There's a million reasons why I should give you up

519 39 39
                                    

Arabanın duruşunu ve gözüme gelen güneş ışıklarını yarı uyur hâldeyken hissedebilmiştim.

"Ata uyandırma ablanı. Uyusun, en son kaldırırız." Ata'nın ayağımı dikkatli bir şekilde kaldırışını ve dışarı çıkmasını da hissetmiştim.

Hareket edecek enerjim yoktu. Dün gerçekten uzun bir gün olmuştu. Maç, sakatlık, Ben, Jayden derken gerek fiziksel gerek sosyal tüm enerjimi bitirmiştim.

Ayrıca babamın beni tatlı bir şekilde uyandırmasını da istiyordum. Eskiden olsa beni yatağıma kadar taşırdı bile.

"Esila'm, güzel kızım uyan hadi." Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi açtım. "Hadi içeri geçelim orada uyu." Gözlerimi kaşıyıp esnedim.

"Tamam." dedim uyku dolu bir sesle. Babam elimi tutup omzuna attı. Tek ayağımı dışarı çıkardığımda Ata da boştaki omzuma girdi. Ağırlığımın büyük kısmını babama vererek içeriye seke seke gittim. Uzanıp ayağımı uzatacağım bir yer çoktan hazırlanmıştı.

"Bahçeye çıkalım mı?" dedim. "Kahvaltıyı da orada yapalım hatta."

"Olur kızım." Bahçeye geçtiğimizde üçümüz de yorulmuştuk baya. Sonunda bahçe sandalyesine oturup ayağımı tabureye uzattığımda derin bir nefes aldım. Babam da başka bir sandalyeye oturdu. Ata ise içeri gitmişti.

"Baba." dedim. "Maçı kazandık mı?" Bu sorunun cevabını kontrol etmeyi unutmuştum tüm yoğunluk arasında.

"Berabere bitti." Omuzlarımı düşürdüm ve geriye yaslandım. Penaltı yetmemişti kazanmamıza. Sakatlanmam yetmemişti.

"Herkesi hayal kırıklığına uğrattım." dedim. İnsanlar benden çok şey bekliyordu. Bireysel yeteneğimi koyup maçı kazandırmamı, mucizeler yaratmamı bekliyorlardı. Ama yapamamıştım işte. Sakatlanıp çıkmıştım.

"Kimsenin hayal kırıklığına uğradığını sanmıyorum."

"Uğramışlardır." Derin bir nefes aldım. "Gökhan hoca, takım..." Durup gözlerimi babama çevirdim. "Seni de hayal kırıklığına uğrattım." Babamın kaşları havalandı.

"Bu şeyi hiç söylemedin, ben de duymadım." dedi. "Ne yaptığın ya da ne yapamadığın hiç önemli değil. Ben zaten seninle hep gurur duyuyorum." Sarıldı bana oturduğu yerden. Kafamı göğsüne yaslayıp durdum.

"Başaramasam da mı?"

"Her koşulda." Saçlarımı öptü. İyice sokuldum babama. Tüm bu hatalarımla bile arkamda birisinin olduğunu bilmek bugüne kadar hiç pes etmememi sağlayan şeydi.

***

Daha önce kış vakti hiç Urla'ya gelmemiştim. O yüzden bu sakinliği beni biraz şaşırtmıştı. Hayatımın büyük kısmını İstanbul'da, bir kısmını da Londra'da yaşamış birisi olarak akşam 7'de bomboş sokaklar görmek hiç alışılagelmiş bir şey değildi benim için.

Urla'da dördüncü günümüzdü. Sakatlığımla ilgilenmesi gereken fizyoterapist dışında kulüpteki kimseye şehir dışında olduğumu haber vermemiştim. Sosyal medya hesaplarıma açıp bakmıyordum bile. Sabah uyanıp babamın yardımıyla bahçeye çıkıyor ve kahvaltımı yaptıktan sonra akşama kadar burada oturuyordum. Çoğu zaman buna babam da eşlik ediyordu. Bana gündemde son olan olayları aktarırken sessizce onu dinliyordum.

Mesela Yeliz'in 3 maç ceza aldığını anlatmıştı. Bu gerçekten üzücüydü çünkü ayağımı kırıp futbol hayatımı bitirme olasılığı vardı yaptığı hareketin. Buna rağmen en aşağıdan ceza almıştı. Babamın dediğine göre buna tepki verenler olmuş ama sanırım kadın futbol kimsenin ilgisini pek çekmediği için unutulup gitmiş olsa gerekti.

Bellyache / Jayden OosterwoldeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin