Gözlerim dalgın dürümümü yiyordum. Ağzıma tutulan pipet ile de ayranımı içiyordum.
Bir kaç saat önce olan şeyleri idrak edememiştim, Melda yaşlı gözleri ile koşarak ayrılmıştı. Kalbimde oluşan sızı canımı ne kadar yaksa da günlüğümün okulda olması beni daha da endişelendiriyordu.
Ayranın dibini sıyırdığımda Işıl pipeti ağzımdan ayırarak mırıldandı. "Ayı."
Gözlerimi kısarak ona baktım, dolu ağzımı açtığımda öğürür gibi yaptı. Neden burada olduğunu bilmediğim Sancakta keyif sigarasını içerken güldü.
"Sen neden geldin ya?" dedim ağzım hala doluyken. Ancak onlar bunu: "Zon Nodon Galdon Yo?" dediğim için anlamayarak birbirlerine bakmışlardı.
Lokmamı yutarak arkama yaslandım, tabureyi ileri geri oynatırken ikisine döndüm. "Neden geldin diyorum."
Sancak kırılmışçasına elini kalbine götürdü, "Açım dedim getirdiniz işte." Işıl'a döndüm, öldürecekmiş gibi bakıyordu. Omuz silktim.
Şu işletmenin taburesini en son 20 yıl önce aldığına yemin edebilirdim, taburenin ayak kısmı aşınmaktan sandalye haline gelmişti. Benim gibi Hiperaktif bozuklarına da beleş eğlence oluyordu.
Karşımızdaki binada olan çingene düğünü ile dürümümü yemeye devam ettim. Göbeklerini sallayan ayyaşlar, keko dansı yapan romanlar ile masada bir gümbürtü koptu. "OOOHH, OHH, OH."
Gözlerim şokla Sancağa döndü, kaslı iri yapılı çocuk bir anda romanların arasına girip göbek atmaya başlayınca şokla Işıl'a döndüm. Ağzı açık Sancak'a bakıyordu.
Işıl'ın gözündeki tüm karizmasının gittiğine eminim.
"Kalk kız biz de oynayalım." Yanılmışım.
Yanaklarım şişik ona baktım, hızlıca ayağa kalkıp Sancak'ın yanına girdiğinde Roman teyzelerin onu sıkıştırmasına tepki göstermemiş tam tersine ayak uydurmaya çalıştı.
Gözlerimi devirerek dürümümü bitirdim. Gereksiz enerjileri ile birbirlerini bulmuşlardı işte. Ellerim Işıl'ın telefonuna gitti, içimdeki dürtü ile aldığım telefonla ne yapacağımı bilmiyordum. Anında ellerim arasında titreyen telefon ile küfrettim.
Gülüzar Hala.
Saat Akşam 8di, şimdi gitsek bile bizi eve almazdı. Telefon hala çalarken hızlıca açıp yavaşça kulağıma götürdüm.
"Nerdesiniz be siz!"
Kulağıma gelen çirkef ses ile telefonu uzaklaştırıp sayıp sövmelerine karşın dürümümü bitirdim ve boğazımı temizleyerek yapmacıkça konuştum. "Geliyoruz teyze, trafik varmış."
"Abla bitti mi yemeğiniz?" diyerek arkamızdan gelen samimi olduğumuz garson ile telefonu kulağıma iyice bastırıp ona öldürücü bakışlar attım. Tam vaktinde gelmişti gerizekalı.
"Sürtüyor musunuz dışarıda!"
Gözlerim garsondayken gülümsedim, mahçup bakışlar ile masayı toplayan garsonla yerimden kalktım. "Karnımız açtı yemek yedik az."
"Yok mu sanki evde yemek, ben boşuna mı yapıyorum yemek!"
Okuldaki yarışmada bile bu denli başım ağrımamıştı. Bir insanın sesi mikrofondan çıkar gibi böyle gür olur muydu?
"O arkadaki müzik sesi ne?"
"Otobüse biniyorum halaaa, araba sesi." diyerek kapattım telefonu. 'Bak kızım sen bana' şarkısı çalarken birbirine göbek atan Sancak ve Işıl'ı görüp güldüm. Sancak başına tülbent bağlamış, Işıl gömleğini yandan bağlayıp saçlarını roman topuzu? yapmıştı.
"Gitmemiz lazım!" dedim Işıl'ın kulağına eğilerek.
"Neeeeee"
"Halam diyorum, öldürecek bizi!"
Gözleri irileştiğinde bir benim bir de Sancağın bileğini tutup hızlıca kalabalıktan ayrıldı.
