9. Bölüm

11 2 20
                                    


İyi okumalarr💖

Masaya oturduğumuzda annemle babamın ifadesiz yüzüyle karşılaştık. İşte asıl sınav şimdi başlıyordu.

"Geç kaldınız." Annem konuşmuştu. Ege bana kısa bir an bakıp konuşacağı zaman ben ondan önce davrandım.

"Ege'yi ben alacaktım. Buradan önce arkadaşımla kahve içiyorduk. Uzun sürünce Ege'yi almaya geç gitmiş oldum. O yüzden geciktik."

Annem samimiyetsiz bir gülüşten sonra "Senin arkadaşın mı vardı?"

"Neden, olamaz mı?" diyerek dikkatleri üzerime çekmeye çalışıyordum ki bu işin sonu Ege'ye bağlanmasın.

"Olamaz. O arkadaş dediğin insanlar sadece seni geriye çeker. Sen işinle ilgilen." Şaka mı yapıyordu? Muhtemelen hayır.

"Üzgünüm buna siz karar veremezsiniz." İleri mi gidiyordum? Sanırım şuan bunu umursamıyordum. Tek umursadığım Ege.

"Tabii ki de ben karar veririm. Sen mükemmel olacaksın. Hayatında arkadaş dediğin gereksiz insanlara yer yok." Yine mi mükemmellik?

"Ya sizin istediğiniz kişi olmak istemiyorsam." Bunu mırıldanarak söylemiştim. Daha fazla uzatmak istemiyordum. Sadece bu yemeğin hızlıca sona ermesini istiyordum.

"Bir şey mi söyledin?" Sanırım duymamıştı. İyi ki de duymadı. Ya da duysa mıydı?

"Hayır." dedim. "Tanıyor muyum bu arkadaşları?"

"Hayır tanımazsınız."

"Adlarını söyle."

"Gerçekten şuan benim arkadaşlarımı mı konuşacağız?" Sesim biraz yükselmişti. Bugün neyim vardı benim?

"Annene sesini yükseltme!" Babam ilk defa konuşmuştu. Sert sesiyle susmak zorunda kaldım. Gergin bir şekilde yemeğe devam ettik.

Yemeklerin tatları ne kadar güzel olursa olsun şu ortamda midemi bulandırıyordu.

"Ege derslerin nasıl?"

Ege'nin yanımda kaskatı kesilmiş bedenini hissettim. En çok da şu çocuğa yaşattıkları korku yüzünden nefret ediyorum onlardan.

"İyi." dedi kısık bir sesle.

"İy değil mükemmel olmalı."

Yavaşça kafasını salladı Ege. Masanın altından elini tuttum. Bakışları bana dönünce hafifçe gülümsedim. Bakışları biraz da olsun yumuşadı.

Sofra tekrar sessizliğe bürününce herkes yemeğini bitirmeye odaklandı.

Her ay yapılırdı bu yemek. Anneme göre aile bağlarımızı bu şekilde bir tutuyormuşuz. Bizim aile bağımız mı vardı? Ege'yle ne kadar bu yemek işinden hoşlanmasak da katılmak zorundaydık. Aile yemeği gibi değil de iş yemeği gibi geliyordu bize.

Yemekler bitince görevli gelip önümüzdekileri topladı. Görevli yanımızdan ayrılınca babam yavaşça sandalyesinden kalktı.

"Gidelim artık."

Annem de babamın ardından kalkınca biz de kalktık. Ege'yle konuşmamız gereken konular vardı.

"Bugün Ege benimle kalıcak siz gidin."

"Tamam. Ama Ege bu aralar çok sık ablanda kalıyorsun. Derslerine odaklanman gerekiyor. Sakın unutma."

Bu kadar çabuk izin vermesi beni şaşırtmadı. Bizim eve gelip gelmememiz onun için önemli değildi. Tek derdi çok çalışıp çok iyi bir işimizin olmasıydı.

Tam onlar yanımızdan ayrılırken annem bana dönüp üzerimi süzdü.

"O elbiseyle kolye hiç olmamış. Biraz kendine çekidüzen ver."

Giderken son golü de atmıştı yani. Dedim ya onun için sadece dışarıdan nasıl göründüğümüz önemliydi. Ailenin imajını korumalıydık. İçimizde ne gibi savaşlar verdiğimiz onun umrunda olmazdı.

Onlar giderken biz de Ege'yle birbirimize baktık.

"Hadi yine iyisin bu akşamlık kurtardım seni." dedim gülerek. O da gülmeye başladı. Ağlanacak halimize gülüyorduk resmen.






Nasıldıı?

Ege?

Gözde?

Ailesi?

Ailesi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❤🤍

KOR ALEV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin