2 ❇️ Kısmet

61 8 168
                                    

Ayrıntıların seni boğmayacağını biliyorum. Biraz kan ve dehşet. Eminim mideni bulandırmaz, özellikle de işlediğiniz savaş suçlarını, katlettiğiniz ve hala daha katletmekte olduğunuz insanları hatta ırkları düşünürsek değil mi sevgili kraliçem? O yüzden geceyi tüm çıplaklığı ile anlatacağım.

Beni oraya sürükleyen ne idi neden saçma sapan bir kutlamada saçma sapan bir çiçeğin peşine düştüğümü inan şimdi bile kestiremiyorum ama oldu işte. Üzerimize yağan çiğ taneleri eşliğinde gezinip durduk bir süre. Çam ağaçları vardı. Yaz kış yapraklarını dökmeyen koca koca gövdeli, dik başlı ağaçlar yüzünden arada Elodie'yi kaybettiğim oluyordu. Buranın yerlisi o, yabancısı benken birbirimizi kaybettiğimiz her an paniğe kapılan da o küçük kız oluyor, beni nefes nefese bulup koluma yapışıyordu.

"Çok kalabalık. Fazla uzaklaşmayalım, seni kaybedersem bir daha bulamam Rev." Elodie'nin ayağı sözü biter bitmez kaydı. Koluma girmemiş olsa sırtüstü yere kapaklanması içten bile değildi. Dengesini bulduktan sonra gözünün yerde, çiçeği aramak üzere dolaşması gerekirdi ama sağına soluna bakıp duruyordu.

"Sorun ne?" diye sordum dayanamayarak. Öyle tedirgin bir haldeydi ki rahatsız olmaya başlamıştım.

"Eve mi dönsek Nevra?"

Revnalin. Adımı o kadar çok tekrar etmiş olmama rağmen her defasında yanlış söylemelerinden gına geldiği için akıllarını algılamaktan yoksun olduğuna karar verip düzeltmekten vazgeçtim.

"Bak buradan ateşi görebilirsin." Arkamızda, köyün cansız ışıltısı parlıyordu. "Korkmana lüzum yok. Kaybolursan yol belli Elodie."

"Kaybolmaktan korkmuyorum. Sadece burada vahşi hayvanlar vardır. Çiçeği bulacağımız da yok zaten. Hem üşümeye başladım. Ne olur gidelim."

"Neden ağabeyinle gelmedin ki? Korkuyorsan onun ayaklarının dibinden ayrılmamalısın."

Alınması gerekirdi ama ses tonumdaki vurguya rağmen alınmadı. Onun yerine sözlerim onu cesaretlendirdi ve kapıldığı hırsla benimle birlikte saatlerce çiçeği aradı. Sonunda bizi birbirimizden ayıran, ateş başındaki o bir grup erkek oldu. Yanımızda bitmişlerdi. Bizi elleriyle koydukları gibi bulduklarına göre uzun zamandır gözlerini üzerimizde tutuyor olmalılardı. Şüpheli miydi evet ama o yaştaki gençlerin karşı cinse olan çekimi düşünüldüğünde bu durumu garipsemedim.

Aralarından biri Elodie'yi bir kenara çekmek, konuşmak istediğinde de şüphelenmedim ki sanırım o geceki tek hatam da bu oldu. Elodie o çirkin oğlanı, yakışıklı bir erkek olarak görüyor olmalıydı çünkü teklifi üzerindeki tüm korkuyu silip atmış, yüzünde neşeli bir gülümseme belirmesine neden olmuştu.

Önce gruba sonra da bizden ayrılmak üzere olan Elodie ve oğlana baktım. "Emin misin?" diye sordum Elodie'ye. Yaş olarak bakıldığında onun ablası sayılırdım ve beni sadece bir mevsim misafir etmiş olmalarına, samimiyetimizin de sadece bu misafirliğe dayandığını düşünürsek benden beklenmeyecek şekilde koruyucu davranıyordum.

"Elodie'yi kısacık ödünç alacağım." dedi bıyığı terlememiş oğlan. Çelimsiz ve cılızdı. Zararsız görünüyordu. Ben de ona inandım.

"Bir şey olursa buradayım Elodie." Oğlana dikkatli bir bakış attım ki o bence beni anladı. Onlar yavaş adımlarla sohbet ederek uzaklaşırken birbirinin aynısı görünen diğer on sekizlik oğlanlarla kalmıştım. Onlara baktığımda tek gördüğüm boşa harcanacak ruhlar, mundar edilecek hayatlardı.

"Şey," Şaşılacak şekilde aralarından biri diğerlerinden cesaretli çıkıp Elodie gittiğinden beri sirke satan suratıma karşı konuşmaya cesaret etti. "Şey sen bilmiyorsundur. Bahar kutlamaları ve çiçek olayı bahane. Biz buna kısmete çıkmak deriz. Gençler burada müstakbel eşlerini bulur."

Revnalin; Baharın TohumuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin