Hoş geldinizz, sefalar getirdiniz. Umarım iyisinizdir. Değilseniz bile hayatta her şeyin geçici olduğunu unutmayın diyorum.
Okurken yorum yaparak tepkilerinizi benimle paylaşırsanız mutlu olurumm. Şimdiden vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
____________________________________________________________________________
Bilinmezlikler, beklenmedik sonuçlar çıkarır. Benim bildiklerimin yanında her insan gibi bilmediklerimde vardı.
Sevilmeyi pek fazla bilmezdim, sevmeyi ise fazlasıyla iyi bilirdim.Şimdi karşılaştığım bu bilinmezliğin ne olduğunu yavaş yavaş anlıyorum. Sevilmek... Sevilmek güzel bir hismiş. İnsanı güvende, rahatda hissettiriyormuş. Hayatım boyunca insanlardan medet ummadım. Hiç bir beklentiye girmedim. Benide şaşırtan buydu.
Sevgiyi bir insanda bulacağım aklımın ucundan geçmezdi. Benim planım yalnız yaşayıp, yalnız ölmekti. Fena plan da değildi. Şimdi ise o insanın kolları arasındaydım. Rahatsızmıydım? Asla. Aksine fazlasıyla rahattım.
Dün gece bir kez daha şaşırdım. Pars'a asla çocuğumun olmayacağını söylediğimde, çekip gitmesini bekledim. Hatta yüzüme bakmamasını falan.
Lakin Pars yanıma gelip, bana sarılarak yatmıştı. Hemde o kadar sıkı sarılıyordu ki sanki kaçacakmışım gibi. Hayır burda yaşıyorum zaten nereye kaçabilirim.
"Uyuyan güzel." Sesini duymamla gözlerimi geri yumdum. Uykudan yeni kalktığı için kalın ve tok sesi hafif çatallıydı. "Uyanmak için neyi bekliyorsun?" Aklıma gelen şeyle gözlerimi açmadan konuştum. "Uyuyan güzel masalda seslenerek uyanmıyor..." Dediğimde kendi sırıtışımı bastırdım.
"Ha uyanmak için prensin öpücüğünü bekliyor yani." Hemende anlıyordu. Zeki insanlara bayılıyordum. Telefonumun çalmasıyla iki gözümü de açıp başımı yana çevirdim. Fakat Pars eliyle çenemi tutup, başımı tekrar ona çevirmemi sağladı. Ne ara üstüme çıkmıştı? Yatakdaydık, en ufacık hareketini hissetmem gerekiyordu.
"7 cüceleri boşver şimdi." Kullandığı tabir gülmeme sebep oldu. "Pars önemli bir şey olabilir." Hiç umrunda değil gibiydi. "Önemliyse bir daha arar, şuan daha önemli bir şeyle meşgulüz." Yüzünü yaklaştırdığında ellerimi boynuna doladım. Dudakları nefesime çok yakınken telefon bir daha çaldı.
İkimizde duraksadık. "Al işte Pars, önemli demekki." Ellerimi çekip telefona uzandım. Pars bir kaç küfür sayıklarken ben telefonu açtım. "Cemre acil gelmen lazım. Ben bir şey yaptım." Azra'nın dediğiyle kaşlarım çatıldı. Pars üstümde olduğu için dirseklerimiz üzerinde doğruldum.
Bunu fark ettiğinde kolunu belime dolayıp, kendisiyle beraber beni ayağa kaldırdı. "Ne bok yedin?" Üstümü değiştirmek için gardıropun kapağını açtım. Rahat bir şeyler çıkardığımda telefonu hapörlere alıp yatağa bıraktım.
Üstümü çıkarmaya yeltendiğimde beni fazla dikkatli izleyen Pars'a baktım. Kaşlarımı çattığımda oflanarak odadan çıktı. Ben üstümü değiştirmeye devam ederken "Ya bir anda oldu. Yanlışıkla gibi bir şey oldu. Ama elim ayağam birbirine karıştı. Ne yapacağımı kestiremedim." Azra konuşmaya devam etti.
"Konu ne Azra?" Odamdan çıktığımda duyduğum şeyle kaldım. "Ekin..." Hacı mı? Bizim Hacı? "Geliyorum Azra" telefonu kapattım...
&
"Ne yaptın!?" Azra'ya baktım. Salonun ortasında bir sağa bir sola gidip geliyordu. "Ya Cemre öyle yaklaşınca ne yapacağımı bilemedim." Bana bi gülme geliyordu. "Azra adama tokat atmışsın. Yaklaşmasını istemiyorsan dile getirsene. Hacı'yı tanırım. İstemediğin halde muhatap olacak biri değil." Bu zeki arkadaşım Ekin yaklaştığı için tokat atmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
AventuraHer Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanlı Türk ordusunun askerleri, şehitleriydiler. Ve hepte öyle kalacaklardı. Not: Bu kitapta yazılan ask...