Herkesin morali bozuk olduğunda, sinirlendiğinde veya stres atmak istediğinde rahatlamak için yaptığı bir yöntem vardır. Benimki de yüzmek.
Yüzmek sadece rahatlamak için yaptığım bir şey değildi. Babamdan kalan miras gibi bir şeydi benim için. Hep çok iyi yüzdüğümü ve yarışlara katılmamı söylerdi. Fakat cesaret edemediğim için yarışlara katılmazdım.
İyi yüzdüğümün farkındaydım ama yarışlarda kaybedersem rezil olacağımı düşünürdüm. Bu tür konularda takıntılarım vardı.
Mesela düşmek benim için eğlenceli bir olaydı. Ama tek başımayken. Kalabalıkta düştüğümde rezil olduğum için düştüğüm yere gömülmek isterdim. Bir de yanımdakiler düştüğümde gülmeyip ciddi bir tavırla bakıyorsa o zaman daha da fazla rezil olduğumu düşünürdüm. Rezillik.
Son bir haftadır aklımda hep yarışlara katılmak vardı. Okulun panosuna asılan bir afişte görmüştüm yarışların başladığını. Başlarda pek umursamasam da Çağay ve Güneş'in ''Gitmezsen ölümü gör bak çocuklarımızın başı için'' diye ettikleri kötü dualara daha fazla dayanamadım.
Aslında istemediğim bir şeyi hayatta yapmazdım. Demek ki içimden bir yerden istiyormuşum.
Hadi hayırlısı diyerek konuyu içimden kapattım. Bugün hafta sonuydu en sevdiyiiiiim değildi tabi ki. Çünkü 12.sınıf iseniz ve girmeniz gereken abudik gubudik bir sınav var ise hayat gerçekten çok zor.
Geçen haftalar dershaneyi ekmiştim ama daha fazla devam edersem annem kızım demez otuz iki yerimden pıçaklardı. Güneş, Çağay ve ben aynı dershaneye yazılmıştık, ve sınava girmediğimiz için büyük ihtimal aynı sınıftaydık. Kıyafetlerimi giyip hazırlanmaya başladım. Okuldan nefret ediyordum fakat dershaneden daha çok nefret ediyordum.
Derslerim iyiydi, ama çalışmıyordum günlerimin çoğu ''bugün başlayacağım'' demekle geçiyordu ama ben inanıyom bir gün başlayacağım. Hem önemli olan çalışmadan yapabilmekti. İçimden kendimi avuturken Çağay ve Güneş'e mesaj çaktım dershanede buluşacaktık zaten yakındı otobüse filan gerek duymuyordum.
Dershaneye gidince sınıfımı öğrendim ama tahmin ettiğim gibi olmadı Güneş ve Çağayla farklı sınıftaydık. O kadar plan yapmıştım ve boşa gitmişti. Baba yorgun yaklaşmayın.
''Ya müdürle filan konuşsak aynı sınıfta olamaz mıyız?''
''İlk günden sanmıyorum bence biraz şeapalım sonra şeaparız.''
''Hmm çok açıklayıcı konuştun Çağay.''
''Ya kızım işte birkaç hafta derse girelim sonra bahane filan buluruz.''
Güneşte onaylamıştı. Biraz daha zaman geçirdikten sonra zil çalmıştı. İstemeyerek sınıfa doğru yürümeye başladım.
Sınıf kalabalık değildi ama şimdiden gerilmiştim dershane ortamını hiçbir zaman samimi bulamamıştım. Arkaya geçip oturdum. Biraz gözlem yaparken yakışıklı bebelerin olduğunu fark ettim ve daha da kötü oldum, hiç rahat edemezdim şimdi. "Neyse Arya , sende okumaya mı geliyon başka şeye mi, neler düşünüyon tvbe tvbe" deyip sinsi düşüncelerimi bir köşeye atıp onları yalnız bıraktım.
Sınıfa biraz daha öğrenci gelince hocada sınıfa geldi. İlk ders ebedi yat mış. Evet ebediyen uyurum bu derste evde okuduğumda hemen anlıyordum zaten. Hoca bayandı Allahım bayan hocalar her zaman beni korkutmuştur diye düşünürken sınıfa en son istediğim kişi girdi.
Ben duvar kenarında ortalarda bir yerlerde oturuyordum. Sınıf 15 kişilik olduğundan önüm arkam sağım solum boştu. Ben içimden ''Güzel allaam inşallah benim yanıma oturmaz çok amin'' diye dua ederken önüme oturdu. Neyse yanıma oturmasından iyidir derken kalktı arkama oturdu. Dengesiz midir nedir, anlamıyom.
''Nereye baksam seni görüyorum zaten, bir de burda çıktın karşıma. Bence evren bize bir mesaj yolluyor.''
''Aaaaa Poyraz sen mi geldin? Hiç görmedim. Ne zaman geldin. Ben de kalkıyordum byü.'' diyerek kalkacakken saçımdan tutup oturttu.
En nefret ettiğim şeyler feat Poyraz.mp3
''Ya mal mısın çocuk ne çekiyorsun saçımı''
''Otur diye çektim güzelim, kızma hemen.''
''Sana varya ingilizcede shit derler. Ayrıca bana güzelim deme rahatsız oluyorum.''
''Hocam önümdeki kız çok konuşuyor lütfen uyarır mısınız? Derse odaklanamıyorum.''
''Tamam hadi sessiz olun çocuklar.''
Poyraza dönüp hırladıktan sonra sesimi kestim. Allahım neden ben, hayatın bana bir cilvesi mi bu nedir? Poyraz pis pis sırıtırken o ilahi sesi duydum. Hayır Nihat Hatipoğlu değildi. Zil çalmıştı. Sınıftan uçan adımlarla Çağayların yanına gittim. Poyraz da peşimden geliyordu. Hep beraber terasa çıktık.
Şu dershanede sevebileceğim tek şey burası olabilirdi. Yüksek ve manzarası çok güzeldi. Elimizdeki kahvelerle masaya oturduk.
''Allahım şu an bu manzarayı izlerken ölebilirim. Hazırım.''
''Allahım şu an bu manzarayı izlerken uyuyabilirim. Hazırım.''
''Allahım şu an bu manzarayı izlerken zil çalarsa intihar edebilirim. Hazırım.''
''Arya yeter. Manzarayı mi izlemek istiyon, ölmek mi istiyon, uyumak mı istiyon bi karar ver.''
''Manzarayı izlerken uyumak, uyurken de ölmek istiyorum. Hazırım.''
''Allahım Arya yanımdayken her şekilde ölebilirim. Hazırım.''
''Allahım Poyraz biraz daha Aryaya yavşarsa öldürebilirim. Hazırım.''
Biz böyle sehlik sehlik oturup konuşurken zil çalmıştı. İntihar ediyom ben by. Qandırdım.
Güneş ve Çağay üst kattaki sınıftalardı. Poyraz ve ben de alttaydık. Poyrazla birlikte aşağıya doğru inerken bir çocuk bana çarpmıştı ve merdivenden düşecekken son anda duvara tutunmuştum. Başkası olsa kolumdan tutar beni kurtarırdı. Ama Poyraz bu, böyle şeyler beklemeyin ondan.
''Keşke düşseydin ne dalga geçerdim be.''
''Benim kendime bir süpermen bulmam gerek. Lazım oluyor böyle durumlarda.''
''Ben ne güne duruyorum güzelim ;)););))));)''
''Az önce düşecekken beni duvar kurtardı. Duvar diyorum bak. Senin kadar yakışıklı olmasa da kurtardı.'' hay dilimi kedi soksun.
''Sen bana yakışıklı mı dedin az önce?''
''Hayır demedim.''
''Dedin işte duydum.''
''Ya demedim uydurma. Aaa bak hoca girecek şimdi sınıfa. Hep senin yüzünden geç kaldık.'' diye konuyu süpppper kapatıcı gücümle kapattım. Fondoten gibi kızım maşşallah.
Ders matematikti. Tamamen bildiğim konuları anlattığı için dinlemedim. Matematiğim iyiydi ama içimden iyiydi. Yani içimden yapabiliyordum fakat sınavda dışıma dökemiyordum. O yüzden zil çalana kadar hocanın kaç kere 'arkadaşlar' dediğini saymaya başladım.
Zil çaldığında Poyraz yanıma gelip oturdu.
''Kaç ders daha var?'' dedi.
''Toplam dört ders sürüyor. Biz iki tanesine girdik. Dörtten iki çıkarsa genellikle iki kalır.''
''Ciddi misin?''
''Neden?''
''Dörtten iki çıkarsa iki kalacağını ilk defa senden duyuyorum.''
''Matematiksel zekamı konuşturdum burada ne dalga geçiyon?''
''Arya kalk çıkalım şu sınıftan.'' diye kolumdan sürükleyerek Çağayların sınıfının önüne getirdi. Hep birlikte kantine gidip oturduk.
Son iki ders dersi dinledim. Tenefüste de uyudum. Diğerleri ne yaptı bilmiyorum. Eve Poyraz ile gidecektim. Çağay ve Güneş'in evi bizim eve tersti. Ya ben yolu uzatacaktım ya da onlar. Fakat hepimiz yorulduğumuz için yolu uzatmadan herkes kendi evine gitti.
''Eğer yolda Aryaya yavşarsan ben de sana yavşarım Poyraz.''
''Çağay lütfen bana yavşar mısın? Çok merak ediyorum.''
Ben kafayı yemeden, bunlar birbirlerini yemekten vazgeçmeyecekti anlaşılan.
''Bence siz ikiniz birbirinize yavşayın Güneş ve beni de şu çocuk gibi atışmalarınızdan uzak tutun. Nasıl fikir? Süper demi? Bence de.''
''Eve gidince beni ara Arya.''
''Öptüm.'' diye ikisine de öpücük attıktan sonra yürümeye başladım. Poyraz da yanımdan yürüyordu.
''Arya gel eve gidene kadar bir oyun oynayalım.''
''Nasıl bir oyun?''
''Eve gidene kadar sevgilim ol.''
''Puahahah''
''Ciddiyim. Yanlış anlama. Tabiki de sevgilim ol istiyorum. Ama seni bunun için zorlayacak değilim. Sadece merak etmiştim. Ama istemiyorsan sen bilirsin.''
''İstemiyorum. Ama kırılma, arkadaşın olarak hep yanında olacağım.''
''Şimdi duygulanıp ağlamamız gerekiyor. Sonra sarılmamız.''
''Poyraz hadi bi oyun oynayalım.''
''Sevgilicilik oyunu mu?'' gözleri resmen kalp şeklini almıştı.
''Ya çocuk tabiki de hayır. Eve gidene kadar yarışalım. Kaybeden en korktuğu şeyle yüzleşsin?''
''En çok neyden korkuyorsun?''
''Kedi. Peki sen?''
''Ya ne biçim kızsın. Az bi hayaletlerden, perilerden filan kork. Kız dediğin kedi sever.''
''Soruma cevap ver.''
''Ben hiçbir şeyden korkmam. Kazansam da kaybetsem de iddia beni etkilemeyecek yani.''
''O zaman yarışmamızın bir anlamı yok.''
''Yarışalım. Bana göre de bir ceza buluruz. Tabi kazanacağım için gerek kalmayacak.''
''Tamam üç dediğimde başlıyoruz.'' Biiiiir dediğim an hemen koşmaya başladım. Hayır hile yapmadım. Sadece işimi garantiye aldım.
Hile yapmama yani işimi garantiye almama rağmen beni geçip gitmişti. Hatta kaybolmuştu. Eve kadar koştum. Kapıda elinde portakal suyuyla oturan bir Poyraz beklemiyordum.
''Kediler havlar mıydı yoksa miyavlar mıydı? Ben pek hatırlamıyorum da. Ama zaten yarın görmüş olacağız. İyi yüzleşmeler güzelim.'' diye burnumu sıkarak dingil gibi güldü.
''Keşke eline sümük bulaşsaydı.'' diye arkama bile bakmadan eve yürüdüm. Yüzümde ''sıçtım galiba'' gülümsemesi vardı. Sanırım tam olarak böyle bir şeydi =))=)))=))).
Yarın pazardı. Dershaneli bir pazar. Tamam dershane güzel bir şey değildi ama tenefüsleri seviyordum. Açıkcası bu gün Poyrazla da güzel eğlenmiştik. Eskisi gibi. Çağay'ın da onu kabullenmesi çok iyi olmuştu. Bu kadar uyanık olmak yeter diyerek açk olan sol gözümü de kapatıp uyudum. Sağ gözüm yarım saat önce uyumuştu.
Sabah uyandım. Ama nasıl uyandım hiç sormayın. Söylemem.
Hava biraz serindi. Eylülün sonları hep yağmurlu olurdu burada. Fazla vaktim yoktu kahvaltı etmeden hemen evden çıktım. Bir de abimin yanına indim. Uyuduğunu biliyordum o yüzden ziline basıp kaçtım. Bu saate kadar uyumak zararlıydı yani kötü bir amaçla yapmadım. Tam kaldırıma çıktım yürümeye başlıyordum ki telefonuma mesaj geldi. Tanımadığım numaraydı.
"Dershaneden çıkar çıkmaz sahile gidiyoruz, itiraz yok." -Poyraz.
Numarayı kaydettim.
''Bu gün başımıza neler gelecek acaba. Sıçmayalım da....''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Kedi Kaçtı
Humor''Kızım manyak mısın, kedinin kafasına niye ekmek fırlatıyorsun?'' ''Yesin diye'' ''Aa olur mu öyle kuru kuru ekmek, al şu ocaktaki tencereyi de fırlat ayıp olmasın hayvana''