Işıl ve Alçin ile her fakülte ders çıkışı Eskişehir'in meşhur dönercisine gitmeye başlamıştık. Alçin göründüğü soğukluğunun aksine buz dağının arkasından çıkan sıcacık birisiydi. Işıl onun bu samimiyetini başta yadırgamış ancak ardından alışmıştı.
Gözlerim ara caddenin ıslak çöplü yolunda dalgınken altımdaki tabure kırık olmalıydı ki ileri geri sallanıyordum. Alçin'de bana eşlik edercesine yanımdaki tabureye oturup sallanmaya başladığında güldüm.
"Sanırım bütün taburelerin olayı böyle." Gülmemle sırıttı ve sırtındaki gitarını taburenin yanındaki duvara dayadı.
"Egzersiz mi yapıyorsun?" dedi Alçin hala sallanırken. Başımı salladım ve iki dakika boyunca suspus oldum. Aradaki gerginliğin sebebini bilmiyordum ancak bakışları yüzümden ayrılmamıştı, esmer tenimin altından kızardığımı hissederken varlığını unuttuğum biricik kuzenim Işıl'a döndüm.
"Yapamıyorum şunu amına koyim." dedi Işıl sigarasını yakmaya çalışırken. Alçin kahkaha atarak sallandığı taburesinden gürültüyle kalktı ve Işıl'ın önünde eğildi. Çakmağın küçük ateş kısmını yükseltti. Çakmağı çaktığında yükselen ateş ile Işılın gözleri büyüdü. Tepkisine güldüm.
"Yıllardır içiyorsun ancak hala çakamıyorsun bir çakmağı." dedim alayla.
"Ben sana çakacağım şimdi!" dediğinde göz devirdim. Bir kaç haftadır sürekli geldiğimiz ve onca saat oturduğumuz için bıkkın olan ancak yine de bizimle artık samimiyet kuran garson, başıyla selamladı.
Gülümseyerek masadan kalktım.
"Eee gelmiyor munuz artık?" dedim. Dememle Alçin gülümsedi, Işıl'a bakarak alayla süzdü. "Sanırım üçüncüsünü gömmek istiyor." 'yok artık.' dedim içimden. Daha tanışalı iki hafta olmasına rağmen aralarındaki samimiyet göreni şaşırtacak derecedeydi. Işılda ona uyum sağlayarak dil çıkarmıştı.
"Ben bi hava alıp geliyorum o zaman." diyerek bir şey demelerini beklemeden ara caddeden uzaklaştım. Dış kısmında otursak da deli gibi kokan döner midemi bulandırmıştı. Doyduktan sonra yemek kokusu midemi bulandırıyordu.
Cebimden çıkardığım Malbora Touch Blue ile gülümsedim. Son bir dalım kalmıştı, hızlıca çakmağımla yakarak gözlerimi kapattım. Gelen tatlı tat ile gözlerimi açtım. Sigara deli zevk veriyordu şu sıralar.
Kablolu kulaklığımı kulak içlerime takarak çiselen yağmurla derin bir nefes aldım. Yağmuru çok seviyordum.
Caddede dolaşırken ilerideki kafenin etrafındaki sıra ile gözlerimi kırpıştırdım. Bir kafede bu kadar sıra olmasına karşın merakla adımlarımı caddenin başına yönlendirdim.
Yavaşça ilerlediğimde saçlarımı karıştırdım. Gördüğüm tanıdık sima ile yerimde durarak sigaramdan dumanladım. Geçen gördüğüm ve teyze sandığım bembeyaz kız, kafenin önünde insan çekmek için çırpınışlar gerçekleştiriyordu.
Başarıyordu da, beni bile çekmişti.
"Gelin arkadaşlar gelin, gelene bir adet sohbetim bir de instagramım hediye!" İnsanlar etrafında toplandığında ondan instagramını isteyen erkeklere karşın gülümseyerek instagramını vermesine yüzümü buruşturdum. Tipik kızlardan birisi gibiydi. Kafeye çekmek için böyle bir reklam yapmasına gerek yoktu.
Gözlerimi dudaklarıma iliştirdiğim sigaradan duman alarak üstünde gezindirdim, bol kahve pantalonu, yeşil oduncu gömleği ve bembeyaz saçlarıyla çok ilgi çekici gözüküyordu zaten.
Başımı sallayarak kendime gelmeye çalıştım, kombinini incelerken her iki saniyede bir sigaramı tüttürüyor, iki saniyede bir nefes veriyordum. Takıntılı bir biçimde hareketimi onuncu seferinde bitirdiğimde anında titreyen irisleri, 2 dakikadır dumanladığım caddenin başında irislerimle buluşunca sigaram parmaklarımdan kayıp düştü.
YOU ARE READING
Yalancıdan Mektuplar // GXG
Mystery / ThrillerEsmer tenimin üzerine konan kızıl saçların, yalancı beyaz öpüşlerin albenisindeydim. Katilimin ellerindeydim; mürekkebi benim kanım, duyguları benim hüznüm, ele alış şekli benim kederim, mektupları benim ölüm fermanımdı. Yalancılar için son durağın...