16. BÖLÜM: Çocuk

1.3K 112 26
                                    

Hoş geldinizz. Bu bölüm biraz daha uzun olacak, diğer bölümün telafisi olarak. Anlayışınız ve sabrınız için teşekkürler.

Yorum yaparak okursanız çok sevinirim. Tepkilerinizi okumak güzel oluyor.

Keyifli okumalar..

____________________________________________________________________________

Çocuklar masum canlılardır. Henüz insanlığın kirli düşünceleriyle lekelenmemiş canlılar. Tek düşündükleri eğlenmek, oyun olan canlılar. Çocuklar savaş nedir bilmez. Çünkü bilmemesi gerekir. Şiddeti, mutsuzluğu, yalanı, pis olan hiç bir şeyi bilmemesi gerekir.

Onların sadece yaşaması gerekiyor. Mutlu bir şekilde yaşamak. Bu yüzden şuan bu çocukların üstündeydim. "Korkmayın. Canınız acıyormu?" İkiside başlarını kaldırıp bana baktı. Yüzleri toz toprak içinde kalmıştı.

İki yana salladılar kafalarını yavaşça. "Tamam güzel, şimdi kollarınızı bana dolayın ve sıkı sıkı tutun. Anlaştık mı? Sonrada çikolatalarınızı vereceğim." İkiside kollarını kaldırıp boynuma doladı. Silahımı arkaya attım ve sağ koluma birini sol kolumla diğerini kucağıma aldım. Koşarak mermilerin arasından sıyrıldım.

En yakın eve geldiğimde kapıyı botumla tıklatıp açmalarını bekledim. Kapı açılmayınca "Türk askeri, kapıyı açın." Kısa bilgilendirmede bulundum. Kapı hızlıca açıldığında çocukları tek tek indirdim. Sırtım fazlasıyla acıyordu. Yara daha tam iyileşmediği için patlamanın etkisiyle geri açılmış olmalıydı.

Kadın çocuklara sarılırken çikolataları çıkarıp ellerine tutuşturdum. "Evden aksi bir durum olmadığı sürece çıkmayın." Uyarımı yapıp silahımı geri elime aldım. Geri döndüğümde hâlâ burada olan çocukları fark ettim. 6 çocuk daha vardı. 2 tanesi Abbas'ta, 3 tanesi Pars'ta geriye kalan bir tanesi Azra'daydı.

Çocuklar yanlarında olduğu için rahat karşılık veremiyorlardı. Eğilerek Ekin'in yanına gittim. "Hacı Can'la beraber çocukları alın. Yoksa bastıracak bu şerefsizler." Başıyla onaylayıp hemen yanımdan ayrıldı. Onlar çocukları uzaklaştırırken biz karşılığı fazlasıyla veriyorduk.

Lakin bitmiyor gibiydiler. İkinci bir patlama yaşandığın da öylece kaldım. "HAYIR!!" Koşarak çatışma alanından çıktım ve az önce çocukları bıraktığım yanan eve koştum. Havan topunun mermisi o eve düşmüştü. Ev parçalanmış alevler altındaydı.

Yanarak düşen tahta parçasını gördüğümde dayanamadım ve alevlerin arasından içeri daldım. Nefesimi ayarlarken yıkılmış olan odaya girdim. Gördüğüm şeyle başımdan kaynar sular indi. Sanki vücudumun her yanına iğne batırılıyordu. Hayır daha fazlasıydı.

Öksürmeye başlamamla yerde baygın olan çocukların yanına gittim. Hemen yanın da kapıyı açan kadın vardı. Bacakları kopmuştu...

Çocuklardan ilkini kucağıma aldığımda botumun dibindeki kola baktım. Bir çocuğun kolu kopmuştu. Omuz bölgesinden. Vücudunun bir kısmıda ağır hasar almıştı.

Adımlarımı hızlandırıp evden çıkardım. Koşarak gelen Pars'la Abbas'ı gördüm. Kucağımda ki çocuğu gördüklerinde adımları yavaşladı. İlgilenmedim. Çocuğu yavaşça yere bıraktım ve içeri girmek için tekrar arkamı döndüm. "Cemre!" Arkamdan Pars'ın sesini duymam hiç bir şeyi engellemezdi.

Ciğerlerim dumanla dolmuş taşıyordu. Önüme yığılan yanan kapı bir adım gerilemem sebep oldu. Üstünden atlayıp diğer çocuğu da kucağıma aldım. Kolunu da yerde bırakmadım. Kapının üstünden zar zor atladığım da öksürmem fazlasıyla artmıştı. Kucağımdaki çocukla çıktığımda temiz havayı olabildiğince çekmeye çalıştım.

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin