3❇️Büyü

67 9 123
                                    


"Ne olur öldürme beni. Yalvarırım. Bir hata yaptık. Affet. Sadece bir hataydı. Benim fikrim bile değildi. Pierre'indi. Para için avcı olacaktık ama zordu. Sonra sen çıktın karşımıza. Cadıya benziyordun cadı değildin ve bu daha iyiydi. Öyle demek istemedim, kolay olurdu. Pierre düşündü bunları ben değil. Ama sen ölmedin. Cadı. Cadı olman sorun değil, kimseye söylemeyiz Re-Re, neyse gerçekten sır olarak saklarız. Olur mu?"

"Kılıcını ver Elodie."

Diğerleri kaçmakla kalıp bir şeyler yapmak arasında gidip gelirken kendilerince güvenli bir mesafeye çekilmişlerdi. Etrafımda düzensiz bir çember oluşturmuşlar olacakları merakla izliyor, gerçekten cadı isem arkalarına bakmadan koşmayı planlıyorlardı. Pierre de kardeşinin önünde dikiliyor olmama rağmen aynı uzaklığını koruyor, bana yaklaşmaya veya kardeşini benden korumaya cesaret edemiyordu.

"Hayır, hayır..."

"Kılıç Elodie."

Kılıcı olan oydu ama bazen bir kılıca sahip olmakla onu kullanabilmek arasındaki fark görünenden fazla olur. Gözünü hala parlamaya devam eden gözlerimden bir saniye bile ayıramadığı için ne yerinden kıpırdayabildi ne de hareket edip bana saldırabilirdi. Sadece yalvarıyordu.

Pierre ise izliyordu.

Elodie'ye yaklaştım. Kız gerçekten ben cadıyım da büyümün etkisine kapılmış gibi donup kalmış, elimi uzatıp kemerindeki kılıcı almama müsaade etmişti. Titriyordu. Teslimiyet gösterdiği için değil olan biteni anlamadığı için kıpırdayamıyordu. Korkmalıydı tabii, her gün karşısında biri hortlamıyordu. Üzerimdeki kanı ve gözlerimin yaydığı ışığı düşünürsek kim olsa donar kaldırdı.

"Güzel kılıçmış."

Halkın ulaşabileceği, demircilerin yaptığı türden değildi. İyi bir kılıç ustasının elinden çıkmıştı. Hayır, kan yüzünden ilk başta anlayamasam da bu uzun, eğimli ve gümüş yaldızlarla renklendirilmiş balçak koluna ve kabza başının kırılmış olmasına bakılırsa Nevyahlı üst rütbeli bir komutana aitti.

"En iyi ihtimali düşünüp bunu bulduğunuzu farz ediyorum." dedim sakince. "Savaşta ölen birinindi belki de?"

Elodie gerilen ince, solgun dudaklarını araladı. Kocaman bir nefes çekip göğsünü kabartmaktan başka bir şey yapamadı. Bu sohbetler gereksizdi, işimi hızlıca bitirebilirdim ama sinirliydim ve sürünmesini görmek hoşuma gidiyordu. Yakalanmama neden olan zaman kaybımın nedeni işte tam olarak buydu. Zaferin rehavetine kapılmıştım.

Kılıcı, kılıçtan çok bir hançer gibi tuttum.

Beni kandırmak için büründüğü yüzle bakıyordu bana; masum ve saf. Savunmasız haline rağmen kılıcı karnına saplamam tereddütsüz oldu. Bana yavru köpek gibi bakması fikrimi değiştirir sanmış olabilir ancak bir yalancıya yalanı ortaya çıkana kadar güvenebilirsin ve ikinci şanslar her zaman şans verenin aleyhinedir.

Ortalama insan ömrünün üzerinde yaşamış biri olarak duygusal zaaflarımdan arınmayı öğrendiğimi sanıyorum, tabii o sıralar ileride hassas noktam olacak kişiyle tanışmamıştım. Ve ona rağmen iki köylü kardeşe bir ruh tohumunu, altını çizerek söylemem gerekirse elimdeki son ruh tohumunu kaptırmış olmam benim için değeri olmayan insanlara karşı bile aslında ne kadar acemice davrandığımı gösteriyordu. Zayıf olmak kusursa kendini güçlü sanmak da kusurdu ve ben duygusal zaaf olacağını düşünemediğim devasa bir kibrin esiriydim.

Kendi ışığım, onun darbenin etkisi ile kocaman açılan gözlerini aydınlattı.

Aynı kararlılıkla ucundan damlayan kanlar eşliğinde kılıcı geri çektim. Yalvarmalar durmuş, son nefesler alınmış ve küçük kız vesile olduğum devasa yaradan sızan kanla yere yığılmıştı.

Revnalin; Baharın TohumuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin