5. Bölüm

41 5 9
                                    

Bölüme geçmeden önce oy vermeyi ve satır arası yorumları unutmayın 🤍
🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈
İçimde nedenini bilmediğim huzurla uyanmıştım. Daha doğrusu uyandırılmıştım. Hayatım boyunca asla normal bir şekilde uyanamayan ben bu seferde yüzümdeki minik eller tarafından uyandırılmıştım. Bu durum beni rahatsız etmesede tek gözümü açmama engel oluyordu. Zar zor açtığım diğer gözümle üstümdeki miniğe baktım. Sarı saçları ve mavi gözleri Kuzey'i andırıyordu ama en çokta bana benziyor gibiydi. Kaşları aynı asker amcası gibi çatık duruyordu. Bu çocuk tam bir Ulu çocuğuydu. Yüzümdeki elini tutup aşağıya indirdim. Şimdi onu daha net görebiliyordum.

"Bak çocuk. Nereden geldin, nasıl geldin bilmiyorum ki önemli de değil. Sadece abi tayfası gelmeden buradan gitmen gerekiyor." Karşımdaki bebek gözlerini kırpıştırıp yüzüme elini geri koydu. Neden devamlı aynı hareketi tekrar ediyordu? "Baba." diye bağırdığında kulaklarımı kapatmak istedim. Çocuk sesi seviyordum. Tabii konu bağıran çocuklara gelince işler değişiyordu. "Evet, baban gelecek. İstersen seni ona götürebilirim." Tekrardan aynı şekilde bağırdığında kapının önünde hareketlilik oldu. "Güney!" Kuzey Bey anca oğlunun yokluğunu fark edebilmişti. Kucağımda oturan beden "Ge!" Gibi garip bir ses çıkartınca ona döndüm. Ne demek istediği hiçbir şekilde anlaşılmıyordu. Kapı hızlıca açıldığında zaten içeriyede Kuzey girmiş- pardon dalmış oldu.

"Kusura bakma müsait olup olmadığını soramadım. Güney öyle bağırınca." Endişeli yüz ifadesi oğlunda durdu. "Hadi aslanım biz gidelim." Kucağımdaki beden yok olduğunda ayağa kalkıp yanlarına ilerledim. Güney ağlayarak kollarını bana uzattı. "A!" Çocuk anlaşılan sadece kendini bağırarak ifade edebiliyordu. "Alabilir miyim?" Kuzey, Güney'i kucağıma bırakıp geri çekildi. Bende bebkle birlikte bana gösterdiği yere ilerledim. İkimiz bir kitaplığımın önünde durup Ulaş'ın bana hediye ettiği ayıya baktık. Onu mu istiyordu? İyi de ben o ayıyı ona veremezdim ki.

Saçmalama Neşe hiçbir ayı bir çocuktan değerli olamaz.

İç sesimin haklı olduğunu biliyordum ama o ayı benim için çok değerliydi. Kuzey yüzümdeki ifadeyi görüp Güney'i benden geri aldı. "Ben sana alırım oğlum aynısından." Cidden bir oyuncak için ufacık çocuğu ağlatmaya gerek var mıydı? Çok düşünmeme gerek yoktu. Raftan ayıyı alıp Güney'e verdim. Yüzü anında gülerken babasıyla birlikte odadam ayrıldı. Yatağımın altından siyah kutu çıkarıp Ulaş'ın bana olan bütün hediyelerini kutuya doldurdum. Daha fazla benden bir eşyasının alınmasını istemiyordum. Kutuyu yerine itip üstümü değiştirdim. Saat daha erkendi yani ikimse uyanmamıştı. Hazır kimse yokken kahvaltı hazırlayabilirdim. En azından bedenim açılmış olurdu. Koşar adım mutfağa daldım. İçeride çalışanlardan kimsenin olmaması büyük şansımdı. Aslında kurur kuru mutfak şimdi çekilmezdi. Hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp bodrum katına indim.

Adamlar evin içerisine ses sitemi döşemişlerdi.
Hoparlörler ise bütün katların koridorlarında vardı. Bunu şans eseri yine Demir'i döverken öğrenmiştim. Şaşırmış mıydık? Hayır. Telefonumdan Hande Yener'in - Alt Dudak şarkısını açıp sisteme bağlandım. Aklımda güzel bir plan vardı ama önce kahvaltıyı hazırlamam gerekiyordu. Koşar adım tekrar mutfağa girip dolaptan bulabildiğim malzemeleri çıkarttım. Kimin neye alerjisi olduğunu bilmediğimden dolayı bir an vazgeçecek gibi olsamda pankeki yapmaya devam ettim. Onlar ocakta pişerken farklı malzemeleri alıp tabaklara yerleştirdim. Taşıma işini distopik sürüsüne yaptırmayı planlıyordum. Bütün kahvaltılıklar hazır olduğunda şarkının sesini arttırdım.

"Bu dünyada çılgın ararsan, biri sensin biri ben!" Şarkı söylerken kendimden geçtiğimi söylemiş miydim? Hayır. Ben kaptırmış bir şekilde dans ederken aşağıya koşarak Kuzey indi. Kucağında da Güney vardı. "Lan Koray. Bu senin başının altından çıktıysa geberteceğim seni!" Kuzey abim hâlâ Demir'i ararken Dağhan tek gözünü ovalayarak yanıma geldi. "Bu şarkı işi senin başının altından çıktı dimi?" Ona masum bakışlarımı atıp Güney'in yanına gittim. "Lan Koray iti sabahın beşinde nöbetten gelip yattım. Ne bu gürültü?" Anlaşılan evin günah keçisi Demir'di. Şimdi üzülmedim de değildi çocuğa. Bütün herkes Demir'e söverek aşağıya inmişti. Merdivenlerin başında gözleri kapalı Demir gözüktü. Zaten ortamda bir o eksikti.

Düş Mü Dedin? (+15 Yaş Üstü İçin Uygundur.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin