Devran kendi acısından Sahra'nın o davetiyeyi alınca çöküşünü anlamamıştı. Arabasını sahilin kenarına çekmiş sert bakışlarıyla denizi izliyordu. Zeliha'nın o yumuşak sesi geliyordu kulağına ne çok istemişti Zeliha'yı karısı yapmak ama kader onları ayırmayı seçmişti. O sert bakışlarından bir damla yaş düşmüştü yüzüne, sevdiği kadını başka bir adama kaptırmanın acısını yaşıyordu Devran. Zeliha'nın ona hiçbir şey söylemeden başka bir adamı kabul etmesini kabullenemiyordu. Ama bunu gidip sormayacaktı Zeliha'ya, üzüldüğünü göstermek ona göre değildi. Berfu'ya yaklaşmayışının sebebi kuzenine olan aşkıydı Devran'ın. Peki ya şimdi ne olacaktı? Devran acısını Zeliha için yaşarken, Berfu ne yapıyordu? Berfu ölüyordu. Yıllardır sevdiği adam meğerse yanıbaşında ki kuzenini seviyordu. Berfu Devran için ölürken o başkası için, hem de kuzeni için ölüyordu. Her zaman bu değil midir aşkın tonu? Kimi sevsek hep uzakta bir sevdiği yok muydu? Ya da unutamadığı? Ya da onu terk edip giden sevgilisi? Kimi sevsek o bir başkasını hatırlamaz mıydı? Kimi sevsek bir başkasına dokunmaz mıydı? Dokunurdu elbette, aşk böyleydi işte. Aşkı kana kana içmeye kimsenin vakti yoktu.
Sahra hamileliğin verdiği yorgunluktan faydalanarak erkenden odasına çıkmıştı. Artık Fırat'tan vazgeçmeliydi bu aşkı geçmişinde bırakmalı gelecek çocuğunu düşünmeliydi. Her şeyden önemlisi artık anneydi o, bir çocuk düşmüştü rahme. Allah'ın verdiği en güzel nimetlerden bir tanesiydi anne olmak..
Baran, Sahra'nın odasında olmasını fırsat bilip uzun zamandır aklına koyduğu şeyi yapacaktı. Sahra'nın eve ilk geldiği zaman heyecanla girdiği bahçenin yan odasını temizletecek, derleyip toplayacaktı. O odayı bebeğe göre düzecek bebek odası yapacaktı. Her şeyin güzel olmasını istiyordu. Sipariş ettiği mobilyaları sessizce sokturdu eve Sahra'nın hiçbir şeyi görmesini istemiyordu. Odanın bir köşesi bebek oyuncaklarıyla dolmuş, diğer köşesinde beşik vardı. Ama oda da ki küçük ayrıntıyı pas geçemezdi iki kişilik yatak vardı bu oda da. Baran kendi ve karısı için yatak koydurmuştu oraya. Sahra'nın mutlu olacağı dakikalar aklına gelip heyecana kapılıyordu. O sert görünümlü, öfkeli adamın yerini bambaşka bir adam alıvermişti.
"Baran Ağa bunu nereye koymalı?"
Arkasından gelen ses hayallerini yarıda bırakmasına sebep olmuştu. Kadriye Hanım elinde ki patikleri göstererek gülümsemişti oğluna.
"Ana bunlar ne güzel şeyler böyle"
Baran patikleri eline alıp beşiğin yanına iliştirivermişti.
Sahra, Baran'ın bu telaşından, heyecanından habersiz yatıyordu yatağında. Bebeğinden vazgeçtiği için kızıyordu kendine. Geçmişinde ki anıdan kurtulamıyordu. Fırat'a ait olan hiçbir şeyi unutamıyordu.
*******
Ertesi gün Sahra, Baran'ın kıyafetlerini ütüleyip kocasını uğurlamıştı. Kendini yorgun hissediyordu böyle hissetmesine sebep karnında yaşam bulan bebeğiydi. Telefonun çalmasıyla irkildi tam yataktan kalkıyordu ki telefon kapandı 'Baran olsa evden de arar zaten' deyip geri koydu kafasını. Telefonu yeniden ötmeye başladığın da hızlıca kalktı yerinden,
"Alo"
"..alo"
Duyduğu ses karşısında telefonu kapatmıştı Sahra. Bu sesi her duyuşunda bir hançer saplanıyordu sanki kalbine. Hiç duymamayı istiyordu, ömrü boyunca hiç duymamak! Kapanan telefonun ardından tekrar arıyordu aynı numara, tekrar, tekrar.. Bu kadar ısrarın sebebini merak etmişti içten içe, son çalışında açtı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TONU
General FictionAma aşk başkaydı, bambaşka. "İki cihan bir araya da gelse o adamla evlenmem!" dedi Sahra. Ne olacağını bilmiyordu, bilseydi demezdi.. Böyleydi aşkın tonu, rüzgarlarını çevirdi. "Onunla yattım ve beni sevmeyen bir adama bekaretimi verdim!" dedi Berf...