7. HEARTBREAKER

370 32 116
                                    

"Daha da açık olmam gerekirse, en sevdiğimin sen olduğunu söylediğimde, bu büyük ihtimalle sevgi değildi. Sen kendime doğru çevirdiğim dolu bir silahsın."

Bölüm Şarkısı | Taeko Ōnuki - 4:00 A.M.

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Kargaşanın hâkim olduğu Mystic Falls Lisesinde; sabahın altısında elimizde valizlerle ortada ben, sağımda Jimin, solumda Suki olmak üzere bahçenin ortasında dikilmiş Charlie'nin Melekleri gibi pozlar kesiyorduk. Gözümdeki geniş çerçeveli güneş gözlüğümün burun kemerime düşmesiyle orta parmağımla ittirirken esen rüzgâr esintinin şiddetiyle poz değiştirip işinde gücünde olan çevreye kibirli bakışlar atmaya devam ettik. Kiraz çiçekleri rüzgârın uğultusunda uçuşarak rotasını asfaltta buldu.

Dizi sahnesinden bir kesit gibi canlandırdığımız havalı anı bölen okul otobüsünün kornasıyla irkilirken kondisyonumuz bozulmuş, büyülü atmosferimizden koparak gerçek dünyaya dönmüştük.

"Sikeyim! öğrencilerin yarısı bile gelmemiş kornaya basmaktan vazgeçmiyor, bunak adam." dedi Jimin kolundaki dikdörtgen firkete ve armalarla dolu sarı çantasını düzeltirken.

"Yine, yeniden lanetli bir okul kampı daha." dedi Suki, Jimin'in aksine heyecanlı bir tavırla. Beyaz disket şapkasını düzeltirken saçlarını omuzlarından geriye attı.

"Hazır mıyız?" dediğimde somurtan Jimin ile göz göze geldik.

"Hayır. Böceklerle ve yaban domuzlarıyla dolu bir yerleşkede iki gün kalacağım için heyecanlı değilim. Ama bu sefer hazırlıklıyım." dedi Jimin şikayet edercesine. Elindeki ortanca valizi ve beach bag benzeri çantası ağzına kadar doluydu.

Jimin'in drama kralı oluşunu asla göz ardı edemezdik. İşleri sürekli mızmızlanarak yapardı fakat sonrasında kazandığı keyif ve hatıralarla iyi ki diyerek yaptıkları hakkında olumlu söylemlerde bulunurdu. Çünkü yalnızca ders işlenmiyordu kampta; yakılan ateş başında bir yandan kızartılan marshmallowları gömerken bir yandan yapılan sohbetlerin, havayı umursamadan gölde yüzmelerimizin, gizlice soktuğumuz alkolleri tüketerek oynadığımız oyunların, aynı odada gece geç saatlere kadar uyanık kalışlarımızın kazandırdığı hatıralar bir başkaydı, biliyordu.

"Kai neden yok?" diye sordum Suki'ye bakarken.

"Taehyung gelmiyor mu?" diyen Jimin ile aynı anda ortaya attığımız sorularla bir soru trafiği gerçekleşirken bakışlarımızla anlaşıp sırayla devam ettik.

"Bilmiyorum. Haberim yok. Aradım ama ulaşamadım, iki gündür yanıma uğramıyor." diye mırıldandım umursamazca. Evine de uğramamıştı, asla pencere önünde saatlerce meraktan nöbet tuttuğumdan değildi. Arada bir gözüm takılıyordu ve sokakta yankı uyandıran aracının motorunun sesini dahi duymamıştım. Okula da uğramamıştı iki gündür. Suga ile kirli işler peşinde olmalılardı. "Dün gece saat ikide, öğleden sonra kendi aracıyla geleceğine dair bir mesaj atmış, o kadar." Görüldü atmakla yetinmiş yanıtlamaya tenezzül etmemiştim. Tercih durumuna bağlıydı ve ben arkadaşlarımla keyifli yolculuk yapmayı sevdiğimden okul otobüsünü tercih etmiştim.

THE CLOWN AND GOLDEN | TAEKOOK |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin