Sen unutsan,
Ben unutmam.
Ben unutsam,
Aşk unutmaz.
Bir yara bu, hiç kapanmaz.
Kalbimde hep kanar, yanar içimde.
Beni affet bu gece.
-Poyraz-
İki yıl, koca bir iki yılın ardından... Dile kolay. Kirpiklerine kadar ezberlediğim o güzelliğe artık çok yakındım. Bir insan böylesine güzel böylesine sevilesi olur muydu be? Çok seviyordum, onu sevdiğim kadar da sevilmiyordum. Acı çekiyordum her bir hücrem acıyordu, ama acısını da seviyordum. Böylesine seviyordum işte. Onun yanımda durabilme hayalini bile sevdim.. Benim olduğunu düşünemiyordum, şuan o lüksü bile yaşayamıyordum kafamda.
Ben Poyraz. Bir zamanlar birçok kızın hayaliydim ama ilgimi çekmiyorlardı. Aşka inanmazdım çünkü. Saçmalıktı. Eylülden sonra hiçbir şeye inancım kalmamıştı. Ta ki güzelimi görene kadar.. Bir Eylül ayında sanki yaralarımı kapatmak için girmişti hayatıma. Nereden bilebilirdim ki kapatmak yerine kanatıp üzerine tuz basacağını? Yolumuz kesişmemişti şu Eylül sabahı dışında.
--
Sabah okula giderken sigaramı yakmıştım. Biraz yürüdükten sonra duvar kenarındaki kaldırımda oturup düşündüm. Bugün okulun ilk günüydü, liseye başlıyordum ikinci kez. İlk sene devamsızlıktan kalmıştım. Geçen sene bana zehir olmuştu. Toparlanıyordum yada öyle zannediyordum bilmiyordum. En azından dışarı çıkacak kadar iyiydim. Psikologla olan seanslarım dışında kimseyle muhattap olmuyordum ne zamandır insan içine çıkmıyordum. Sevmiyordum insanları. Sanki bütün duygularımı yitirmiştim. Öfke dışında.
Bir kardeşimi seviyorum diğer yarımı, ikizimi, Eylülümü.. Kollarımın arasında son nefesini verirken tek söylediği şey;
''Her Eylül bir başlangıçtı, benim sonum Eylül oldu.'' olmuştu. Ve ben o günden sonra Eylül ayından nefret etmiştim.
Rüyalarımdan hala çıkmıyordu. Çıkmaması için Allaha yalvarıyordum. Onun sesini unutmaktan korkuyordum. Kaybettikten sonra bile kaybetmekten korkarmış ya insan en acısı buymuş sanırım.
Diğer sigarayı yakarken kaldırımın diğer tarafında oturan kızı gördüm. Ne zaman oturduğunu fark etmemiştim. Üzerinde bizim okulun forması vardı. İnsanların içine girmem gerekti yoksa sonumun iyi olmayacağını bende biliyordum. En iyisi hemen başlamak diye düşünüp oturan kızın yanına yürümeye başladım. Kim bilir belki arkadaş olurduk?
''Merhaba ben Poyraz sanırım aynı okuldayız'' deyip yanına oturdum. Bana dönüp baktı. O an bomboş hissettim. Hissedemedim. Acı çeksem sevinirdim ama hissetmiyordum. Eylül gibi bakıyordu bana, hayat dolu bakıyordu. Bu kız Eylül'e benziyordu.
''Aynı formayı giydiğimize göre'' deyip güldü.
O an hissettim, mideme kramp girdi. Ağrı değildi. Bilmediğim bir histi. Ellerim bir anda terledi. Afallamıştım. Ben cevap verene kadar;
''Bakma öyle, şaka yapıyorum ya'' dedi.
Gülümsedim. Sonra okula doğru yürümeye başladık. Yürürken sohbet ettik. Bizim evin yanındaki boş eve yeni taşınmışlar. Bir hafta önce. Yeni taşındıkları için karşılaşmamıştık. Zaten evden dışarıya çıktığım da yoktu.
Gün geçtikçe daha iyi olmuştu aramız. Okula beraber gidip gelir, öğlenleri yemeğimizi birlikte yerdik. Güneş ile küçüklükten arkadaş olduklarını söylemişti. Karakter olarak benziyorlardı. Ama Arya farklıydı işte. Kedilerden deli gibi korkardı. Kedi kadar zararsız bir şeyden korkmasına rağmen daha tehlikeli şeylerden korkmazdı. Komikti.
Gün geçtikçe iyi olan aramız gibi benim de ona karşı hissettiklerim gittikçe güçleniyordu. Bazen içimde tutmak zor geliyordu, söyle gitsin diyordum. Ama onu kaybetmekten de korkuyordum. O yüzden arkadaş olarak kalmamız en iyisiydi. Bir süreliğine.
Hafta sonları gezer, sinemaya giderdik. Abisiyle tanışmıştım. İlk başta biraz çekinsem de Aybars bana yakın davrandığı için çekingenliğim kısa sürmüştü. Zaten aramızda bir yaş vardı.
Biraz zaman geçti üzerinden. Yaklaşık iki ay boyunca sabrettim. Arya'ya söylemeye karar verdiğim zaman oldu ne olduysa. Yeni birisiyle tanıştı. Tanıştığı çocuğun Güneş ile de arası iyiydi. Çoğunlukla ikinci plana atılmaya başladım. Arya'yı kaybetme düşüncesiyle onu sıkıştırıp, kıskandığım için rahatsız etmeye başlamıştım. Elimde değildi. Arya'yı da kaybedersem toparlanamazdım. Zaten öyle de oldu.
''O çocukla konuşmayacaksın Arya.''
''Poyraz ne demek bu? Kimle konuşup konuşmayacağıma kendim karar verebilirim.Sanırım seninle artık konuşmayacağım.''
''Arya anlamıyorsun. O çocukla konuşmanı istemiyorum, benden başka birisine yakın olmanı istemiyorum.''
''Sen bildiğin takıntılısın ya. Git başımdan Poyraz. Beni rahatsız ediyorsun. Sanırım artık konuşmasak iyi olur.''
Arya benden rahatsız olduğu için konuşmamaya başlamıştık. Tedavilerimi aksattığım için durumum daha da kötüye gidiyordu. Fakat umrumda değildi. O çocuk durmadan Arya ile birlikteydi.
Tedavi görmem gerekiyordu. Ben her ne kadar umursamasam da babama karşı çıkmak o kadar kolay değildi. Tedavi gördüğüm için derslerime evde devam etmem gerektiği söylendi. Hatta evden dışarı çıkmamam için uyarıldım. İlk başlarda karşı çıkıp kaçmaya çalışsam da başaramadım. Babam her defasında bir yolunu bulup kaçmamı engelledi. Zaten durumu kabullenmiştim.
Arya ile uzun zaman konuşmamıştık ve onu sadece pencereden izleyebiliyordum. Birkaç kere selamlaşmıştık sadece o kadar. Onun dışında o çocuğun Aryayla birlikte o eve girdiğini gördüğümde sinir krizine girdiğim zamanlar oldu. En sonunda dayanamadım.
--
Dört senedir hayatımda ama iki senedir tanışıp, konuşuyorduk konuşmak denirse tabi . O konuşurdu ben sözcüklerin ses tonuna yakışma haline hayran olurdum. Bir şeyler anlatırdı kirpiklerinin dizilişinde kaybolurdum. Kesinlikle kusursuz bir biçimde dizilmişlerdi..
Tabi ben sinirlerime hakim olamayıp, her şeyi bok etmiştim. Onu üzmüştüm.
O kadar çok düşünmüştüm ki olanları. Arya'yı. Nefesim daraldı. Sigaramı söndürüp balkondan odama geçtim. Hırkamı giyip Arya'nın yanına gitmek için evden çıktım. Korkuyordum. Komik gelebilirdi bir psikopatın bir kızdan korkması. Ama korkuyordum işte. Benden korkup uzaklaşmasından, kalbimi sanki mümkünmüş gibi daha fazla kırmasından korkuyordum.
Elim titreyerek bastım zile. Açılmadı. Evde olduğunu biliyordum. Hatta muhtemelen odasında o saçma çizgi filmlerinden izliyordu. İçimden gülümsedim, çocuk gibiydi. Bir kere daha bastım, bu sefer elim titremedi. Ne olacaksa olsun dedim içimden. Kaybedecek neyim vardı sanki? Biraz daha ölürüm sadece. Alışkınım.
Kedilerden deli gibi korktuğu halde kedili pijama giyen bir kıza ölüyordum. Az önce çocuk gibiydi dedim ya, unutun siz onu. Çocuktu işte. Güzelim be.
Beni karşısında beklemediği açıktı. Açıkçası ben de kendimi burada beklemiyordum ya neyse. Benden korkuyordu, belli etmemeye çalışıyordu ama başaramıyordu. İster istemez beni gördüğünde ürperdiğini hissedebiliyordum.
