- Gizlenmiş Portre

690 67 18
                                    

❝ Dünyada gereğinden
çok kadın vardı
ama,
yalnız bir teki yoktu. ❞

- Yusuf Atılgan

Yaz akşamlarının artık yerini kışa bıraktığı günler gelmişti.. Dışarıda yürüyenler, koşup eğlenen çocuklar oldukça azdı.. Yaz, günün sıcaklığının aksine ; akşamüzeri olduktan sonra serinliğiyle üşütmeye başlardı herkesi.. Aileler gündüz dolaştığı sokakları , akşamları pencere kenarında sıcacık sohbetleriyle izlerlerdi..

Çalışanlar da bu saatte genelde evlerinde yahut arkadaşlarıyla bir kahvecide keyifli vakit geçirirdi.. Hayatında büyük darbeler yemiş kişiler kendini ya daha çok kitaba, ya içkiye, ya çalışmaya, ya da yarın yokmuş gibi delilikler yaparak acısını unutabilmeyi seçerdi.. Seyran'da acısını işine yansıtıp, güçlenmeyi hedeflemiş kesimin içindeydi..

Elleri , kalbi kanaya kanaya yalıyı terkedişinin üzerinden 1 yıl 2 ay geçmişti.. Kendini okuluna ve işine adamıştı.. Kırmızı kalemine tıpkı çocukluğundaki gibi sıkı sıkıya tutunmuştu!

Önünde binlerce buruşturulup top haline gelmiş kağıtlar, uçları kırılmış kalemler, kapının önünde tamamlanmamış çizimlerle ağzı dolup taşmış çöp kutusu, sıcaklığını uzun zaman önce kaybetmiş kahve fincanıyla çizim yapmaya odaklanmaya çalışıyordu Seyran.

Çizdiği hiçbir çizgi istediği resmi vermiyordu, ona.. Mesai saati biteli hayli zaman olmuştu, şirkette çalışan tek kişi şu an kendisi ve binanın dışında nöbet tutan güvenlik görevlisiydi..

" Offf! " diye çaresizce sitem etti yorgun kadın.. Çoktan soğumuş kahvesini tek yudumla içti, soğukluğu yüzünden ve yoğun acı tadı yüzünden yüzünde acı bi ifade belirdi..

Masadaki yerini değiştirdi, sandalyesinde daha rahat edebileceği şekilde oturdu ve tertemiz bir kağıt serdi önüne.. Kafasını sadece önündeki boş kağıda odaklayacakta kısık tonda bir şarkı açtı.. Makineden gelen sesle yerinden kalktı ve az önce bitirdiği kahve fincanını tazeleyip yerine oturdu yeniden.. Bu sefer parmakları daha emin şekilde hareket etmeye başladı kağıtların üzerinde...

Sabaha karşı önündeki masasası 16 çizimle dolmuştu.. 15'i tasarımlarıydı ; tasarımları teker teker inceledi ufak tefek dokunuşları yapıp baş tasarımcının kontrol etmesi için hazırdı.. " Ohhh be " diyerek dönen sandalyesinde kafasını geriye doğru yaslayıp 2 kez döndü.. Döndükten sonra oturuşundan dahi rahatsız oldu Seyran, huzursuz hissetti kendini.. Yeniden o duygu hakim olmuştu yorgun kadında saniyeler içerisinde.. Eli, tasarımların olduğu kağıtların en altına gittiğinde kendini huzursuz eden resme ulaştı parmakları..

" Offf! " dedikten hemen sonra yaptığı sıcacık kahvesini yudumlarken kendini serbest bırakmıştı kağıdın üzerinde elindeki kalemiyle.. parmakları özlediği o yüzü çizmişti.. kalbinden de, zihninden de 1 yıldır atamadığı sevdiği adamın portesi şu an parmakları arasındaydı.. tekrardan dolan gözleriyle , elinde tuttuğu resmi ters çevirip odanın içerisinde yürümeye başladı..

yürüdü, yürüdü, yürüdü.. yetmedi ama, yüreğine değen o sızı nefessiz bırakıyordu Seyran'ı.. camı açtı, doğmak üzere olan güneşle oda biraz daha aydınlanınca tekrardan masasına yöneldi ve anahtarı sadece kendisinde olan dolaba yöneldi parmakları.. derin bir nefesle dolabı açtı içindeki alyansa, bir kaç çıkartılmış fotoğrafa ve defalarca çizdiği bambaşka portrelere bakmamaya özen göstererek yeni çizdiği portreyi de o adeta bellek görevi üstlenen dolaba yerleştirip kilitledi Seyran.. artık yoktu Ferit, olmamalıydı, olamazdı! sevgileri yetmemişti işte.. birbirlerinin ellerini tutmaya yetmemişti..

gidiyor musun ? bir şans daha desem..

gitmezsem kendimi de affedemem.. izin ver kendime küsmeyeyim... kırgınlıklarla birlikte uzaklaşıyorum senden... iyi bak kendine olur mu ? biz olamadık ama, sen hep iyi ol..

Antep Fıstığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin