Bugün o Gün dediğim gün ise Eskişehir'e varıp ailemle uzun soluklu vedalaşmamın ardından kem gözlü halamın evine yerleşmemin ve samimiyetsizliğin ardından ıkına sıkıla Üniversiteye ilerlediğimde yolda gördüğüm çekici görüntüydü.
Eşcinsel olup olmadığımı düşünüp durduğum son bir kaç ay içerisinde gördüğüm bu kız, anlamadığım bir şekilde nefesimi kesmişti. Belki de emin olmuştum.
Kızıl kısa saçları, yüzüne perçem perçem dökülen dalları ve çekici yüz hatları ile kızıl bir kız sokak kenarında gitar çalıyordu. Önüne koyduğu gitarın çantasına atılan bir kaç euroluk ile kaşlarımı çattım. Eurosu olan birisi iyi para fırlatmıştı kıza, bu demek oluyordu ki iyi para kaldırıyordu.
Ancak o an gözüme takılan tek şey karşımdaki yaşı benden biraz büyük gözüken, sert görüntüsüne oranla oldukça çılgınca gitar çalışıydı. Kimse akustik gitarı bu denli ağlatamazdı, ağlatmamalıydı.
Yaklaşık kaç dakika izlediğimi bilmediğim görüntüde şimdiden sevdiğim Eskişehir'i süsleyen bu kız beni bir kaç saniye süzüp yüzüne bir gülücük kondurdu. Çekik koyu yeşil gözlerinin kısılması ellerimde karıncalanma yaratmasaydı belki de o an orada sendeleyip tutulmazdım.
"Harika çaldın, konuşturdun resmen gitarı. Sözlerini hissettim, o kadar hoştu ki." dediğimde kız gözlerini hoşça saran seyrek kaşlarını hafif çattı ve kıkırdadı. "Teşekkür ederim."
Saçmaladığımı fark ettiğimde al al olan yanaklarımı hissederek dudaklarımı "İyi günler" dercesine büzdüm ve üniversitenin yolunu tuttum...
Vardığım üniversitenin heybetli bir görüntüsü yoktu. Hukuk fakültesi diğer fakültelere kıyasla en uzak ve en küçük kalandı. Yeşilliğin ortasına oluşturulmuş beton binadan farkı olmasa da en azından yeşilliği ve temiz kokuyu barındırabilmişti. Adımlarım üniversiteye ilerler iken gelen sesler ve bağrışmalar ile adımlarımı durdurdum. Bir grup genç üniversitenin önünde propaganda yapıyorlardı.
"İlahiyatçı hoca istemiyoruz!"
"Burası laik bir ülke!"
Duyduğum sözler ile dudaklarım istemsizce yukarı kıvrıldı. Hukukun olduğu bir alana din giremezdi. Din ile Hukuk adı gibi Laik olan bir devlette aynı alanda olamazdı. Hele ki ilahiyatçı bir hoca var ise bu başlı başına saçmalıktı.
İlerlediğimde propagandanın başında olan teyze görünümlü ancak oldukça gür saçlara, hoş bir sese sahip olan kızı gördüğümde tekrar adımlarımı durdurdum.
Saçları teni bembeyaz, güllü transparan hoş alacalı uzun eteği ve mavi bir bluz giyen kız grubun en başındaydı. Elindeki hoparlöre bağladığı mikrofonu ile boykot edercesine bağırıyordu. Merak ettiğim yüzü görebilmek için haykırdıkları üniversitenin kapısına ilerledim. Bir kaç göz bana döndüğünde taşın üzerine çıkıp bağıran beyaz saçlı kızında bakışları bana kaymıştı.
Çoğu öğrenci bahçenin belirli yerlerinde izlediği için kapının önünde onları izlemem gariplerine gitmiş olmalıydı. Merak ettiğim yüze dikkatlice baktığımda karşımdaki titreyen iki iris kaşlarını çatmıştı.
İnsanları izlemeyi seven birisiydim, yüz hatları garip gelen ve görmek istediğim insanları görmek için bir dakika boyunca onlara bakabilirdim. Elbette rahatsız edici bir özellikti ancak elimde olmayan bir takıntılık gibiydi. DEHB Hastalığım bana bu tür bir sapıklık bahşetmişti.
Mavi irislere, beyaz alacalı kirpiklere, ince seyrek kaşlara, wolfcut kesilmiş uçları sarsakça pembeye boyanmış beyaz saçlara, cüssesine göre oldukça kısa ve balık etli olan bu kıza bakarken gözlerim parlamıştı. Gördüğüm esrarengiz görüntüyü incelerken arkadaşları bana deliymişimcesine bakarken karşımdaki kız gülümsedi ve el salladı.
YOU ARE READING
Yalancıdan Mektuplar // GXG
Misterio / SuspensoEsmer tenimin üzerine konan kızıl saçların, yalancı beyaz öpüşlerin albenisindeydim. Katilimin ellerindeydim; mürekkebi benim kanım, duyguları benim hüznüm, ele alış şekli benim kederim, mektupları benim ölüm fermanımdı. Yalancılar için son durağın...