12. Kim Bu, Eliz?

126 50 275
                                    

Medya; Boran

Yeni bölümden hellllooooooo

Nasılsınız bebeklerim, özlediniz mi beni?

Ben sizi çok özledim.

Bölüme geçmeden önce votenizi alırım, bol bol yorum yapmayı da unutmayın.

Keyifli okumalar diliyorum 💜






Öyle anlar geliyordu ki, bazen işin içinden nasıl çıkacağımı bilemiyordum. Ama üstün zekam ve insanların bana olan zaafları kullanarak, hemen kendimi girdiğim saçma durumlardan kurtarabiliyordum.

Olmayan dilimin ayarı, sürekli başıma iş açardı, şimdiki gibi. Yiğit, merakla bana bakıyor ve cevap bekliyordu. Ben ise; bu durumdan kaçmak için, ne kadar aptalca da olsa bana göre zekice bir hareket yapmıştım.

Yüksek sesle, "Böcek!" Diye bağırarak, hızla kendimi, Yiğit'in kucağından yere attım. Yere düşerken de, bilerek yaralı olan omzumun üstüne düşmüştüm. "Ah! Omzum!" Yiğit, korkuyla bana bakarken, bende yere düşmenin etkisiyle kanayan omzumu tutuyordum elimle.

Yiğit, oturduğu koltuktan hızla kalkarak yanıma doğru geldi. Düştüğüm yere doğru eğilip, beni dikkatle ayağa kaldırdı. "Elzem, iyi misin?" Endişeli bakışları ve sesiyle, başımı iki yana salladım.

Aslında canım yanmamıştı ama şu an bu durumdan kurtulmak için, Yiğit'in bana olan zaafını kullanmak zorundaydım. Çünkü, Yiğit'e yapabileceğim bir açıklama yoktu. Annesinin neden onu sevmediğini öğrenirse, tüm ailesi dağılırdı ve ben bunu istemezdim. Aklıma başka bir fikir de gelmediği için mecburen, Yiğit'in bana olan sevgisini ve zaafını kullanmıştım.

Acı çeker gibi, yüzümü buruşturdum. "Sanırım dikişlerim patladı." Acıdan dolayı sesimi kesik ve kısık çıkarmaya çalışıyordum. "Doktor," diyerek, acıyla derin bir nefes aldım. Gerçekten Oscar adaylarına taş çıkarırdım. "Lütfen bir doktor çağır, Yiğit. Canım çok yanıyor!" Yiğit'in yüzünde ki endişe ifadesi, daha da büyüyordu. Vurulduğumda bile bir tepki vermeyen benden, böyle bir tepki almayı beklemiyordu.

Yiğit elini belime atarak, beni kalktığı koltuğa oturttu. Endişeli yüz ifadesi değişmezken, oldukça nazik davranıp canımı yakmamaya çalışıyordu. "Sakın hareket etme, hemen geliyorum." Üstüme doğru eğilip, şefkatle saçlarımın arasına bir öpücük kondurarak, odanın çıkışına doğru hızla ilerledi. Kapıya yetiştiğinde, son kez bana korkuyla bakmıştı. Bunu yaptığım için kendimi ne kadar kötü hissetsem de, yapmak zorunda olduğumu da biliyordum.

Yiğit, odadan çıkınca oturduğum koltukta geriye doğru yaslanarak, derin bir nefes aldım. Fazla kasılmıştım ve rahatlamaya ihtiyacım vardı. Şu anlık bu durumu çözsem de, Yiğit'in tekrar beni sorgulayacağını biliyordum. Sıkıntıyla, yüzümü sıvazlamaya başladım. Umarım, Yiğit bu olayı çok sorgulamazdı.

Kapı tıklatılınca, bakışlarım o yöne doğru gitti. "Gel!" Diye, yüksek sesle seslendiğimde, içeriye giren kişiyle gözlerimin parladığına eminim. "Boran!" Sevinçle oturduğum yerden kalkıp, hızla Boran'a doğru atıldım. Sarılışıma, aynı şekilde karşılık verdiğinde gülümsemeden edemedim. "Seni bana, Allah gönderdi." Kollarının arasından çıkarak, sevinçle yüzüne bakıyordum. Boran ise; 'sen yine ne karıştırıyorsun' bakışları atmakla meşguldü. "Anlatacağım ama, sakın yanımdan ayrılmak gibi bir hata yapma!"

ARAYIŞ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin