Gece kaç bin tane rüya gördüm saymadım. Çünkü hiç görmedim. Sabah sanki hiç uyumamışım gibi uyanmama rağmen kendimi enerjilikli hissediyordum.
Banyoya gidip rutin işlerimi hallettikten sonra odaya girip saçımı taradım. Görüntüsünden memnun kalınca açık bırakmaya karar verdim.
Saate baktığımda servisin gelmesine çok vardı. Yürüyerek gitmeyi isterdim, fakat emir büyük yerden olduğu için mecburen servise binecektim.
Aşağı indiğimde annem uyanmamıştı. Çünkü kahvaltı hazır değildi. Kahvaltıyı ben hazırlamak isterdim fakat prensiplerime aykırı olduğu için henüz böyle bir şeye hazır değildim.
Dolaptan domates, peynir, ketçap, kahvaltılık çikolata ve mayonez aldıktan sonra dolabı kapatıp elimdekileri tezgaha fırlattım. Ekmek alıp, dolaptan aldığım tüm malzemeleri ekmeğin içine yaydım. Aç olduğumda genelde böyle yapardım ve aç olduğum için tadı güzel gelirdi. Ya da gerçekten güzeldi. Bilemiyorum da.
Yaptığım mütüşlü ekmeği yedikten sonra vakit geçsin diye uyudum. Sırf vakit geçsin diye, yoksa normalde hiç uyumam ya zaten.
Gözünü kapattığı an uyuyan ben, bu gün nolduysa uyuyamıyordum. İçimde bir şeyin heyecanı vardı ama neyin çözemedim. Biraz daha gözlerimi kapattıktan sonra servisi beklemek için dışarı çıktım. Neyse ki daha fazla bekletmeden servis gelmişti.
Okula geldiğimde sınıfa doğru yürürken Boramir, Hande, Emir ve Doğukan kapının girişinde oturuyorlardı. Geçip giderken duyduğum sesle durdum.
''Günaydın, umarım dün abin fazla kızmamıştır.''
Bana demişti değil mi? Çevreme bakıp kimsenin olmadığını anlayınca Emir'e doğru döndüm. Gülümsüyordu. Gülümseyerek karşılık verdim.
''Yoo hayır, sadece biraz telaşlanmıştı. Tekrar teşekkür ederim.''
''Bir kere daha teşekkür edersen kulaklarımı kesebilirim. Sınıfa mı çıkıyorsun?''
''Evet.''
''Birlikte çıkalım mı?''
''Bana çıkma teklifi mi ediyorsun?''
''İstersen inebiliriz.''
''Ölmemem için bir neden söyle.'' dediğimde gülerek gözlerimin içine baktı ve;
''Seni seviyorum, hadi evlenelim'' dedi.
Sonra bunlar beni istemeye geldiler. Abim de verdi. Evlendik üç çocuğumuz oldu. En büyük olanın adı Elvan. Şaka şaka. Qandırdım.
Ben öyle dedikten sonra ukala bir şekilde sırıtarak;
''Adım Emir soyadım Yiğit 17 yaşındayım yaqışıqlıyım'' diyerek önden yürümeye başladı. Gözlerimi devirdim, yakışıklı çocukların hepsi neden ukala olmak zorunda? Gerçi mütevazi olanları da biz sevmiyoruz. İlla bir bad boy olacak.
Merdivenden çıkarken tekrar konuştu;
''Dün ben seni kurtarmıştım, bu günde sen beni kurtardın ödeştik'' dedi.
Anlamamıştım, ben onu neyden kurtardım ki diye düşünürken aklımı okumuş gibi;
''Şu yılışık kızın etrafında daha fazla durmak istemiyordum.'' dediğinde Handeden bahsettiğini anlamıştım. Bu çocuğa ısınmaya başlıyordum.
''Hande'yi sevmeyenler kulübüne üye olmak ister misiniz?'' diye ciddiyetle sorduğumda kahkaha attı. Gerisini sormayın. Ben orada eridim.
O da benim yaptığım gibi ciddi bir tavır alıp, oyunu sürdürdü.
''En VIP üye ben olmak istiyorum.'' dediğinde ben de kahkaha attım. Handeden bu kadar nefret etmesi hoşuma gitmişti.
Emirle iyi arkadaş olabilirdik. Gayet iyi anlaşmıştık.