"Kızım saat kaç?"
"20:32"
"Sıçtık lan." Sancağın bileğini bıraktığında çocuk açtığı gömlek düğmelerini kapatıp türbenti başından sıyırıp sokağa atmıştı.
Pis serseri.
"Gidelim biz! Hadi Chüsss!" diyerek bileğimi tutup hızlıca koştuğunda ardından koşuyordum. Sancağa omuz üstünden baktığını gördüğümde sırıttım. "Kaptın çocuğu ha." dedim nefes nefese.
"Halamda kapacak bizi!" dediğinde güldüm.
Hızlıca gelen minibüse bindiğimizde 30 dakikalık mesafe 5 dakikaya inmişti. "Sesi nasıldı?"
"Sence?" dediğimde yüzü asıldı.
"Çeyrekliğin sende mi kızım?" Başımı salladım, bendeydi tabii ki. Her şeyi unutur parayı unutmazdım.
Minibüsten indiğimizde sanki ev sokak başında değilmişiz gibi "Yetişemicez." diye sızlandı Işıl.
"Sakin ol, almazsa almaz. Sokakta kalırız." dediğimde offladı. Halamdan bu kadar korktuğunu bilmiyordum.
Kapıya vardığımızda bana döndü. "Sen çal."
"Olmaz."
"Kızım çal işte!"
"Olmaz çalayım derken kırarım ben kapıyı." dediğimde aniden açılan kapı ile Işıl nefesini tuttu.
Halam eli belinde bizi izliyordu. Arkadan beliren eniştem ile gözlerimi devirdim, ayyaş herif Ankara'dan dönmüş olmalıydı.
Adam o kadar gerizekalıydı ki yıllar boyu yüksek maaşlar almasına rağmen fakirlik içindeydi. Parası ya içkiye yada kumara gidiyordu. Gülüzar Teyzemde onu bir güzel dövüyordu. Ancak adamın akıllandığı yoktu.
Işıl'ında bakışları iğreltiyle dolduğunda halamın saymalarına aldanmayıp hızlıca odamıza çıktık. Aptal adamın bizimle uğraşmasını da çekemezdik. Bir kişiyle on saat konuşur boş muhabbetleriyle sıkardı.
Çekmecemin en altındaki kutuya çeyreği koyduğum gibi kendimi yatağa attığımda Işıl'da kendini diğer yatağa attı. "Beter oldum lan." dediğinde ona döndüm. Sarı saçlarını toplayarak tekrar yatağa uzandığında bozulan saçına küfretti.
"Çocuğa yürümedin koştun resmen." dediğimde allaşan yanaklarını izledim, sırıttım. Sırıtma sırası bendeydi.
"Numarasını almadım ya..." deyip dudaklarını büzünce güldüm. "Yarın okul çıkışında olur elbet." dedim gözlerimi tavana dikerek. Beyaz renk, ışık, Işıl'ın ismi bile bana Melda'yı anımsatıyordu. Durduk yere öyle demesi ve gitmesi düşünmem için zaman bile tanımıyordu.
Işıl'a döndüğümde çoktan uyuduğunu gördüm, erken kuşçulardandı. Yataktan sıyrılarak Siyah saçlarımı topladım, sonbaharın ortasında soğuk terler döküyordum.
Çalışma masasına oturarak notlar çıkarmaya başladım, Işıl'ın uykusu derindi bu yüzden sorunum yoktu. Kulaklığımı kulağıma takarak oynata bastım. "Nickelback - How you Remind me." Çalıyordu. Aklımı kurcalayan sözler ile kalemimi bırakarak masadan ayrıldım.
Balkona çıkarak derin bir nefes aldım, daha önce görmediğim beyazlar bana kimi hatırlatmalıydı? Özellikle o güzellikte birisinin bu kadar erken nişanlanma sebebi neydi? Yaşlanana kadar evlenmeyecek tipler gibiydi. Deli doluydu, dominant görünümlüydü.
Dudaklarıma ne ara koyduğumu bilmediğim dalı ateşledim, duman içime dolarken gözlerime yansıyan fener ile gözlerimi kıstım.
Kızıl saçlı bir kız, elini bana sallıyordu.
Alçin?
YOU ARE READING
Yalancıdan Mektuplar // GXG
Mystery / ThrillerEsmer tenimin üzerine konan kızıl saçların, yalancı beyaz öpüşlerin albenisindeydim. Katilimin ellerindeydim; mürekkebi benim kanım, duyguları benim hüznüm, ele alış şekli benim kederim, mektupları benim ölüm fermanımdı. Yalancılar için son durağın...