You've had to greet me with goodbye

333 38 50
                                    

Zonguldak deplasmanı dönüşü bizimkilerin Fenerbahçelilik seviyesi yine arşa doğru yükselmişti. Türkler takımdaki yabancılara zorla marş söyletirken ben de tüm bu gürültü içinde bir köşede Jayden'la konuşmaya çalışıyordum. Ama Jayden'ın sesini duyamıyordum, o da benimkini duyamıyordu.

En son başka çare bulamayıp ayağa kalktım ve arkaya doğru seslendim.

"Arkadaşlar! Beş dakika eniştenizle konuşayım mı izninizle? Yorulmadınız mı hiç?" Arka taraftan gülüşme sesleri gelirken biraz sessizleşmişlerdi. "Evet, artık sendeyim tamamen."

"Kutlama mı yapıyorlar?" Kafamla onayladım.

"Son haftalar ya, iyice gaza geldi bizimkiler. Galibiyet kutlamalarının dozu kaçtı." Şampiyonluk yarışı çok çekişmeli gidiyordu ama şu an biz öndeydik. Tarihin ilk şampiyonluğunu almak üzereydik.

"Sen yine garip tipli bir rapçinin şarkısında dans etme de bebeğim, sorun değil." Hafif sitemli konuşmasına güldüm.

"Sen beni kıskanıyor musun?" Jayden'ın beni kıskanmasını seviyordum.

"Ferdi o adamın dediklerini anlattı. Onun ağzını burnunu dağıtmama izin vermeliydin. Baban bile dövseydin yavşağı dedi." Birkaç gün önce babam Fenerbahçe'yi antrenmanda ziyaret etmişti, bu konuşmalar da o zaman yaşanmış olmalıydı.

Tanıştırayım; babam, kendini abim sanan ama kan bağımızın bile olmadığı bir marul ve canım sevgilim. Biz kocaman bir aileyiz.

"Ya siz birleşip birleşip birbirinizi gaza getiriyorsunuz. Aşkım biliyorsun bir şey olmadığını, benim umrumda mı sence?"

"Biliyorum senin umrunda olmadığımı ama sinirleniyorum yine de." Gülümsedim.

"Sinirlenme çünkü gün sonunda yanımda olan sensin, dışarıdaki kimse değil." Bu dediğimden sonra  o da kafasını kaşıyarak gülümsedi.

"Seni seviyorum." dedi. Ben de aynı onun gibi saçımla oynadım. İkimiz de pelte gibi olmuştuk aniden.

"Ben de seni." Büyük bir öpücük attım ekrandaki görüntüsüne. Tam o sırada görüntüsü donmuştu.

"Gör...ünt... dond..." Sesi kesik kesik gelmeye başlamıştı aniden.

"Jay? Duyuyor musun beni?"

"Beb...im..."

"Jay! Jayden." Görüntüsü tamamen yükleniyor ekranına geçtiğinde ofladım. Aramayı sonlandırdığımda telefonun sinyal almadığını gördüm. Telefonu diğer koltuğa fırlattım sinirle. Kaçıncı yüzyıldaydık da telefon çekmiyordu?

Dikkatimi dağıtacak bir şey olmadığında vücudumdaki uyuşukluğu fark ettim. Maçın verdiği yorgunluktan dolayı üzerime bir uyku çökmüştü. Bizimkiler de sessizleştiğine göre biraz olsun uyuyabilirdim. Bundan sonra gözlerim kapanmıştı yavaşça.

Tam bir rüyanın ortasındayken telefonumun titremesiyle sıçrayarak uyandım. Telefonum yeni çekmeye başlıyor olmalıydı, annemden, Ata'dan ve Semih abiden birkaç mesaj vardı.

Mesajları açtığımda yüreğimi bir telaş sarmıştı. Çünkü hepsi farklı cümlelerle yazılsa da aynı şeyi anlatıyordu.

Baban biraz rahatsızlandı, hastaneye götürüyoruz.

Yaklaşık bir sene önce buna benzer bir mesajı almamın sonucunda Türkiye'ye transfer olmaya karar vermiştim. Babam sporculuktan gelen bir disiplinle vücudunu çok iyi tanıdığını söylerdi ama artık vücudunun sınırlarının eskisi gibi olmadığını unutuyordu. Kendini farkında olmadan çok zorluyordu ve kalp krizi geçirdikten sonraki yaz bu durumu birden fazla kez yaşamıştık. O yüzden endişemin yanında sinirliydim de.

Bellyache / Jayden OosterwoldeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin