Bir hafta boyunca hiç aksatmadan, her okul çıkışında spor salonuna gidip ilk önce egzersiz yapıp sonra havuzda antrenman yapmıştım. Bir haftada çok şey değişti. Hatta Boramirle kantinde oturup sohbet bile etmiştik. Handeyle okulda hiç konuşmamışlardı. Ayrıldıklarını da Hande'nin, Boramirle her konuştuğumda beni gözleriyle parçalara ayırmasından anlayabiliyordum.
Boramir sandığım kadar soğuk ve itici değildi. En azından bana karşı. Çağay, Boramir ile takılmama bozulsa da bir şey demiyordu, çünkü Boramir'in beni Poyrazdan koruduğunu biliyordu. Poyraz ise bu bir haftada spor salonuna kadar beni takip etmiş, iki üç kere konuşmak için beni zorla kenara köşeye çekiştirmiş ve Boramir ile sözlü kavga etmişlerdi. Sanırım bir kaç kere de Hande ile konuştuklarını görmüştüm. Hatta içimden ikisinin arasını yapmayı bile düşünmüştüm. Belki o zaman kurtulabilirdim ikisininde bakışlarından.
Bu gün perşembe günüydü ve cuma günü yarış vardı. Gündüzleri hiç aklıma bile gelmiyordu ama geceleri aklıma geldikçe heyecandan mideme kramplar giriyordu.
Okula çok erken gelmiştim. Hatta o kadar erken gelmiştim ki okulda hizmetli bile yoktu. Neden bu kadar erken geldiğimi kendime defalarca sormama rağmen bir cevap bulamamıştım. Eve gidip tekrar uyumayı düşünsem de eve vardığımda uyumaya vaktim olmazdı ve tekrar okula dönmek zorunda kalırdım. O yüzden sınıfta uyumaya karar verdim. Büyük ihtimalle on beş dakikaya okul dolardı, sınıf TL. Şaka şaka.
Tahmin ettiğim gibi on beş dakika sonra sınıfın yarısı gelmişti. Güneş hariç. Yine geç gelecekti büyük ihtimalle.
''Arya.'' diye beni dürtükleyen Çağay'a kafamı kaldırıp baktım.
''Ne var Çağay?''
''Hiç.''
''Çağay.''
''Ne var Arya?''
''Gerizekalı mısın?''
''Ay üzerime gelmeyin benim, hassas günümdeyim. Gel gitlerim var.'' diye sesini incelterek Güneş'in taklidini yapmıştı.
''Siz benim taklidi mi mi yapıyorsunuz?'' diye Güneş yanımıza geldiğinde Çağay;
''Ya o kadar söylüyorum Arya'ya şu kızın taklidini yapma ayıp diye. Ama dinlemiyor.''
''Ablanızın bir gün sonra yarışı var, siz hala dalga peşinde. Ben sizi böyle mi yetiştirdim?''
''Evet.''
''O zaman çok iyi yapmışım, hadi kantine gidelim.''
''Siz gidin, ben sınıfta oturup test çözeceğim.'' diyen Çağay'a nasıl baktığımızı ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.
''Ne bakıyorsunuz öyle? Dergide kızları tavlamak ile ilgili bir test var ondan bahsediyorum.''
''Ay öyle desene kalbimize iniyordu resmen.'' diyen Güneş'i kolundan çekiştirerek kapıdan çıkardım. Karşıda Doğukan, Boramir ve Emir üçlüsünü görünce üçüne de kocaman gülerek;
''Günaydıııııın.'' dedim. Boramir kısaca baş selamı verip yürürken, Emir ve Doğukan ise şirince gülerek aynı anda benim taklidimi yaparak ellerini kaldırıp ''Günaydıııııın.'' dediklerinde dil çıkarıp hoplaya zıplaya kantine inmiştim. Güneş ise arkamdan uyuşuk uyuşuk geliyordu. Genelde bunu ben yapardım, ama şu yarış şeysinden dolayı içimde bir enerji patlaması vardı. Resmen üçüncü adrenalin savaşı yaşanıyordu içimde.
Kantinin bomboş olduğunu gördüğümde ''Herkese benden tost.'' diye havalı bir şekilde bağırarak masaya oturdum. Aslında bu gün dinlenip okula gelmemem gerekiyordu fakat evde bütün gün boş boş oturamayacağımı bildiğimden en azından okulda vakit geçiririm düşüncesiyle sabahın köründe okula gelmiştim.
--
İlk dört ders gayet sakin geçmişti. Tenefüste Boramir beni dürterek uyandırıp;
''Yarın yarışa yorgun bir halde gidersen kaybedersin, biliyorsun değil mi?''
''Yorgun değilim ki. Sadece ilgimi çeken bir şey olmadığından gözlerimi kapatıp, hafızamı gereksiz şeylerle doldurmayı önlüyorum.''
''Tabi, zaten kimse dört ders boyunca senin horlamanı dinlemedi.'' dediğinde gözlerimi devirdim.
''Ben horlamam, ayrıca uyumuyordum. Gözlerimi dinlendiriyordum.'' diye tekrar kafamı sıraya koyduğumda;
''Yarın seni izleyeceğim Siyah İnci. Bu kadar okulda dolanmak yeter, gidiyorum.'' diyerek gitti. Çok bile durmuştu okulda. Hayır anlamıyordum bir de dersleri iyiydi.
Son derse kadar uyumuştum. Zaten bir günlük enerjimi sabah kantine hoplaya zıplaya giderek harcamıştım.
Omzumu delen bir parmakla sinirle kafamı sıradan kaldırıp, omzumda krater oluşturan hayvana baktım. Tabiki de Çağaydı.
''Az kalsın seni sınıfta unutuyorduk lan.''
''Kızım ne uyudun bütün gün ya, ayrıca Boramir hep seni izledi durdu.'' Güneş heyecanlı bir ifadeyle bunu söylediğinde suratımda nedensizce oluşan aptal sırıtmayı farkedip yanlış anlamasınlar diye somurttum. Hayır yani mal mıyım neyim, ne var bunda sırıtacak. Uyurken maymun gibi olurdum, kesin bakıp bakıp tiksinmiştir.
''Lan hala uyanamadın sen, servisi kaçıracaksın yürüsene.''diyen Çağay'ın koluna parmağımı sokup ''Ödeştik.'' dedikten sonra sınıftan çıktım. Ne konuşacak ne de yürüyecek halim vardı. Yani her zamanki gibiydim.
Eve geldiğimde çantama uçan tekme atarak mutfağa kadar savurdum ve yavaşça odama çıktım. Eğer uyursam yarın çok uyuşuk olurdum. O yüzden odama çıkıp yabancı dizi izlemeye karar verdim. American Horror Story açtım ve diziden çok Tate'i izledim.
Saat 3 olduğunda uyumaya karar verdim yarış için 9'da yarışın yapılacağı spor salonunda olmam gerekiyordu. Ben saat 6'da kalkıp bir saat koşu yapacaktım. Yarışın verdiği heyecanla beynim uyuştu ve daha fazla dayanamayıp uyudum.
--
Sabah alarmın sesiyle yataktan zıplayarak kalktım, büyük gündü sonuçta. Saçlarımı olduğu gibi dağınık topuz halde bıraktım ve siyah spor şortumu, siyah askılı badimi ve lacivert ceketimi üzerime geçirerek aşağıya indim. Dolaptan su aldım ve sahile kadar sekiz tur koştum. Nefes nefese kapının önüne geldiğimde dayanamayıp merdivenlere çökmüştüm. Aç karnına yürümek bile işkence gibiyken, manyak gibi koşmuştum. Bir süre nefesimin düzene girmesini bekledim ve sonra eve girdim.Annem kahvaltı hazırlıyordu. İşe gitmeyecekti ve abimle birlikte beni izlemeye gelecekti. İzleyen sayısı arttıkça benim de heyecanım artıyordu.
Acele etmeden kahvaltımı yapıp, duş aldım. Üzerimi giydikten sonra, bir hafta önceden hazırladığım spor çantamı da sırtıma taktım. Annem abimi zorla uyandırıp ağzına iki üç lokma bir şeyler sokma derdindeydi. Ben inince abimi bıraktı ve yanıma gelip yanaklarımdan sıkıca öperek;
''Güzel kızım benim, kazanamasan bile en azından baban için bunu yapıyorsun. Bunu unutma. Ben başaracağına inanıyorum.''
''Bu kadar duygusallık yeter. Sanki evlendiriyorsun kızını. Alt tarafı iki yüzüp gelicek.'' diye kapıdan çıkan abime dil uzattım. Allahtan arkası dönüktü. Yoksa iki üç tel saçıma veda edebilirdim. Arkasından biz de çıktık ve arabaya bindik. Heyecandan kusacaktım.
Spor salonuna girdiğimizde ortalık biraz karışık ve kalabalıktı. Direk soyunma odasına girip, herkesin giydiği arkasında spor salonunun amblemi olan mayoyu giydim. Ya Boramir ve Çağay izleyecekti beni, nasıl rahat yüzecektim ben bunla.
Yarışın 5 dakika sonra başlayacağıyla ilgili anonsu duyduktan sonra üzerimdeki mavi bornozla çıktım ve havuzun yanına gittim. Yanıma direk Güneş ve Çağay geldi. Gözüm annemlere kaydığında yanlarında duran Poyraz'ı gördüğümde çok şaşırmıştım. Onun haberi bile yoktu. Kesin Çağay ağzından kaçırmıştır diye düşündüğüm sırada;
''Hiç bana bakma kızım ben bile unutmuştum yarışın olacağını.''
''Valla beni de biliyorsun Arya, Poyraz'a beş metreden fazla yaklaşamıyorum.'' diyen Güneşle Çağay'a;
''Tamam önemli değil. Çok heyecanlıyım zaten, ya havuza kusarsam. Ay valla rezil olurum.''
''Abartısız on yıl dilimden düşmezsin.''
''Ay Arya sakın bak kusayım deme, yut içinde kalsın. Sakın dışarı çıkmasına izin verme. Herkes toplandı bak başlayacak şimdi. Geç sen de yerine.'' diyerek beni kulvara doğru ittirdi Güneş.
Başhakemin ''Yerlerinize!'' komutuyla herkesle birlikte ben çıkış basamaklarına doğru gelerek depar durumunu aldık. O sırada yanıma baktığımda Hande'nin hemen yanımda yarışacak olmasına şaşırmıştım. Hatta o kadar şaşırmıştım ki ağzımdan ''ay hoşt ulan amınakodomon'' repliği kaçtı. Hande bana bakıp göz kırparak önüne döndü. Poyraz'a kimin haber verdiğini de daha fazla düşünmeye gerek yoktu anlaşılan.
Şaşkınlığım hala üzerimdeyken hakemin ''Çıkış!'' diye bağırması hiç işime gelmemişti. Şaşkınlığın etkisiyle suya öyle bi atlamıştım ki resmen çakılmıştım.
Hemen toparlanarak babamın öğrettiği gibi kocaman kulaçlar atmaya başladım. Hande benden yavaş kulaç atmasına rağmen benden daha öndeydi ve bir türlü ona yetişemiyordum. Biraz daha hızlanıp nefes alamayacak duruma gelene kadar kulaç attım fakat daha da geride kalmama neden oluyordu.
Yapamayacaktım, eğer babam burda olsaydı çok üzülürdü. Hayal kırıklığı yaşardı. Gerçi şuan aramızda olduğundan çok emindim, izliyordu. Titrek bir nefes alıp tekrar hızlandım. Fakat hande ve diğerleriyle aramda çok fazla fark vardı. Yapamayacağımı anladığımda bıraktım. Havuzun ortasında durdum, ağlamak üzereydim ve abimi aradı gözlerim. Fakat yoktu. Yerinde Boramir oturuyordu. Herkesin ortasında ağlayıp daha da küçük düşemezdim.