Konuşmaya o kadar dalmışız ki sınıfın olduğu koridorda olduğumuzu yeni farketmiştim. İkimizde görüşürüz dedikten sonra sınıfa girmiştik. Allahtan bu gün sıkıcı dersler yoktu. Elvan hoca da yoktu. Ayrıca cumaydı. O yüzden bu gün okulu sevmiştim.
Sınıfa girdiğimde herkes yerindeydi. Boramir ve Doğukan bile. Bunlar hangi ara çıkmışlardı diye düşünmeden edemedim. Acaba uçabiliyolar mı ki?
Yerime geçip oturunca Boramir'e bakmadım. Ama o kısa da olsa bakmıştı. Hissetmiştim. Güneş gelmemişti. Sabah hasta olduğunu ve gelmeyeceğini söyleyen bir mesaj atmıştı. Okuldan sonra uğrayacaktım.
Çağay'ın yanı boş kalınca Boramir'in yanından kalkıp oraya oturdum. Çünkü onun yanında istemsiz olarak kasılıyordum ve bu ders dinlememi engelliyordu.
Çağay geldiğimi anlayınca kafasını sıradan kaldırıp baktı.
''Sen mi geldin ya boşuna sevinmişim'' diyerek geri yattı. Ensesine vurdum.
''Kimi bekliyodun lan kerata. Benden daha güzel birinin gelebileceğini zannetmiyorum da.'' dediğimde diğer tarafa dönüp uyudu. Resmen göt oldum.
Hoca gelmişti. Ders dil ve anlatımdı. Dil ve anlatımı her türlü yapabildiğim için hocanın yazdırdığı yazıdan sadece işime yarayacak olanları yazmıştım. İlk ders çabuk geçmişti. Tenefüs zili çaldığında Çağay çoktan uyanmıştı.
Derste uyukladığım için uykum açılsın diye lavaboya gidip yüzümü yıkamak istedim. Çağayla çıktık. Beni lavabonun önünde beklerdi hep.
Aynanın karşısına geçip yüzüme baktım, yanaklarım kızarmıştı. Sıcakladığımda hep böyle olurdu. Yüzümü yıkarken Hande İremle konuşuyordu beni farketmemişlerdi.
''Şu Arya hemen Emir'e yavşamaya başladı'' bunu İrem demişti.
''Korkma kızım sen dururken Aryaya mı bakacak? Ben sana ayarlayacağım Emir'i'' dediğinde nasıl sinirlendim anlatamam. Tabiki de saç başa girecek kadar düşmeyecektim. Ama ikisinin de kafasını duvara sürte sürte kıvılcım çıkartmayı düşünmedim değil.
Emirden hoşlanmıştım fakat arkadaştan öte olamazdı benim için. Yakışıklı erkeklerden herkes hoşlanır. Ama nedense Emir'e aşık olacak gözle bakamamıştım. Emir benim olmuyorsa İrem'in hiç olamazdı. Bizde böyle.
Lavabodan çıktığımda Çağay nefesini tutmuştu. Ben çıkınca aniden nefesini verdi.
''Sonunda kızım ya, sen çıkana kadar nefesimi ne kadar tutabilirim diye oynuyordum. Otuz saniye daha geç kalsaydın boğulup ölebilirdim''
''Çağay bu kadar gerizekalı olabilmek için özel bi çaba harcıyor musun?''
''Çok konuşma da yürü kadın, karnım aç.'' diye omuzlarımdan beni iterek yürümeye başladı.
Böyle itişe kalkışa kantine ölmeden gelebildik. Çünkü bir kaç yüz bin kere merdivenden düşme tehlikesi geçirdim.
Kantinden Çağay kendisine iki tost ve ayran aldı ben ise sabah yediğim o mütüşlü ekmekli yiyecekten sonra pek iştahlı hissetmiyordum. O yüzden sadece bir tane tost ve fişne suyu aldım. İştahlı olsam bir koyunu mideye indirebilecek kapasitedeyim.
Masaya oturduğumuzda Boramirler de kantine gelmişti. Yanlarında Hande ve İrem vardı. Bir an Güneş'in laf atmasını bekledim. Sonradan okula gelmediği aklıma geldi. Şimdiden hissetmiştim yokluğunu.
Onlarda biraz uzakta bir masaya oturmuşlardı. Çok da uzak olmadıkları için Hande'nin;
''Aşkıaaağğm sence ben güzelmiyiiğğğim'' diye ağzını gere gere konuşmasını duyabiliyordum. En sinir olduğum şey birinin yanımda böyle konuşmasıydı.
