Her şeyin başladığı o noktadaydı Seyran. Gözlerini, dünyaya açtığı ; ruhuna zincirler vurulan, mahzenlere kitlenen, sevgiyi, aşkı öğrendiği o sokaktaydı. Şanlı’lar konağının önünde ; arkasında silahlı adamlar, yanında halası ve içi neredeyse boş denilebilecek bir bavulla kapının önünde tüm kırıklığıyla duruyordu.
Bir adım atsa girebilecekti kapıdan, geçecikti eşikten evine. Evine ? Evi artık, dört duvardan oluşan , kapalı bir mekan değil ; sevdiği adamdı, Ferit’ti! Seyran’ı, evinden, sevdiği adamdan koparmışlardı…
“ Seyran, hadi kızım. Ağaç olduk kapıda, girelim içeriye.” Söylenmeye başlayan halasının sesini dahi duymamıştı. Kanadı kırık bir kuştu.. Kanayan ruhu vardı artık Seyran’ın..
Soluklanma ihtiyacı hissederek, gözlerini sıkıca yumdu. Açtığında gördüğü şey ; annesine ait olan, üzerine giydiği beyaz gelinlik, kolundaki üç - beş bilezikti!
‘’ anne yaa, ne işim var benim bu gelinliğin içinde ? ‘’
İstemeyerek giyindiği gelinlik, kefeni değil ; yeni yolculuğunun, aşka çıkan sokağı olmuştu. O gün bilemezdi Seyran, neler yaşayacağını. Aşkı bulabileceğini. Hoş bilse de o şekilde başlasın istemezdi aşka varan yolculuğu’nun…
Kendi hayatında, söz hakkı olsa her şeye rağmen ‘’ okumak ‘’ isterdi! Doğduğu an, hakkı olan ; hakkını özgürce kullanıp okumak isterdi. Önce kendi ayakları üzerinde, daha dik durabilmek isterdi! Ama sorulmamıştı Seyran’a.. Sesi çıkamasın diye ; susturulmuştu Seyran!
Okumasına izin verilmediği gibi ; aşkını yaşamasına da izin verilmemişti! Seyran, ne yapabilmişti bu hayatta ? Attığı hangi adımı içten, isteyerek atmıştı ? Hangi adımını atarken, yanında destekçisi babası, ailesi ya da birileri vardı ? Sızılarla dolu olan bir 20 yılla duruyordu eşiğin önünde Seyran. Şu an 20 yaşındaydı ama bu yaşıda sızılarla boğuyordu ruhunu…
Bir adım attı, eşikten içeri geçtiğinde, bir ürperti hissetti vücudunda. Kapıdan, belinde kırmızı kuşağıyla çıkarılan 19 yaşındaki Seyran, değmişti sanki..
Artık, daha kolay dolan gözleri dolmuştu ; şu an yeşillerinin buluştuğu yer havluda , merdivenlerin hemen dibindeki o köşeydi. Ferit’i ilk kez damatlıklarıyla gördüğü yerdi. O gün ne Seyran ne de Ferit konuşmamıştı. Seyran, o masaya oturmasa ya da ikisinden birisi hayır dese ne olurdu ? Kalpleri bulur muydu yeniden birbirlerini ? Ya da bu kadar acır mıydı küçük bir yumruk kadar kalpleri..
Halasının sertçe kapattığı konağın kapısıyla irkildi Seyran! Kazım, çıkacak sandı bir kapıdan. Çıkacak ve yine yorulana kadar… Etrafına bakındı korkunun izleri geçen gözleriyle..
Sevmiyordu bu konağı Seyran. Her görenin hayran kaldığı Antep’i de sevmiyordu. Antep demek ; sıcacık yemekler yerine yediği , artıklar, dayaklar demekti. Antep demek ; sıcacık yatağında uyumak yerine, kitlendiği karanlık mahzen demekti. Antep demek ; kilitli dolap ardında kalan çikolatalar demekti. Antep demek ; gerçekleştirilemeyen, özgürleştirilemeyen hayaller demekti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antep Fıstığı
Fanfic☆ one shots' ☆ hayatlarına kendilerinin yön verdiği Seyran ve Ferit'in hikayesi..