"Nefes aldığımı hissettir bana. İnsan olduğumu hissettir bana... Sevgilim görünüşün öldürebilir, o yüzden şimdi öldün..."
Bölüm Şarkısı | The Neighbourhood - A little death
***
Derin bir uykuya dalmış bedenim, eski ancak konforlu ranzanın yüzeyinde kendini bırakmış durumdaydı. Göz kapaklarım sıkıca kapalıydı ama kirpiklerim titreşiyordu. Nefes alış verişimlerim düzenli ve ritmikken; göğsüm her nefes alışımda yavaşça inip kalkıyordu, huzurun tatlı ritminde kaybolmuştum.
Yüzümde hissettiğim hafif bir baskıyla, hoş bir rüyanın içine sürüklenmekten alıkonuldum. Saçlarım dağınık bir şekilde yastığa yayılmış, yüzüstü yatmam nedeniyle alnıma düşen birkaç tel saç uykumun derinliğini yastığımla bağdaştırıyordu. Sağ elimin tersini boynumla çenem arasına sıkıştırmış diğerini yastığımın altına yollayarak derinlere gömmüştüm, sanki huzuru avuçlarımın içine almıştım. Parmaklarım gevşek ve rahat tavırlarını kaybederek havalanmış, tenime konan sinek benzeri haşereyi kovalayarak, sükûneti bir buhran gibi dağıtmıştı.
Tenimi karıncalandıran gün ışığı, yüzüme saniyelik konan tüy dokunuşlarıyla birleşerek planladığım aralıksız uykumu, zehir ediyordu. Üzerimdeki yoğun rahatsız edici ışıkla, aralamaya tenezzül etmediğim gözlerimi sol elimle kapadım, vücudumun hatlarını sarıp sarmalamış; kıyafetlerimin sıcaklığı içimi gereğinden fazla ısıtırken, içten içe hararet yaptığını hissedebiliyordum. Bunaltıcıydı.
Bacaklarım rahatta ve dümdüz uzatılmış şekildeydi. Ayak parmaklarım, uzun süre çıkarmadığım ayakkabılar içinde havasızlıktan sıkışıyor, sızlayan tabanlarımın zonklayışı tırnak uçlarıma değin yayılıyordu. Sıcak ve dar alan içinde sıkışmışlardı.
Odada hafif bir esinti hissediyordum, pencereden giren sıcak esinti tenime tatlı bir dokunuş bırakıyor, bu sıcaklık aynı zamanda uykumu daha da açıyordu. Odanın sessizliği, dış dünyanın tüm seslerini ve telaşını dışarıda bırakmıştı. Bu derin uykunun kollarında, en tatlı anılarımı ve en derin arzularımı rüyalarımda yaşıyordum. İçinde bulunduğum bu an, sonsuz bir huzur ve dinginlikle doluydu. Zaman durmuş gibi, sadece ben ve dipsiz rüyalarım vardı. Uyumanın getirdiği bu eşsiz huzur, uyanık olduğumda bile benimle kalacaktı; çünkü bu anın huzuru, kalbimin en derinlerinde yer etmiş durumdayken dakikalardır uykumu bölen rahatsız edici bir şey vardı, rüyalarıma geri dönmemi engelleyen.
"Ah, cidden..." Burnumda hafif bir kaşıntı hissetmeye devam ettiğimde, önce rahatsız edici bir sinek olduğunu düşündüm ve uykumun derinliğinde, hafifçe elimi kaldırıp burnumu kaşıdım. Rahatsızlık bir an için geçti ama sonra tekrar aynı his geri geldi.
"Lanet olsun, git başımdan." diye söylendim. Elimi yüzümün önünde savurduğumda parmaklarım boşluğa düştü. Tekrar burnumun ucunu kaşındıran ne olduğunu anlayamadığım cisimle neredeyse çığlık atacak evreye gelmiştim. "Taehyung." dedim sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE CLOWN AND GOLDEN | TAEKOOK |
Teen FictionMystic Falls Kasabasında Çete Lideri olan Serseri Kim Taehyung'un tek zaafı en yakın arkadaşı Jeon Jungkook'tan başkası değildi. •Başlangıç 04.10.2023