Doğukan'la Emir'in sıkılmış ifadelerini görebiliyordum. Bu hallerine gülmek istesem de güldüm. Ne yani bir de kendimi mi tutucam. Gülerim ben.
Emir'i çağırsam Çağay için sorun olmazdı. Çünkü daha önceki senelerden de konuştuklarını biliyordum. Fakat Doğukan'ı çağıramazdım. Çünkü az daha Çağay'la kavga edeceklerdi.
Masadan kalkıp onların masasına gittim ve İrem'e öldürücü bakışlarımı atarak Emir'e ;
''Sıkılmış gibisin, yanımıza gelsene''
''Valla çok iyi olur, kastı beni bu ortam'' dediğinde İrem bozulmuştu. Ama çaktırmadan;
''Ben de geleyim o zaman'' dediğinde ''Çağay seni istemiyor'' deyip bir kere daha bozmuştum. Kombo yaptım resmen. Eve gidince unutmadan kendimi öpeyim.
Emirle masaya doğru geldiğimizde Çağay ile maç muhabbeti yaptıklarından açıkcası sıkılmıştım. Ama merak da ettiğim için dinliyordum. Bazen farklı şeyler öğrenebiliyordum.
Çağay benim gibi Galatasaraylıydı ve fanatikti. Emir ise fenerli olduğu için tartışarak konuşuyorlardı ve arada ettikleri küfürler yüzünden gülme krizi geçiriyordum. Küfür ettikten sonra benim olduğumu hatırlayıp özür dileyen bir Emir vardı karşımda. Halbuki ondan daha çok küfür bildiğimi bilse tepkisi ne olurdu çok merak ediyordum.
Bir süre sonra Doğukan da masaya geldiğinde şaşırmıştım. Çağay'a bakıp ''Oturabilir miyim?'' diye sormuştu. Çağay başıyla onaylayınca gülümsemiştim. Canım ya kimseyle küs kalamaz ki.
Doğukan ilk önce Çağaydan, sonra da benden özür dilemişti. Geçen gün benimle, beni dövecek gibi konuşan çocuk o değildi, şu anki Doğukan çocuk gibi sürekli espiri yapıp gülen biriydi. Ona da ısınmıştım.
20 dakikalık tenefüs bittiğinde, içim şey olmuştu. Çok eğlenmiştik ve bitmemesini istedim. Emir ve Doğukan'a iyice ısınmıştım.
Ders müzikti. Derste Çağay'ın yanında oturduğumdan benim yerime de Doğukan oturmuştu. Çağay'ı dürtüp;
''Şarkı söyleyelim mi aklımda çok güzel bi şarkı var''
''Olum benim sesim güzel değil ki''
''Ya halledicem bak, yaklaş bi'' deyip Çağay'ın kulağına uzun uzun bir şeyler anlattı. Merak etmiyordum, kesin kendilerini rezil edeceklerdi.
Çağay elini kaldırıp;
''Hocam biz Doğukan'la şarkı söylemek istiyoruz''demişti. Hoca da izin vermişti.
Tahtaya çıkıp bir, iki, üç diye başladılar. Çağay ağzıyla ''vıııınnnn'' diye araba sesi çıkardıktan sonra Doğukan başladı şarkıyı söylemeye.
''Sıfır kilo metre yeni bir araba alırım, mahallede kızlara ben havamı atarım, sağ çek sol çek bir caka atarım, gözlüğümü takar birden gaza basarım'' Çağay sesini kız gibi inceltip kıvırtarak şarkıyı devam ettirince ben de kendimi daha fazla tutamayıp gülmeye başladım.
''Bas gaza aşkım bas gaza kim tut...'' derken hoca yeter diye bağırdı. Sınıftaki herkes kahkaha atıyordu. Açıkcası bu kadarını ben de beklemiyordum.
Herkes gülerken Boramir mal gibi bakıyordu. Cidden mal gibi bakıyordu. Mimiksiz midir nedir.
Bundan sonraki dersler normal geçmişti. Çoğunda uyumuştum. Çıkış zili çaldığında Çağay uyandırmıştı.
Güneş'i ziyaret edeceğimiz için servise binmeyecektim. O yüzden abime haber vermem lazımdı, telefonumu yanıma almamıştım. O yüzden Çağay'ın telefonunu alıp rehberden Aybars Abi yazısını buldum. 4. çalışta açtı.
''Olum Çağay yine kız ayarla diyeceksen, seni vururum.''
''Çok korkutucu bir tehdit abicim gerçekten. Arya ben, Güneş hastaydı bu gün okula gelemedi. Çağayla onlara gitmek için izin alacaktım.''
''Güneş mi? Nesi varmış? İyi miymiş?''
''Sakin ol, biz de bilmiyoruz ama büyütülecek bişey değildir. Niye telaş yaptın anlamadım.''
''Kapat hadi eve erken dön''
Cevap vermemi beklemeden suratıma kapattı. Öküz. Çağay beni bekliyordu, yanına gittim. Güneş olmadığı için öne bindim.
Güneşlerin evine ulaştığımızda zili önce kim çalacak diye yarıştık. Çünkü gerizekalıydık. Zili ilk çaldığımda arkadan bana küfür eden Çağay'ı iplemiyordum bile.
Kapıyı Arzu teyze açmıştı, Güneş saçını sarıya boyatmasaydı aralarında fark yok bile diyebilirdiniz.
''Siz mi geldiniz, girin bakalım içeri. Size yemek hazırlayayım acıkmışsınızdır''
''Ellerine sağlık Arzu teyzeciğim, ama Arya hiç aç değil. Okulda zorla paramı alıp kendisine 3 tost alıp yedi. O yemesin''
''Yalan söylüyo ama ya, olm bak sana tükürürüm''
''Kavga etmeyin de geçin içeri, Güneş de sizi bekliyordu'' diye gülerek içeri geçti Arzu teyze.
Alışkındı bu hallerimize. Onun ardından biz de içeri geçtik. Koşa koşa merdivenden Güneş'in odasına çıktık. Çağay çaktırmasa da çıkarken beni geçmeye çalışıyordu, ben de fırsat vermeden Güneş'in odasına girdim.
''Ya söylesenize geleceğinizi, sümüklü sümüklü çıkmazdım karşınıza''
''Senin sümüğünü yeriz biz'' diyerek Güneşin burnunu sıkan Çağay'ın eline sümük bulaşırsa o da gelir elini benim hırkama sürer.
''Hani az önce sümüğünü yerdin kızın, niye üstüme siliyon göt müsün?''
''Ağzına sıçarım küfür etme''
''Ya bir sussanıza hastayım ölüyorum dedim inanmadınız bakın noldu şimdi''
Güneş'e attığımız bakışı ozon tabakasına atsak o bile delinirdi.
Güneşle vakit geçirip Arzu teyzenin hazırladığı yemeklerden yedikten sonra, eve gitmek için kalktık.
Arzu teyze bizim ikinci annemiz gibiydi. Çağay'la lisede tanıştığımız için ailesiyle o kadar yakın değildik. Ama üçümüzün annesi de çok yakınlardı.
Bizi kapıdan geçirdikten sonra Arzu teyzeyle Güneş'e öpücük yollayıp arabaya doğru ilerledim.
Çağay'a ''Sen git ben yürüyerek gidicem'' bakışı attım.
O da bana ''Abin beni öldürür bin şu arabaya'' bakışını attı.
Ben de ''Abimin haberi olmaz söylemezsen'' bakışı attım ve bakışlarımla Çağay'ı susturdum. Tereddüt etse de daha fazla beklemeden gitti.
Hava kararmıştı ama saat daha 19.23'tü. Fazla geç olmadığı için yürüyebilirdim.
Sallana sallana on dakika yürüdükten sonra biri beni takip ediyormuş gibi hissettim. Arkamı döndüm fakat kimse yoktu. Biraz daha yürüdükten sonra karşı kaldırıma geçtim, tekrar takip ediliyormuşum gibi hissedince arkamı aniden dönüp baktığımda gördüğüm şeyle olduğum yerde kaldım. Burada olması imkansızdı.
Merhabaaa :d Şimdi bölümü aceleyle yazdım, çünkü en geç iki günde bir bölüm paylaşıyorum ve bu sürenin daha fazla uzamasını istemiyorum.
Eğer bölümler hakkında sıkıcı bulduğunuz, sevmediğiniz veya hatalı bulduğunuz yerler varsa yazabilirsiniz. Görüşlerinizi önemsiyorum. Sonraki bölümde görüşürüüz :dd

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Kedi Kaçtı
Humor''Kızım manyak mısın, kedinin kafasına niye ekmek fırlatıyorsun?'' ''Yesin diye'' ''Aa olur mu öyle kuru kuru ekmek, al şu ocaktaki tencereyi de fırlat ayıp olmasın hayvana''