Bu bölümü unutmayın, yazardan size tavsiye. İleride demek istediğimi anlayacaksınız. Şimdilik iyi okumalar diliyorum.
Yorum yaparak, tepkilerinizi paylaşarak okumayı unutmayın. Bekliyor olacağım.
____________________________________________________________________________
"Pars... Telefonum çalıyor." Avuçlarımın arasında duran yüzü çok az geri çekildi. Parlayan yeşilleri gözlerimden, dudaklarıma kayınca tekrar öptü. Çok umrunda değil gibiydi. Kahretsin ki bende karşı koyamıyordum.
Telefonum sustuğunda beni salona kadar taşıdı. Sanki yıllardır hasret kalmış gibi, dudaklarımız bir an olsun ayrılmıyordu. Belimi daha sıkı kavrarken her hareketi beni daha çok kışkırtıyordu. Parmaklarım gömleğinin düğmelerine gitti.
Onlarla işim bittiğinde gövdesi ortaya çıkmıştı. Elleri tişörtüme kaydığında telefonum tekrar çaldı. Aniden gelen sinirle kucağından kalktım ve sehpanın üstündeki telefonumu alıp açtım. "Ne var ne!? Ne arayıp duruyorsun!?" İçimde yanmış fakat sönmemiş olan ateş bende sinir yapıyordu.
"Ne kızıyorsun!? Sanki çok meraklıyız biz sana! Babanın borçluları bizim kapımıza dayandı. Ne yapıyorsan yap çek şu babanın belalarını. Sizlemi uğraşacağım birde!" Gözlerimi öfkeyle yumdum. Bir elim şakaklarımı tuttu. "Yanındalar mı şuan?" Arayan amcamdı.
"Gitmiyorlar bir türlü! Gece gece babanın bokuyla uğraşıyorum." Şimdi bir şeyler yapmazsam, sonra daha çok ağrıtacaklardı başımı. "Tamam bana iban atsınlar. Ne kadar borcu var?" Arkamı döndüğümde kucağında yastıkla, bıraktığım yerde oturan çaresiz Pars'ı gördüm.
Neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ceketimin cebinden sigaramı çıkardım. "50 bin diyorlar. Cemre silahları var." Pars'ın yanına oturup "İban yolla, numaramı da ver." Telefonu yüzüne kapattım. Sigara yakmak üzereyken, Pars sigaramı aldı. Ardından pakete geri koydu.
"Adamın ölüsü, dirisi dert. Sikeceğim yapacağı işi!" Gelen mesajla telefonu elime aldım. İban gelmişti. "Halletmemi istermisin?" Saçımı kulağımın arkasına götürdü. "Babamın pisliğini sana temizlettirecek değilim Pars." Tam kurtuldum derken yine bir şeyi çıkıyordu.
Adam öbür tarafta bile rahat vermiyordu. "Konu nedir?" Gerekli miktarı girip yolladım. "Kumar borcu kalmış. Amcamı rahatsız etmeye başlamışlar. Normalde umursamazdım da, amcamın da çoluk çocuğu var." Onların hakkı olan para, babamın kumar borcuna gitmemeliydi.
"Baban oldukça donanımlı birine benziyor." Donanımdan kastını anlamıştım. "Öyledir. Bulaşmadığı zıkkım yok. Adamın tek bir tane doğru hareketi yok." Telefonu sehpaya bıraktım. Kendimi sinirle geriye doğru bıraktım.
Koltuğa yaslanmışken, ayağımı sallamadan duramıyordum. Sinirlerimi tepeme çıkarmıştı yine. Başımın arkasında Pars'ın kolunu hissetmemle hafif öne doğruldum. Kolunu omzuma attığında başımı omzuna yasladım.
"Arayanların doğru söylediğini nerden biliyorsun?" Sıkıntıyla nefes verdim. "Tanıyorum. Zamanında az 6'lı ganyan oynamadım. Öyle tipleri bilirim. Büyük ihtimalle bu gittiğimiz bayinin sahipleri." Bana baktığında başımı kaldırıp bende ona baktım. "Senide mi götürüyordu yanında?" Sorduğu soru gülmemi sağladı.
Yanından ayırmazdı. "Tabi, hatta numaraları bana şeçtirirdi. 'Senin şansına' derdi. Bende ne şanslıyımdır ya. Cidden bi ara tutuyordu. Son attaydık. Burun farkıyla kaçırmıştık. Benim şansıma da bu olur zaten." Sinirime sinir eklenmişti şimdi. O gün harbiden burun farkıyla para kaçırmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
AdventureHer Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanlı Türk ordusunun askerleri, şehitleriydiler. Ve hepte öyle kalacaklardı. Not: Bu kitapta yazılan ask...