Herkes kaybettiğim için ağladığımı zannederdi fakat ben, babam için ağlayacaktım. O kadar çok utandım ki öyle çok utandım ki burada bulunan insanlardan değil, babamı düşünüyordum sadece. Ondan utandım sadece. Şuan gerçek anlamda yanımda olsaydı, sarılsaydım ağlasaydım doyasıya geçerdi belki.
Yarış umrumda değildi aslında babamı özlemiştim ben. Burnumda tütüyordu.. Bu kadar insan arasında onun özlemi, bu kadar kalabalık arasında olan yalnızlığım ve o geçmeyen tuhaf boşluk. Yalnız olmaktan daha kötü bir şey varsa o da bu kadar kalabalık arasında yalnız kalmaktı.
Boramir yaklaştı havuza doğru.
''Hadi yaklaş Siyah İnci. Ağlamana izin vereceğim.'' diye elini uzattığında tuttum elini. Havuzdan çıkmama yardım etti ve başımı omzuna bastırdı hemen. Daha fazla tutamadım kendimi. Ağladım, sanki yıllardır ağlamıyormuşum gibi ağladım. Her şeyi içimde biriktirmişim. Ne varsa döktüm içimden kelimelerle değil, gözyaşları ile. Ağlarken içim acıdı, daha çok ağladım. Hem Handeye olan hırsımdan ağladım, hem babama olan utancımdan. Ben ağladım, Boramir daha çok sardı.
Ne kadar süredir Boramirle o halde kaldık bilmiyorum. Annemin gelip;
''Ağlama ama herkes seni güçsüz sanacak. Hem baban nasıl mücadele ettiğini görseydi seninle gurur duyardı.'' demesiyle başımı kaldırıp biraz da ona sarıldım. Ağlamam çoktan durmuştu.
''Ama pes ettim anne.'' dedim çatallaşan sesimle.
''Nefessiz kalıp ölmenden iyiydi sümüklü.'' diye burnumu sıktı Çağay.
''Hay anasını ya, cidden sümüklü.'' dedi ve elini üzerimdeki havluya sildi. Her durumda beni güldürebiliyordu.
Annem arabaya gideceğini söyleyip gitti, Güneş ise sanki Boramir ile konuşmak istediğimi anlamıştı ve Çağay'ı zorla kolundan çekiştirip yarın dershanede görüşeceğimizi söyleyerek gitmişti. Boramir'e döndüm;''Sakın teşekkür etme, alışkın değilim zaten böyle şeylere.'' diyerek gözlerini kaçırdı. Bu haline gülmek istesemde gülecek durumda değildim.
''Teşekkür ederim.'' dedim ve daha fazla utandırmamak için arkamı dönerek hızla soyunma odasına gittim. Çoktan boşalmıştı. Hande'nin yüzünü görmek istemiyordum, herkesin dağılması iyi olmuştu bu yönden.
Soyunma odasında yere çöktüm ve Boramir'i düşündüm. Babam gibi sarılmıştı bana. Sanki kimse ağladığımı görüp benimle alay etmesin gibi sarılmıştı. Huzur vermişti en başta. Güven, mutluluk,sevgi... Hissettiğim çok başka bir duygu daha vardı. Ama kendime itiraf etmekten korkuyordum.
Bir daha sarılsa Boramir bana ömür boyu kalırdım boyun çukurunda. Huzur oradaydı sanki. Ömür boyu yaşayabileceğim yerdi. Bir daha sarılsa Boramir bana ölebilirdim boyun çukurunda.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Kedi Kaçtı
Humor''Kızım manyak mısın, kedinin kafasına niye ekmek fırlatıyorsun?'' ''Yesin diye'' ''Aa olur mu öyle kuru kuru ekmek, al şu ocaktaki tencereyi de fırlat ayıp olmasın hayvana''