6.Bölüm/Kurtar beni

504 34 0
                                    

Ölümünüzün nasıl olmasını isterdiniz? Acısız? Uykuda? Hiç sorguladınız mı? Aslında sorgulasak da fark etmez hiç kimse nasıl öleceğini seçemez. Bana sorulsaydı eğer, kesinlikle bir okyanusun orta yerinde derdim. Farklı iki ton mavinin buluştuğu o noktaya bakarak. Buz mavisi sonsuzlukta. Belki yalnız, belki aşık olacağım adamın kollarında. Belki genç, belki de saçlarım ağarmış 90'a merdiven dayamış biri olarak. Küçük bir sandalın içinde. Deniz, anne kucağı gibi sallarken kapardım gözlerimi. Sonsuzluğa adım atarken son bir dilek dilerdim. Dünya daha iyi bir yer olsun. Ölümüm işte böyle güzel olmalı. Ürkütücü ve sonu bilinmeyen.. Kesinlikle böyle değil, bu şekil değil.
Karşımda adını bile bilmediğim ve kesinlikle sırıtışına tükürmek istediğim adamla bakışırken. İçimden son kez çığlık çığlığa bağırdım.
"Kurtar beni Çınar!"
Adama bakarken gönderdiğim korku dalgasındaki çatırtıları duyabiliyordum. Kapı gürültüyle yere düşerken düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım. Birinin "Bırak kızı !" Diye bağırmasıyla kafamı yerden kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktım. Gelenin Çınar olduğunu görünce gözlerim kocaman açıldı. Nasıl bulmuştu hemen yerimizi? Tamam. Çatırtı falan yok. Bu duruma nasıl mı geldim? Hadi en baştan anlatayım.

"Hayır Can. Sevgili değiliz, ama öpüşüyoruz." Dedim. Gözlerimi devirerek. Yaklaşık yarım saat telefonda Can'a Çınar'la nasıl tanıştığımızı ve 1 ay önce beni nasıl öptüğünü, neler olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Fincandaki kahvemi yudumlarken Çınar geldi aklıma. Kahve kokulu lanet herif. Tam 1 aydır aramadı. Arayan taraf hep ben olmak istemediğim için inat edip ben de aramamıştım. Ayrıca Neden sabahları 'günaydın' demek için arayan sadece Can'dı ki? Biz seninle öpüştük öyle değil mi? İnsan bir günaydın mesajı atar bari.!
"Yarpak bu sevişiyoruz, ama sevgilim değil gibi oldu. Derken durup aniden "Oha! yoksa Seviştiniz mi?!" Tepkisiyle şapşallığını bir kez daha ortaya koyan Can'a bir kez daha sanki yüz yüzeymişiz de görecekmiş gibi göz devirdim.
"Can, neden lafları başka yöne çekiyorsun? " dedim. Ve hızlıca devam ettim.
"Aramadı bile diyorum, 1aydır!"
Can'dan nadir zamanlarda duyabileceğim bir şekilde mantığını kullanarak
"Sen ara o zaman." Dedi. Kafamın üzerinde bir ampul yanarken:
" Tamam, ben kaçtım o zaman, görüşürüz." Dedim. Hızlıca telefonu kapatıp odama koştum. Siyah eşofman altı ve siyah yarım kollu bi badi giydikten sonra hızlıca evden çıktım.

Çınar'ın evini zor bela hatırlayarak gelmiştim. Taksicinin ücretini ödeyip arabadan indim. Taksi son hızla uzaklaşırken bakışlarımı eve çevirdim. 3 katlı olan evin bahçesi adını bilmediğim bir sürü çiçek ve ağaçlarla çevriliydi. Derin bir nefes alıp, adımlarımı taş zeminde hızlandırarak kapının önüne geldim. Planım neydi? Geçerken uğradım. Evet. Klasik ama işe yarar. Çınar bunu yer mi? Tabi ki hayır. Zaten umrumda da değil. Kapı ziline bir kez basıp bekledim. Hayır. Bekledim değil, bekledim.. bekledim.. bekledim.. Yani sadece bekledim. Kapıyı açan olmadı. Telefonumu çıkarıp Çınar'a
"Kapının önündeyim." Yazıp yolladım. Bu sırada arkamı dönmemle iri yarı bir adamın ağzımı kapatıp arabaya sürüklemesi bir oldu. Çığlık atmaya, karşı koymaya çalıştım ama hiçbir işe yaradığı söylenemez. Çırpınmalarımdan bıkan adam öyle bir tokat attı ki film tamamen koptu.

Başımdan aşağı bir kova buzlu suyun dökülmesiyle çığlık atarak gözlerimi açtım. Odanın köşesindeki küçük pencereden havanın kararmaya başladığını gördüm. Yani nereden bakarsak 2 saattir baygındım. Bakışlarımı Karşımda Çınar'ın boylarında -ki bu yaklaşık 1.85 demek- olan adama çevirdim. Kumral, oldukça da yapılı bir adamdı. Yolda görsem paçalarından asalet akıyor diyebilirdim. Üzerimdeki ıslak kıyafetlere aldırmadan, dilimi tokadın etkisiyle patlamış olan dudağımda gezdirdim. Metalimsi bir tat dilime karıştığında yüzümü buruşturdum. Karşımdaki adam sandalyeye oturmadan önce yaka cebinden çıkardığı mendille sandalyeyi sildi. Oturup hemen ardından gözlerini yüzümde dolaştırıp konuşmaya başladı.
"Yaprak Polat. Yıllar sonra Çınar'ın hayatına girmeyi başaran kadın." Dedi. Ellerini yapmacık bir şekilde yavaşça çırparak. Sinirlerimin yükseldiğini ve damarlarımdaki kanın bir lav misali kaynadığını hissediyordum.
"Çınar." Dedim. dişlerimin arasından:
"Geldiğinde ciğerini sökecek." Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Ve ben buradan çıkarken emin ol arkama bile bakmayacağım" Söylediklerimden ben bile emin olamamıştım. Suratımda hissettiğim okkalı tokatla kafam sağa düşerken, dudağımdaki acıyla yüzümü tekrar buruşturdum. Alnımın ortasında hissettiğim soğuk metalle gözlerimi sıkabildiğim kadar sıkıp derin bir nefes aldım.
Karşımda adını bilmediğim ve kesinlikle sırıtışına tükürmek istediğim adamla bakışırken. İçimden son kez çığlık çığlığa bağırdım.
"Kurtar beni Çınar!"
Adama bakarken gönderdiğim korku dalgasındaki çatırtıları duyabiliyordum. Kapı gürültüyle yere düşerken düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım. Birinin "Bırak kızı !" Diye bağırmasıyla kafamı yerden kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktım. Gelenin Çınar olduğunu görünce gözlerim kocaman açıldı. Nasıl bulmuştu hemen yerimizi?
" Bu kadar hızlı gelebileceğini düşünmemiştim Çınar." Deyip tıpkı bir deli gibi kahkaha atan, düşüncelerimin tercümanı adama baktım.
"Kız senin için bu kadar önemli miydi?"
"Kız değil, itibarım önemli." Dedi Çınar, ruhsuz bir ses ile. Ne yani, onun için bu kadar mı önemsizdim?
"Bilirsin kimse beni küçümseyip bu şekilde ayağına getirtemez. Kız umrumda değil, öldürebilirsin. Ben sadece senin için geldim."

Patuli (Kahve Kokusu 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin