Çok heycanlı bir bölüm benim için.
Şu aralar yorum yaparak okumayı bıraktınız. Tepkilerinizi hiç atmıyorsunuz. Şehit ederim herkesi görürsünüz bak (asla tehdit etmiyorum 🤗)
Şaka bi yana umarım seversiniz.
İyi okumalar diliyorumm
____________________________________________________________________________
'Yokluğuna dahi ihanet etmem' Emir'in sesi defalarca tekrarlandı zihnimde. Söylediği an gözlerimin önündeydi. Odaklanmam lazımdı. Tetiğe uyguladığım baskıyla silahımdan çıktı mermi. Hedefimi indirmiştim.Emir beyni yarılan teröristi görünce başını çevirdi. Beni görmediğine emindim fakat sanki gözlerimin içine bakar gibiydi. Az önce şoför koltuğundan inen terörist Emir'i apar topar götürmeye çalıştı. Esir mi düşmüştü? Yada yakalanmışmıydı? Terör kampına girerken hâlâ etrafa bakınıyordu.
Başı öne düştü. Pamağında olan yüzüğü çevirdi, uzun uzun ona baktı. Evlenmişmiydi cidden? Yokluğuma da mı ihanet etmişti? Ben 1 yıl boyunca her saniyemi onunla yaşarken, o başka biriyle mi yaşıyordu?
Ne düşünmüştü? Yüzüğe bakarak ne düşünmüştü? Endişelenmişmiydi karısı için? Tehlikede olup olmadığını mı merak etmişti? Aklımda binlerce soru vardı. Arkamdan duyduğum ayak sesiyle tabancamı çıkarıp sırt üstü olacak şekilde döndüm.
"Siktir! Lanet olsun!" Silahını bana doğrultan adama baktım. "Laçin senmisin?" Adımı söylemesiyle tek kaşım havalandı. Sadece gözlerimi ortaya çıkaran maske vardı suratımda. "Sen kimsin?" Onunda yüzünde maske vardı.
"Benim, Yakup. Yakup Yelken." Silahının namlusunu indirdi. Maskesini çıkardı. Bende silahımı indirdim. Kalkabilmem için elini uzattı. Destek alarak ayağa kalktım. Üzerimdeki karları silkeledim. "Nasıl tanıdın beni?" Sadece gözlerim gözüküyordu.
"Gözlerin... Unutulacak göz değil." Silahımı toparlamaya başladım. "Eyvallah." Dedim kısaca. "Ne işin var burda?" Sordum. Kara Harp'ta tanıştığım biriydi Yakup. Arkadaştık. İyi de anlaşıyorduk.
Buz mavisi gözlere sahipti kendisi. Kumraldı. Boyu tahminen 1.92 civarlarındaydı. "Tim komutanıyım. Uzun süredir Suriye'de görevdeydim. Haber geldi, esir düşen Yüzbaşı varmış. Kurt. Onu kurtarma operasyonundayız." Arkasına baktı. Hemen ardından etraftan kar kamuflajlı askerler çıkmaya başladı.
Emir bilerek esir düşmüş olmalıydı. Taktiği buydu. En iyi bilgiyi öldürmeden çok basit bir şekilde kapıyordu. Ardından kurtulup, çıkıyordu.
"Sen bu kampın yakınında ne yapıyorsun? Ayrıca hatırladığım kadarıyla keskin nişancılığı reddetmiştin." Başımı onaylar şekilde salladım. "Son 2 aydır yapıyorum. Yalnız çalışmak daha iyi." Kimseye yük olmuyordum en azından. Yada kimsenin modunu düşürmüyordum.
Başka bir keskin nişancı geldi Yakup'un yanına. Yakup askerine bakıp beni gösterdi. "Fehmi, bak kolay kolay denk gelebileceğin biri değil. Avcı. Keskin nişancı statüsünde rekor yapmış biri." Fehmi bakışlarını bana çevirdi. Açık kahveleri vardı. Tabi hepsinin yüzünde maskeleri olduğu için birbirimizin sadece gözlerini görebiliyorduk.
"Meşhur Avcı. Eğitimde çok duydum adınızı. Gurur duydum." Uzattığı elini kısaca sıktım. "Eyvallah. Benim burada işim bitti. Size iyi görevler." Yanından geçeceğim sırada seslendi. "Sen gelmiyormusun kurtarmaya? Sayı olarak dezavantajlıyız." Emir'i kurtarmaya mı? İlk tanıştığımız zaman gibi? Hayır. Ben almayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
AdventureHer Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanlı Türk ordusunun askerleri, şehitleriydiler. Ve hepte öyle kalacaklardı. Not: Bu kitapta yazılan ask...