan gitmeyen gürültünün sebebi başka ne olabilirdi ?
" Ferit " sesi çatallaşmış, boğazı kurumuştu.. Dün geceye dair hatırlayabildiği şeyler çok çok azdı! Sıcacık teninin, soğuk çarşafa değişini, sonrasını hatırlıyordu - ki tamamını değil.. Gözlerini ovuşturarak, zar zor yeniden açtığında dün boynunda olmayan ; gözlerinin rengini taşıyan kolyenin boynunda olduğunu gözlemledi. Bu kolyeyi ne ara takmıştı ? Bedeni serin çarşafla buluştuğunda yoktu boynunda! Ferit'e neler söylemişti acaba ? Acaba...
" ooo antep fıstığımız uyanmış sonunda " Ferit, banyodan havlusuna sarılı bir şekilde çıktığında az önce duyduğu mırıltıların tahmini doğrultusunda gerçekleştiğini anlamıştı.. dün gece her manada eğlenmiş Seyro'su uyanmış, üzerinde ki pikeye sarılmış gözlerini zar zor açık tutarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu..
" Ferit , biz şarkıları kapatmadık mı hâlâ ? " bu susmak bilmez şarkı sesleri neden susmuyordu ? bu baş ağrısı da neydi böyle ?
" biz o şarkıları kapatalı çok oldu seyrocum da, tabi sen gece hoşuna giden şarkıları tekrar tekrar dinlemek için yoğun bir çaba vermiştin.. şarkıların kulaĝından gitmemesi normal " uyanır uyanmaz, hazırladıĝı limonlu soda, ziftten farksız kahveyi gözlerini dahi açmakta zorlanan seyrosunun yanına koyup, çarşafın kenarına oturdu. " hadi bakalım aç gözlerini- " açmakta zorlanan uyku mahmuru gözlere öpücük kondurmuştu. " -sonra birazcık soda ve kahveyi yudumla " dün gece tadına doyamadığı dudakları narince öpmüştü.
" sabah sabah ? Ferit, biraz daha uyuyalım nolur! açılmıyor gözlerim.. "
" anlaşıldı, iş başa düştü.. ah, seyrom ah " diyerek, ellerini narinca pikenin içinde gezintiye çıkarmış ; müstakbel eşinin çıplak teninde huylandırıcı şekilde dolaştırırken, belini tutmuştu.. narin parmakları belde gezintiye devam ederken, dudakları boşta kalan omuza yönelmişti.. " ben de isterim yataktan hiç çıkmamak ama Esme anneme söz verdim, sabah ben getireceğim seyranı diye.. söz evlendikten sonra, hep yatağımızda vakit geçiririz.. "
" ..mesela senin öpücüklerin tenimdeki yerini alırken, ben kıkırtılar eşliğinde kırılmış zincirimin yerine senin boynuna kolye takarım yine.. e tabi kırılmış zincirimin karşılığını almadan bırakmam... " Ferit, dün geceyi ima ede ede , yaramaz bir çocuk gibi anlatırken eli hala seyranın sırtında hareket ediyordu.. Seyran, Ferit anlattıkça gözünün önüne gelen anlar sebebiyle yutkunarak açtı gözlerini! yanakları emindi ki çoktan al al olmuştu! Yatakta oturur pozisyona geçmiş, tamamen açılmış yeşil gözleriyle bir şey demeden direkt Ferit'in önünde duran tepsideki sodayı kafasına diklemiş, kahveyi yudumlayabildiği kadarıyla yudumlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antep Fıstığı
أدب الهواة☆ one shots' ☆ hayatlarına kendilerinin yön verdiği Seyran ve Ferit'in hikayesi..