Hoşş geldinizz canlarım benim.
Nasılsınız iyimisiniz? Umarım şu kısacık hayatta kafaya bir şeyler takmıyorsunuzdur.Sizleri yeni bölümle baş başa bırakmadan önce ufak bir hatırlatma. Yorum yaparak okumayı unutmayın. Tepkileriniz benim için çok değerli.
İyi okumalarr
____________________________________________________________________________
Hayatımda bir çok şeyi sevdim. Bir zamanlar sevdiğim her şeyden şimdi nefret ediyorum. Fakat hiç sevgimin karşılığını görmedim. Hep kandırıldım, yalanlarla uyutuldum. Tüm benliğimle verdiğim sevgiyi kimse biraz olsun umursamadı.
Vatanım... Vatanıma duyduğum sevginin nankörlüğünü görmedim. Yada sevdiğim için pişman olmadım. Aileme verdiğim sevgiyi hep pişmanlıkla taşısamda, Vatanıma olan sevgimi her zaman gururla taşıdım.
Her zaman da taşıyor olacağım. Sevgimin yolunda emek verdim. Emek vermek istedim. Hayatta pişmanlık duymadığım bir nokta vardı ve ben o noktaya ulaşmak için tüm yolları denedim. Ulaştımda. Lakin şimdi, şuan beni tek varlığımdan men ediyorlardı.
"Anlaşılmadı komutanım." Albay elini şakaklarına götürdü. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Süresiz olarak görevinden uzaklaştırıldın Laçin. Buda hakkında açılan soruşturma." Masanın üstündeki dosyayı bana uzattı.
Hemen elinden alıp açtım. Her satırı dikkatle okuyordum. Kalbim göğsümde sıkışmış gibiydi. 'Kıdemli Üsteğmen Cemre Laçin, şahit ve delillerden oluşan psikolojik travma riski nedeniyle görevine süresiz şekilde ara verilmiştir.' tekrar tekrar okuyordum.
Soruşturmayı açan Cumhuriyet savcısı Mehmet Hür. Bu isim bana nereden tanıdık geliyordu? Nereden tanıdık geldiği umrumda değildi. "Buyrun komutanım, müsaadenizle." Dosyayı masaya bırakıp baş selamıyla çıktım.
"Cemre dur yavrum." Arkamdan gelen Emir'in sesi içimdeki çığ gibi büyüyen öfkeye dokunmuyordu bile. "Sikeceğim o herifin dalağını. Böbreklerini eline sayayım da görsün organlarını." Karargâhın koridorunda hızlı adımlar atıyordum.
"Cemre saçmalama bi sakin ol." Aniden durup Emir'e döndüm. "Bana tek varlığım elimden giderken sakin ol deme! Deli değilim ben amına koyayım!" Gözlerinden ayrılarak devam ettim yürümeye. Karargâhtan çıkmıştım. Soğuk gecenin havası yüzüme çarpmıştı.
Sinirimi biraz olsun azaltmıyordu. "Ver şu anahtarı." Arabasının önünde durduk. "Ne yapacaksın? Bir Cumhuriyet savcısını mı öldüreceksin? Sence izin verirmiyim buna!?" Elimi sabırla saçlarıma geçirdim. "Senden izin istemiyorum! Şu siktiğimin anahtarını ve yoksa koşarak gitmeye başlayacağım!" Avcumu açıp ona uzattım.
Oda derin bir nefes aldı. "Geri dönebilirsi-" öfkemin gün yüzüne çıkmasıyla lafını kestim. "Siktir git bana masal anlatma! Yıllardır uğraştığın, elimde avucumda çabaladığım, umut ettiğim tek şey kaydı gitti ellerimden. Bunun hesabını ödetmezmiyim sanıyorsun!?" Koyu yeşillerinin içine baktım.
Sessiz kalarak gözlerime odaklandı. Sanki ruhumun derinliklerine ulaşıyor gibiydi. "Çıktığı yere geri sokacağım onu! Anatomi çekeceğim üstünde. Kemik iliklerine varana kadar sikeceğim! Onu alı-" cümlem Emir'in bana sarılmasıyla son buldu.
Sarıldığında tüm şalterlerim kapanmıştı. Sinirle savurduğum kollarım aşağı doğru düştü. Burası olmak istediğim yerdi. Güvenli, huzurlu, sakin... Sanki yıllarca burada kalabilirim gibiydi. Gözlerimi yumup başımı iyice yasladım göğsüne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
AventuraHer Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanlı Türk ordusunun askerleri, şehitleriydiler. Ve hepte öyle kalacaklardı. Not: Bu kitapta yazılan ask...