Kaybetmek. Tam anlamı ile kaybetmek. Şuan çıkmaz sokaktaydım. Nasıl olurda kendimi burdan kurtarabilir dim. Bende bilmiyordum.
Kalbim ağrıyordu, acı çekiyordum. Arkamı dönüp baksam. O çok güvendikleri öğrencilerinden biri olan Elenayı nasıl güvenebilirlerdi.Yüzüm yoktu yer yarılsada içine girsem şu an. Ailem bana karşı duydukları sonsuz güven yıkılır mıydı? O çok istediğim avukatlığı yapa bilirmiydim? Biliyorum arkamı dönsem şayet karşılaşacağım manzara da neler olucağını da biliyordum. Sicilime işlenecekti en kötüsü de bu ya zaten.
Bazen çok bilmekte işe yaramıyormuş. Derin bir nefes aldım elimi kalbime götürdüm ama zorlandım. Kırık bir kalp titreyen el. Yavaşça ayağa kalktım. Ve titreyen iki bacak da vardı tabikide. Son kez havayı içime çekip arkamı döndüm.
Karşılaştığım manzara o bu düşündüğüm kişi değil. Onun ne işi vardı burda ve nasıl biliyordu benim burda olduğumu ya da oda mı benim düşündüğüm şeyi matematik sorularını cevaplarını çalmaya geldi. "Senin burda ne işi var" kollarını önünde bağladı karşımda mimiksiz bir şekilde durdu.
"Tam da düşündüğüm şey üstüne gelmişim" anlamıyordum o bugün başlamıştı. Nasıl düşündüğü şey olabiliyordu. Güvenmiyordum çünkü onu hala tanımıyordum. Şuan belkide benim arka resmimi bile çekmiş olabilirdi. Müdüre götürebilirdi farklıda olabilirdi. Tutup kolumdan da yapabilirdi.
"Düşündüğün şey ne?" Elimdeki cevap kağıtlarını dolaba geri koydum. Önünde dikilerek ona karşı mat olamamak için içten nasıl olsa yıkılsamda karşısında dimdik ayakta durmaya çalıştım. "Gözlemlemelerim çok iyidir. Güneşe matematik sınavın olduğunu söylediğinde için de rahatsız bir duygu vardı"
Eliyle sus işareti yaptı."ve yanından geçerken de bu gözlemlediğim de doğru çıktı. Seni takip ettim." Bir takipçi çıktı başıma. Arkadaşlarım olayı anlamamazken nasıl oluyorda bugün gelen kişi anlar. "Tamam gördün yaptım evet pişmanım elimden gelen bu değildi sadece bir anlık gaflet şimdi beni müdüre şikayet edebilirsin"
Eliyle saçlarını karıştırdı. Bir adım artıp önümde durdu. Parfüm kokusu inanılmaz güzel kokuyordu. Kafamı iki yana salladım şuan konun bununla alakası yoktu. Kendime gelmeliydim. "Seni şikayet edicem demedim. Ve yapmıcamda"
Bir adım da ben ona karşı attım önünde durup kafamı kaldırdım aynı boyda değildik ben 1.69 boyundaydım. "Şikayet etmiceksen burda ne işin var?" Güldü gözlerini üstümden çekip cama baktı. 1 dakika gözleri camda oyalandı sonrada duvardaki saatte baktı."aptalca bir oyun kuruyorsun ama tam derine inmiyorsun ha derine inmiyorsun derken iyice araştırmıyorsun"
Bu söylediği cümlede tokat gibi beni kendime daha çok getirdi. Evet bir şeyleri kafama koyarsam o an dünya benim için durur o kafamdakini yapardım. Sonuçları nasıl olursa olsun umrumda dahi olmazdı. "Yani evet de ne anlatmak istiyorsun daha açık olurmusun?"
YOU ARE READING
AŞK LAZIM
Teen FictionBiz üç arkadaş. Sevgi,bağ ve daha fazlası. Biz üç dost. Kalp, acı, kader olan kısacası her şey. Biz üç aile. Birbirimize, güven, sadakat koruyucu olan gene her şey. Birbirimizden hiç ummadığımız anda olan hayatlar. En yokuşu, en ağırı, en mutlusu...