Multimedia-Boramir
Okulun ilk günü o kadar da ekşınlı değildi. Okuldan sonra direk eve geldim. Annem işten gelmemişti, doktor olduğu için bugün nöbeti vardı. Abim Aybars eve fazla uğramazdı. Normalde üniversiteye gitmesi gerekirken ilk sene kazanamamış bu senede iyice boşlamıştı. Bizim evin garajını kendisi için ev haline getirmişti ve genellikle orada yaşardı. Bende yalnız kalmak istediğim zamanlar oraya giderdim. Babam ise iki sene önce ani bir kalp krizi ile vefat etmişti. Hala üzerimden acısını atamamıştım, onu çok özlüyordum kim özlemez ki ilk aşkını...
Abimi çok severdim çünkü o yeri gelince babam olurdu, sevgilim olurdu, her şeyim olurdu. Her ne kadar başkalarına karşı umursamaz da olsa hep yanımda olurdu. Bir şeye ihtiyacım olduğunda annemden önce o olurdu.
Ben esmer olmama rağmen abim sarışındı buda bana şansımın bir kere daha götüyle güldüğünün kanıtıydı...
Sabah alarmın sesiyle uyandım, uyanmadım sadece gözlerimi açtım. Uyuşuk adımlarla banyoya girdim. Duş aldıktan sonra on dakikada tüm işlerimi halledip saçımı yandan dağınık bir şekilde ördüm. Aşağı indiğimde annem kahvaltıyı hazırlamıştı. Yemek yerken annemi inceledim, annem sarışındı ve mavi gözleri vardı ismi gibi meleklere benziyordu. Annem çok neşeli bir insandır, bir araya geldiğimizde çoğunlukla eğleniriz fakat iki senedir hayatımızda eğlenceye yer yoktu.
Kahvaltımı hızlıca yapıp evden çıkarken, annem de ağzıma biraz daha yemek tıkıştırmakla meşguldu. Biraz daha oyalansaydım servisi kaçıracaktım, ama kaçırmadım. Bugün yürüyüp gidecek kadar halim yoktu. Servisten inip sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfa girdiğimde test çözenler mi dersiniz , kitap okuyanlar mı.. Ben olsam hiçbirini demem çünkü şuan tam anlamıyla sınıftan birbirlerini elleyen erkekler, makyaj yapan kızlar ve tepişen orangutanlarla karşı karşıyaydım. Hepsine öldürücü bakışlarımdan atıp en arkaya Çağay ile Güneş'in yanına gittim. İkisi yan yana oturuyordu ve ben onların bir arkasında tek başıma oturuyordum. Çağay her zaman ki gibi uyuyordu, Güneş ise tumblrda takılıyordu. Sanırım ders boştu çünkü hoca gelmemişti. Eğer hoca gelseydi hoca gelmiş olurdu kendimi bu düşüncemden dolayı tebrik ettim.
Dün intikamımı alamadığım için bir yılan edasıyla masum masum uyuyan Çağay'a bakış attım. Aklıma gelen fikirle kantine doğru yürümeye başladım ve buzlu bir su aldım zaten sabah olduğu için sıra yoktu. Sınıfa doğru yürümeye başladım, gelene kadar Çağay'ın uyanmamış olmasını umuyordum. Sınıfa girdiğimde şansım bana ilk defa ağzıyla gülmüştü. Yavaş yavaş yaklaşıp, buzlu suyu Çağay'ın ensesinden sırtına doğru boşalttım. Çağay öyle bir sıçradı ki o an ki şokla güneşe kafa atmıştı. Gülmekten kusacak duruma geldiğimde Güneşe baktım, burnu kanıyordu. Elini yüzünü yıkamak için lavaboya gideceğimiz sırada, dün erkekler tuvaletinde gördüğüm iki çocuk bizim sınıfa giriyordu. İşimizi hallettiğimizde sınıfa döndük. Çocuklardan biri benim yerime oturmuştu. Esmer kahverengi saçları ve saçından daha açık kahverengi tonunda gözleri vardı. Kaslı olduğu buradan bile anlaşılıyordu. Boyu 1.80 civarındaydı açık söylemek gerekirse sarışın bir erkek kadar çekiciydi.
Sırama doğru ilerlemeye başladım. Gayet rahat bir şekilde yayılmıştı. Kendimi tutamayıp, kibar bir şekilde
''Babanın koltuğunda gibi yayılmış olabilirsin ama burası benim sıram ve biz okuldayız.'
'Tepki vermesini bekliyordum. Ters ters baktı, sırayı ittirip sınıftan çıktı. Tepkinin Allahını verdi. Ne bu trip yani ? Bad boy olma çabaları mı ? Ay götüüm.
Tenefüs zili çaldı, Çağayla beraber kantine indik. Güneş Çağaya tripli olduğu için sınıfta oturdu. Çağay kantinde her zaman ki gibi sıranın en önüne geçerken arkadan iki kişi Çağayı itip önüne geçti. Çocuklardan birisi bizim sınıfa yeni gelen sarışın çocuktu. Çağay sarışın olanın kolunu ittirip
''Napiyon lan sen?'' diye çıkıştı.
Çocuk cevap verecekken Çağayın kolundan tutup uzaklaştırdım, sakinleşmesi için bahçeye çıktık ve Çağaya dönüp
''Ne bu sinir yanlışlıkla çarpmıştır daha ilk günleri anlayışlı olabilirsin'' dedim.
Çağay ise seslenmedi ve yürümeye devam ettik. Boş banklardan birine oturmak yerine çimenlerin olduğu bölüme gidip ve bir ağacın altına oturduk. Bir süre hiç konuşmadan oturduktan sonra sıkıldım ve çimenlerden bir avuç koparıp Çağayın yüzüne üfledim. Tabi Çağay öküzünden bahsediyoruz,kafamı alıp çimenlere sürteceğini nereden tahmin edebilirdim ki? Saçımdan alevler çıkacağını düşünürken, Çağay durup yüzüme baktı ve
''Böyle daha güzel oldun, yüzüne renk geldi'' deyip hunharca gülen adama diss attı.
Ölümcül bakışlarımı ve ''ben gülüyom mu'' ifademi üst üste fırlatırken
''Tamam tamam'' diyip saçlarımı karıştırdı. Bunu hep yapardı, sinir olurdum fakat severdim de.
Biraz daha oturduktan sonra ders zili çaldı ve sınıfa çıktık. Dersimiz müzikti. Müzik öğretmenimiz Ceyda hoca tam bir yılandı. Gudubet suratlı meymenetsizin tekiydi. Ama yine de iyi kadındı. Yoklamayı aldıktan sonra serbest olduğumuzu söyledi. Sonra sınıfa yeni gelen sarışın çocuktan kendini tanıtmasını istedi.
''Adım Doğukan Açıkgöz. Doğa kolejinden Boramirle birlikte geldik.'' dedi.
İçimden ''Demek ki bana trip atan çocuğun ismi Boramirmiş'' diye geçirdim.
Boramir sınıfta yoktu, yeni farketmiştim. Fakat çokta üstünde durmadım. Bir süre daha sırada uyumaya çalışırken, yanıma birinin oturduğunu farkettim. Kafamı çevirdiğimde Doğukan'ı görmeyi beklemiyordum. Soğuk bir sesle
''Bir şey soracağım'' dedi.
''Dinliyorum'' dedim, onun aksine sakin bir tonla.
''Bir önceki ders Boramir'in sinirleneceği bir konudan bahsetmişsin. İlk ve son kez uyarıyorum, ona babasından bahsetme'' dedi ve kalktı.
Başımıza bir tane daha bad boy çıkacaktı anlaşılan. Her zamanki gibi fazla umursamayıp zil çalana kadar biraz daha uyudum. Öğle arasına kadar tüm dersleri uyuyarak geçirdim. Zaten ilk hafta olduğu için ders işlenmiyordu.
Zilin çaldığını Çağayın beni öküz gibi dürtmesiyle anladım. Güneşi de uyandırıp yemekhaneye indik. Yemek tepsilerimizi alıp sıraya geçtik o sırada Çağay menüde hangi yemekler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Etli bir yemek olması için bildiğim tüm duaları ediyordum içimden. Çünkü okuldaki bir çok kızın aksine eti çok severdim. Menüde mantı ve pilav üstü tavuk vardı sanırım şansım bana ikinci defa ağzıyla gülüyordu.
Yemeğimizi alıp oturduktan sonra Çağay ve Güneş sakince yemek yerken ben çoktan tavukları bitirmiştim. Onlar bu halime fazla alışkın olduğu için fazla çekinmiyordum gerçi konu et olunca kimseden çekinmiyordum. Bir süre sonra yan masaya Doğukan , Boramir ve başka sınıfta olan çocuk geldi. Çocuk önceden beri bizim okuldaydı fakat fazla soğuk olduğu için tanışmıyorduk. Boramire baktım ve benimle konuşurken ki halinden eser yoktu. Önündeki mantıyı iki dakikada bitirip adeta bir öküz gibi Doğukanın mantısını da yemeye başladı. Bir ara tabağıda yedi mi diye yoklama ihtiyacı duydum ama tabak masada tertemiz duruyordu. Sonra izlediğimi farketmesinler diye önüme dönüp yemeğimi yemeye devam ettim. Yemeğimi bitirip Çağayla Güneşe baktım hala bitirmemişlerdi. Onlar bitirene kadar beklemek istemediğim için bahçeye çıkacağımı söyleyip sınıfa çıktım.
-Boramirden-
Okulun ilk günü okulun önünde Doğukan ve Emiri bekliyordum. İkisi de çocukluktan beri arkadaşımdı. Doğukan okuldan atıldığım zaman beni yalnız bırakmayıp benimle beraber bu okula gelmişti . Emir ise bu okul evlerine daha yakın olduğundan burada okuyordu. Bir süre daha bekledikten sonra ikisi de gelmişti. Daha sonra okulun bahçesinde yürümeye başladık. Okuldan nefret ediyordum her şeyden nefret ediyordum nefes almaktan nefret ediyordum. Beni şu hayata bağlayan tek şey kız kardeşim Selindi. O olmasaydı daha fazla katlanamazdım yaşadıklarıma. O ise benim geldiğim okulda devam ediyordu zaten buraya gelme sebebimiz bir bakıma oydu.
Müdürün yanına gidip sınıflarımızı öğrendikten sonra sınıflara gidecektik. Doğukanla aynı sınıftaydık 12-D. Emir ise 12-A daydı. Doğukanla Emir kantine gitmek için yanımdan ayrıldılar bende direk sınıfa gittim. Sanırım ders boştu yoksa bu kadar insanın hayvan gibi davranmalarının başka bir sebebi olamazdı. Hiçbirini tanımıyordum ama şimdiden nefret ediyordum. Gözüm en arkadaki boş sıraya çarptı ve kimseye birşey demeden gidip sıraya oturdum. Can sıkıntısından telefonu elime aldım bir tane mesaj gelmişti Selindi okula gidemediğini daha doğrusu evden bile adım atamadığını yazmıştı. Hiçbir şey yazamadım , yazamazdım . Ne diyebilirdim ki ? Babamın ölümünden sonra üç ay boyunca eve kapanmıştı. Hiçbir şey yazamadım eve gidince yanında olacaktım.
Daha fazla sınıfta duramadım ve sigara içmek için lavaboya gittim. İki üç sigaradan sonra Emirle Doğukan yanıma geldi. Doğukan;
''Nerdesin olum sen sabahtan beri seni arıyoruz'' dedi. Bende elimdeki sigara bakıp;
''Kafam bozuldu biraz'' dedim. Onlarda durumu anlamış olacaklardı ki Emir dönüp;
''Okulda ilk gün hiç çekilmiyor he ne dersiniz mekana gidelim mi ?'' diye sordu. Bana uyardı hatta çok iyi uyardı Doğukanda onaylayınca tam kapıdan çıkıyorduk ki bir kız aniden tuvalete girdi bize şaşkın şaşkın bakıp hiçbir şey demeden aniden geri çıktı. Deli midir nedir. Yanımdakiler gülse de ben umursamadan devam ettim.
Ertesi gün diğerlerini beklemeden direk sınıfa gittim ve arka sıraya oturdum bir süre sonra sınıfa iki kız girdi ve diğeri bana doğru yürümeye başladı beni biraz süzdükten sonra ;
''Babanın koltuğunda gibi yayılmış olabilirsin ama burası benim sıram ve biz okuldayız.' dedi.
Ve bana demesi gereken en son şeyi söyledi sinirimden kudurmuştum ama daha ilk günden olay çıkarmamak için sırayı iterek direk sınıftan dışarı çıktım. Derse girmedim ve bir süre bahçedeki bankta oturdum. Öğle arası olmuştu bende yemekhaneye gitmek için diğerlerinin yanına gittim.
-Arya-
Sınıfa çıktığımda ders programına baktım. Son iki dersimiz matematikti. Büyük ihtimalle ders işlemeyecektik. Zaten bu gün yorgun hissediyordum ve eve erken gidip dinlenmeye karar verdim. Çantamı toparlayıp Güneş'e mesaj atıp haber verdim. Çağay'a ayrıca bir mesaj atmama gerek yoktu. Güneş zaten söylerdi. Okul kapısına doğru yürürken bahçede Doğukan ve Boramir'i gördüm. O sırada sanki baktığımı anlamış gibi Doğukan da bana baktı. Aslında Doğukan sarışındı. Sarışın olmasıyla birlikte fiziği de kusursuzdu. Dudağında piercing vardı ve çok havalı gözüküyordu. Ama tanımadığım bir insan, sarışın bile olsa, ilgimi çekmezdi. Okul kapısından çıkıp yürümeye devam ettim. Hava güzeldi ve yürüyerek gitmeye karar verdim. Kısa sürede eve ulaştım. Abim salonda oturuyodu, biraz şaşırmıştım çünkü eve doğru düzgün uğramazdı. Gülerek yanına gidip;
''Napıyon lan kerata'' deyip karşısına oturdum. Ama beklediğim gibi tepki vermeyip ciddi bir şekilde;
''Konuşmamız lazım, ciddi bir konu'' dedi. Sıkıntılı görünüyordu.
''İyiyim ya bende, napim oturuyom öyle'' diyerek trip attım. İfadesini bozmayıp, yüksek sesle;
''Arya! Ciddi bir konu dedim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Kedi Kaçtı
Humor''Kızım manyak mısın, kedinin kafasına niye ekmek fırlatıyorsun?'' ''Yesin diye'' ''Aa olur mu öyle kuru kuru ekmek, al şu ocaktaki tencereyi de fırlat ayıp olmasın hayvana''