''Arya. Eğer vaktin varsa biraz konuşabilir miyiz?''
''Ne işin var senin burada? Abim görürse kızar. Lütfen git.'' dedi. Gitmeyecektim.
'' Çok vaktini almayacağım. İstersen sahile doğru yürüyelim. Abin görmez hem.''
''Beni rahatsız ediyorsun.''
''Sadece konuşmak istiyorum'' dedim.
Birkaç saniye düşündükten sonra derin bir nefes verip halinden memnun olmayan surat ifadesiyle;
''Tamam beş dakika bekle üzerimi giyip geliyorum.'' dedi.
Sahile doğru yürürken hiç konuşmamıştık. Zaten yol kısaydı. Beş dakika yanımda yürümesi bile iyileştiriyordu beni. Fakat iyileştirdiği kadar da öldürüyordu ya, yanımdaydı sonuçta. Bu bile yeterdi.
''Yürümek için mi çağırdın beni. Konuşmayacaksan gideceğim.''
''Benden bu kadar korkma güzelim be. Sana nasıl zarar vereyim? En ufak bir zarar gelse sana, en çok benim canım acır. En çok ben ölürüm. Benden korkmanı istemiyorum.''
''Anlamıyorum Poyraz. Ne istiyorsun? Söyleyecek misin? Diyecek bir şeyin yoksa eğer bu konuşma burada bitti. Gidiyorum ben.''
''Her zamanki gibi başlamadan bitiriyorsun yine. Sen benim umudumdun. Bittim. Aklında, kalbinde beni bitirdin. Savaşım oldun. Kaybedişim oldun. Acım oldun. Sen benden gittin. Bana hiç gelmeden benden gittin. Bir kere bile gelmeden binlerce kez gittin benden. İlk defa o zaman öldüm. Sen öldürdün. Anlamıyorsun. Çünkü anlamanı istemiyorum. Anlayıp çektiğim acıları çekmeni istemiyorum. Ama biraz olsun gör be. Sadece gör. Sev demiyorum, elimi tut demiyorum, sarıl demiyorum. Beni gör. Ne kadar acı çektiğimi gör. Ne kadar sevdiğimi gör. Nasıl tükendiğimi gör. Beni nasıl öldürdüğünü gör. Ölüyorum. Sen her üzüldüğünde ben ölüyorum. Ben seni görüyorum. Ben sana ölüyorum. Beni ilk defa öldüğünden beri her gün tükeniyorum. Tek istediğim sensin, görmüyorsun. Başkasının yanında güldüğün gibi bana gülmüyorsun. Başkasının yanında gülüşünü izleyip öldüğümü görmüyorsun. Görmen için daha ne kadar ölmem gerekiyor? Çünkü daha fazla dayanamıyorum. Artık ölemiyorum. Beni bitirdiğin gibi, ben de kendimi bitirdim.'' derin bir nefes aldım. Zor da olsa yuttum boğazımdaki düğümü. Sesim çatallaşmıştı. Ne olursa olsun söyleyecektim. Sonunda yine ölsem söyleyecektim. Kaybedecek bir şeyim kalmamıştı. Belki kazanırdım bu sefer. Belki bu Eylül başlangıç olurdu.
''Beni affet.''
-Arya-
Bu kadarını düşünmemiştim, korkmalı mıydım ne yapmalıydım bilmiyordum. Tek bildiğim şey şuan kendimden nefret ediyor olmamdı. Böyle bir şeyi kimseye yaşatmaya hakkım yoktu. Tamam Çağay konusunda affedilir bir yanı yoktu ama sonuçta iyi değildi. İsteyerek yapmamıştı. Bu kadar bencil olamazdım. Bu ben değildim ama ona diyecek bir lafım da yoktu. Ne diyebilirdim ki? Şaşırmıştım, şoktaydım. Karşımda gözlerimin içine bakıyordu. Onunla olan eski arkadaşlığımızı özlemiştim. Diyecek bir şeyim yoktu bende eyleme koyuldum.
Yaklaştım ve sarıldım.
Multimedia- Arya&Poyraz

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Kedi Kaçtı
Humor''Kızım manyak mısın, kedinin kafasına niye ekmek fırlatıyorsun?'' ''Yesin diye'' ''Aa olur mu öyle kuru kuru ekmek, al şu ocaktaki tencereyi de fırlat ayıp olmasın hayvana''