Akşamın karanlığı çoktan çökmüştü. Sahra kadınların yanında oturuyor, sohbet ediyordu. Baran ise odasına çekilmiş tek başına oturuyordu. Aklında sürekli bebeğini kucağına alacağı anın hayalini kuruyordu. Bu sefer geçmişini tamamen silmek, unutmak istiyordu. Yarın hastaneye gidecekler ve bebeğin testi yapılacaktı. Sahra odasına çıkmak için oturduğu yerden Renan'ın yardımıyla doğruldu. Tam kapıdan çıkacakken Mehmet Ağa gelinine seslendi.
"Sahra kızım şu gömleği benim odaya at sana zahmet"
Dedi sıcak tavrıyla.
"Tabi baba götüreyim"
Dedi Sahra, gülümsemesiyle. Gömleği odaya bırakıp kapıyı hızla çekti. Gözü sağ köşe de kilitli kapıya takıldı. Biraz ilerleyip kapıyı itti. Oda yine kilitliydi. Eve ilk geldiğin de temizlik yaparken rastladığı bu oda sırrını koruyordu. Sahra'nın iyice merak ettiği bu odanın sırrını açığa çıkarmalıydı. Kapının önünde durup duran kadının dikkatini çeken Devran olmuştu.
"Yenge ne yapıyorsun orda bir şey mi oldu?"
"Ha.. hayır Devran. Bu oda neden kilitli?"
"Abime sordun mu yenge?"
"Yok sormadım"
"O sana anlatır yenge Allah rahatlık versin ben yatıyorum"
Diyerek kaçarak gitmişti Devran. Sahra kaçtığını anlamış daha da meraklanmıştı. Bu gecelik daha fazla kurcalamadan kocasının yanına gitmişti..
Devran doğruca odasına gitmiş, yatağına girmişti. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Yaptığından pişmanlık duyuyordu. Kendini aciz, hissiz, acımasız hissediyordu. Yapılmayacak bir yanlışı en olmadık kişiye yapmıştı. Şimdi bunun altından kalkmayı nasıl becerecekti bilmiyordu. Bir an önce sabahın olması için zor da olsa uyuyabilmişti..
Sabah olduğun da kahvaltısını erkenden yapmıştı Devran. Berfu ise uyanmış öyle boş gözlerle etrafı izliyordu. Yataktan çıkamayacak kadar yorgun ve utanç içindeydi. Dün olanlar gözlerinin önünden gitmiyordu. Peki şimdi ne olacaktı? Devran'la birlikte olmuştu. Berfu, sevdiği adama yine fedakarlık yapmış, acıdan kıvranan adama yardım etmişti. Şimdi acısını hissettiren bel altı durumu daha iyi açıklıyordu. Yataktan güçlükle çıkıp banyoya girdi. Aynanın karşısında artık bir kadın duruyordu. Baktığı kendinden utanarak duşa girdi. Vücudunun suyla buluşması derin bir huzur vermişti. Hızlıca işini bitirip evden çıkmıştı. Devran'la konuşmak istiyor fakat utanıyordu. Tam bunların planını yaparken karşı cadde de arabadan inip Berfu'ya doğru yürüyen bir adam vardı. Bu Devran'dı! Berfu'nun içini tarif edilmez bir telaş sarmıştı. Devran yaklaşıyordu.
"Berfu"
Diye seslendi Devran. Yanına varmıştı.
"Efendim"
"Nasılsın?"
"Iyiyim sen?"
"Idare eder, konuşmamız gereken şeyler var sanırım!"
Dedi Devran, tok sesiyle. Şimdi Devran ne konuşacaktı? Yine evlenmek istediğini mi söyleyecekti, yoksa elde ettiği kadını yüz üstü mü bırakacaktı? Bütün bunların cevabını öğrenmek için gitmek zorundaydı Berfu. Birlikte arabaya doğru yürüdüler. Berfu heyecandan ölecek gibi kalbi elinde atıyordu. Her şey, bütün kaderi Devran'ın iki dudağının arasındaydı. Çok geçmeden Devran arabayı kimsenin olmadığı yere çekmişti. Ikisi de ne konuşacağını bilmiyordu. Devran daha fazla utandırmamak için konuşmaya başladı.
"Berfu... ben o gün olanlar için özür dilerim senden"
Diye başladı Devran. Berfu ona hiç bakmıyor sadece dinliyordu. Devran devam etti..
"Yaşanmaması gereken bir şeyi yaşadık. Hiç anlayamadım her şey bir an da oldu. Seni zor durum da bıraktığım için tekrar özür dilerim. Ben kendime kızıyorum, senin bir suçun yok. Hem sen benden.."
Dedi Devran. Sözlerine devam ederken Berfu yarı da kesti.
"Daha iyilerine layığım değil mi Devran? Ben çok iyi birisiyim ve sen çok kötüsün. Çünkü ben çok iyiyim çok çok iyiyim!"
Dedi Berfu kendinden kararlı tavrıyla.
"Şey.. ben öyle demicektim"
Dedi Devran, çekinerek.
"Ya bırak Devran anladım ben seni duymak istemiyorum daha fazla"
Diyerek arabadan hızlıca indi Berfu. Gözlerinden akan yaşlara engel olamadan, ağzından çıkan küfürlere günahlara engel olamadan yürüdü. Kendi aptallığına kızıyor, kendini kullanılmış hissediyordu. Halbuki biraz daha bekleseydi, Devran'a izin verseydi devamın da mutlu olacağı cümleleri duyacaktı. Devran ise olan biteni anlamamış nerde hata yaptığını kendine sorup duruyordu..
Berfu eve girer girmez odasına kapanmış ağlıyordu. Şimdi ne yapması gerektiğine dair en ufak bir fikri yoktu. Ama bu böyle olmazdı. Devran onu yarım bırakıp gidemezdi! Ama gitmişti.. Berfu yarım kalmıştı. Hangi kadın sevdiği adamın koynuna girip pişman olurdu ki? Hiç kimse.. Ama Berfu oluyordu, hem de hiç olmadığı kadar pişmandı. Pişmanlığı ona dokunması değil, ona güvenmesiydi. Karşısında sevgiden aciz bir adam vardı ve Berfu aşkıyla nasıl baş edeceğini bilmiyordu..
Baran, Sahra'yı da alıp hastanenin yolunu tutmuştu. Küçük bebeklerinin zeka testi yapılacaktı. Baran bunu yapmayı hiç istemiyordu."Sahra yaptırmasak mı? Sonuçta bizim bebeğimiz ne olursa olsun.."
Dedi Baran. Sesi hüznün en dip köşesini yer almıştı.
"Olsun hayatım geldik bir kere"
Dedi Sahra. Baran'ın içinde yanan alevlerden habersizdi. Geçmişini bilseydi belki her şey daha kolay olurdu ama bilmiyordu belki de hiç bilmeyecekti.
"Sahra Hanım"
Diye seslendi doktor ve ekledi.
"Sahra Hanım emin misiniz? Ters bir durum çıkarsa bebeği aldırmak isteyebilirsiniz"
"Allah esirgesin doktor hanım. Bebeğimizi aldırmak aklımızdan geçmiyor"
Dedi Sahra gülümseyerek. Bu sefer umudu vardı, her şey güzel olacaktı. İşi biten kadın kocasının yanına varmıştı.
"Nasıl geçti Sahra?"
Dedi Baran, endişeyle.
"Iyi hayatım sonuçlar sonra çıkacak"
Dedi Sahra, kendinden emin tavrıyla. Hastane işlerini bitiren çift arabaya binip evin yolunu tuttular. Sahra'nın aklında gizli oda vardı, Baran'ın ise kaçtığı geçmişi..
Not: Çok geciktiğimi biliyorum o yüzden kusuruma bakmayın. Fırsat buldukça devam ediyorum. Yorumlarınızı eksik etmeyiiin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TONU
General FictionAma aşk başkaydı, bambaşka. "İki cihan bir araya da gelse o adamla evlenmem!" dedi Sahra. Ne olacağını bilmiyordu, bilseydi demezdi.. Böyleydi aşkın tonu, rüzgarlarını çevirdi. "Onunla yattım ve beni sevmeyen bir adama bekaretimi verdim!" dedi Berf...